Danıştay Dördüncü Daire
Hangi nedenle olursa olsun, bankada tutulan meblağ için sermaye sahibine sağlanan menfaatin Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesine göre menkul sermaye iradı olarak kabulü ve tevkifata tabi tutulması gerektiği hk. İstemin Özeti : Davacı bankanın 1991/7. ayına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu peşin alınan akreditif bedellerine faiz yürütüldüğü halde bunların kayıtlarda gösterilmediği, dolayısıyla tevkifata tabi tutulmadığından söz edilerek ikmalen gelir (stopaj) vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75/7. maddeside, mevduat faizinin menkul sermaye iradı olarak sayıldığı 94. maddesinde de mevduat faizlerinin vergi tevkifatına tabi olduğunun belirtildiği, 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 13. maddesine göre bankanın kabul ettiği bir paranın mevduat sayılabilmesi için bir ivaz karşılığında ve istendiğinde veya belli bir vadede iade edilmek üzere kabul edilen bir para olması ve bu paranın da mevduat hesabında izlenmesi gerektiği, (...) A.Ş. tarafından akreditifli ithalat işlemlerinde, ithalat tutarının TL. karşılığı dövizlerin transfer tarihinden bir süre önce firmanın talebi doğrultusunda bloke hesaba alındığı, bu hesaptaki paraların mevduat olma özelliği taşımadığı, ithalat blokeleri için kullandığı, amacın faiz geliri elde etmek olmayıp, paranın bankaya yatırıldığı tarihteki kurun sabitleştirilmesi olduğu, bu nedenle (...) A.Ş.’nin vadeli akreditif bedelini önceden bankaya bloke etmesi ve bankanın da düşük kur uygulayarak adı geçen firmaya sağlamış olduğu menfaatin mevduat faizi geliri (menkul sermaye iradı) olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, ayrıca 193 sayılı Kanun’un 94. maddesine göre yapılan gelir vergisi kesintisinin nihai bir vergi olmayıp, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergisine mahsuben yapıldığı, olayda vergiye konu edilen gelirin şirket gelirlerine intikal etmesi nedeniyle aynı gelir üzerinden vergi tevkif edilmesi mükerrer vergilendirmeye yol açacağından yapılan tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare (...) A.Ş. lehine bir menfaat yarattığı halde kesinti yapmayan davacı banka adına yapılan tarhiyatın yasal olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar : Uyuşmazlık konusu olayda, davacı banka tarafından (...) A.Ş. lehine tesis edilen akreditifler için TL. olarak ve peşin alınan akreditif bedellerine (...) A.Ş.’nin bankaya göndermiş olduğu yazı uyarınca faiz yürütüldüğü, ancak hesaplanan faiz tutarının (...) A.Ş.’nin cari hesabına geçirilmediği, buna karşın akreditif bedelinin transferi tarihindeki döviz satış kuru düşük tutulmak suretiyle ödendiğinin saptanması üzerine davacı banka tarafından hesaplanan ancak kayıtlarda gösterilmeyen faizin mevduat faizi niteliğinde olduğu ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 10. fıkrası uyarınca tevkifata tabi tutulması gerektiğinden söz edilerek gelir (stopaj) vergisi salındığı ve kaçakçılık cezası kesildiği anlaşılmıştır. Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinde, sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu belirtildiğinden, hangi nedenle olursa olsun bankada tutulan meblağ için sermaye sahibine sağlanan menfaatin menkul sermaye iradı olarak kabulü gerekir. Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesinde, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde ise hesaplanan mevduat faizleri üzerinden vergi tevkifatı yapılacağı ve tevkif edilen vergilerin aynı Kanun’un 98. maddesinde de ertesi ayın 20. gününe kadar ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirilmesinin zorunlu olduğu belirtildiğinden davacı bankanın akreditif bedelinin transferi sırasında döviz satış kurunun düşük tutulması suretiyle (...) A.Ş.’ne bir kur avantajı sağladığı ve (...) A.Ş.’nin de ithal ettiği emtiayı sözkonusu avantaj tutarı kadar düşük bedelle malettiği, bundan kaynaklanan fazla satış kârını hasılat yazdığı ve herhangi bir tevkifat mahsubu sözkonusu olmaksızın beyanda bulunduğu ve tahakkuk eden vergileri ödediği yolundaki iddialar da bu yasal zorunluluğu ortadan kaldırıcı nitelikte görülmemiştir. Bu durumda mahkemece vergi ve cezaların kaldırılmasında isabet görülmemiştir. Bu nedenle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.