Danıştay Dördüncü Daire
Ortağına önemli ölçüde nakit aktaran kurumun karşılığında belli bir oranda faiz tahakkuk ettirmesi gerektiği hk. istemin Özeti: Davacı şirketin 1996 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu ortaklarından birisine önemli ölçüde borç para verilmiş olmasına rağmen, şirket lehine faiz tahakkuk ettirilmediği, alınan paralarla orantı kurulmaksızın finansman giderlerinden bir kısminin ortak tarafından yüklenildiği ve örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğundan söz edilerek re'sen kurumlar vergisi ve geçici vergi salınmış, fon payı hesaplanmış, ağır kusur cezası kesilmiştir. ... Vergi Mahkemesi kararıyla, herhangi bir faiz geliri tahakkuk ettirilmediği açık ise de, paraların şirket ortağına kredi karşılığı verildiği, bu parayla ortağın gayrimenkul satın aldığı ve şirketin bankalara yüklendiği borçlar nedeniyle teminat gösterildiği bu durumda ödünç para karşılığı faiz geliri elde edildiği hukuken ve geçerli belgelerle kanıtlanmadan sadece varsayıma ve kanaate dayalı olarak yapılan tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı idare, yapılan tarhiyatın kanuna ve usule uygun olduğunu ilen sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 17. maddesinin 1. ve 3. bentlerinde, şirketin kendi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz ve komisyonlarla ödünç para almaşı veya vermesi halinde kazancın tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı belirtilmiştir. Uyuşmazlık konuşu olayda, davacı şirketin ihtilaflı yılda ortaklarından ...'a büyük miktarlarda para verdiği, şirket lehine bir faiz geliri tahakkuk ettirilmediği ve sadece finansman giderlerinden bir kısminin alınan paralarla orantı kurulmaksızın ortak tarafından yüklenildiğinden söz edilerek yapılan adatlandırma işlemi sonucu bulunan tutardan ortağın yüklendiği tutar düşülmek suretiyle matrah farkı bulunmuştur. Davacı şirket ise şirketin ihtilaflı yılda finansman sıkıntısı içinde bulundurduğunu, banka kredisi alabilmek için gerekli gayrimenkul teminatı ve şahsi müteselsil kefilliği sağlamak amacıyla önce ortağına borç para verdiğini, ortağın bu para ile aldığı gayrimenkulleri şahsi kefaleti ile birlikte kullandığım, kredilerin teminatı olarak bankalar lehine ipotek ettirdiğim, daha sonra kredi borçlarının ödenmemesi üzerine icra takibine geçildiğini ileri sürmektedir. Davacı şirketin finansman güçlükleri içinde bulunduğu ve bu amaçla kredi almak zorunda olduğunu iddia ettiği ve yüksek oranda finansman giderine katlanmak zorunda olduğu bir dönemde bankalara teminat göstermek amacıyla ortağına para aktarması ve karşılığında ortağa belli bir oranla faiz tahakkuk ettirilmemekle birlikte, verilen paralarla orantı kurulmaksızın ortağın bir kısım finansman giderlerine katlandığı görülmektedir. Anılan kanun hükmü uyarınca ödünç para verme işlemi nedeniyle faiz tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir. Şirketin mali güçlükler içinde olduğu bir dönemde sadece kredi almak için teminat sıkıntısın! aşmak amacıyla ortağına para aktarmış olması bu işlemin ortağa ödünç para verme niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. Ortak her ne kadar aldığı gayrimenkulleri şirketin kredi almaşı için bankalarla teminat göstermiş ise de alınan gayrimenkullerin ortağın şahsi mal varlığına dahil olması karşısında ve tüzel kişiliği haiz şirketin ortakları ile olan ilişkilerinde üçüncü şahıslarla yaptığı işlemler gibi hareket etmesi gerektiği dikkate alındığında, ortağın kendisine verilen borçlar için orantısız bir şekilde bir kısım finansmanın giderlerine katlanması örtülü kazanç dağıtımında bulunulmadığım göstermeye yeterli görülmemiştir. Kaldı ki inceleme elemanınca yapılan adatlandırma sonucu ortağa yüklenen finansman giderleri matrah farkı hesaplanırken dikkate alınmıştır. Ayrıca inceleme elemanınca Merkez Bankası'nın Kısa Vadeli Avansı işlemlerine ilişkin uyguladığı faiz oranının esas alınmasında kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Temyiz dilekçesinde fon payı ve geçici vergi ile bunlara isabet eden ağır kusur cezalarına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar kararın bu hususa ilişkin kısminin bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Bu nedenle, davalı idare temyiz istemini kısmen kabulüyle, Vergi Mahkemesi kararının kurumlar vergisine yönelik hüküm fıkrasının bozulmasına, diğer temyiz iddialarının reddine oybirliğiyle karar verildi.