Danıştay Dördüncü Daire
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede işverenle işçi arasındaki hukuki bağ ile ücrete ilişkin hükümlerin yeraldığı bu sözleşmeye ek olarak imzalanan bir başka sözleşmede işverenin işçisine kârın % 50'si oranında bir ödemede bulunacağının taahhüt edilmesinin ücretin prim şeklinde arttırıldığını gösterdiği, dolayısıyla ticari kazanç elde edilmesinin sözkonusu olmadığı hk. İstemin Özeti : Suudi Arabistan'da yerleşik bulunan bir şahısla imzalanan hizmet sözleşmesi uyarınca elde edilen gelirin ticari kazanç niteliği taşıdığı ve bu kazançtan dolayı beyanda bulunmadığı ileri sürülen davacı adına 1993 yılı için re'sen gelir vergisi salınmış, fon hesaplanmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61. maddesinde ücretin tanımlandığı, dosyada bulunan 5 Ağustos 1991 tarihli sözleşmede Suudi Arabistan vatandaşının işveren sıfatını taşıdığı, davacının işverenin işçisi olduğu, sözleşmede işverenle işçi arasındaki hukuki bağ ile ücrete ilişkin hükümleri yeraldığı, bu sözleşmenin 16. maddesine dayanılarak 1.1.1992 tarihinde iş anlaşması şeklinde bir başka sözleşme yapıldığı, bu sözleşmede işverenin işçisine kârın yüzde 50'si oranında bir ödemede bulunacağını taahhüt ettiği, 1.4.1992 tarihinde üçüncü hizmet sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmeye göre % 50 ile sınırlandırılan kârdan pay ödemesinin bütün vergi ve resimler çıktıktan sonra kalan kâr üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığı, bu bilgilerin değerlendirilmesinden davacının bir işverene tabi ve işverenin sahibi bulunduğu işyerine bağlı olarak hizmet ifa ettiği, hizmeti karşılığında kararlaştırılan ücreti aldığı, ücretlerin döviz olarak yurda getirildiği, ikinci sözleşme ile kararlaştırılan ücreti aldığı, ücretlerin döviz olarak yurda getirildiği, ikinci sözleşme ile kararlaştırılan kârdan % 50 pay alınmasının ücretin prim şeklinde artırıldığını gösterdiğinin anlaşıldığı, inceleme elemanınca tamamen ikinci sözleşmeden hareket edildiği, mevcut mevzuata göre davacının ortaklık kurduğu ve ticari kazanç elde ettiğinin kabul edilemeyeceği, zira 23.12.1997 tarihli bir başka belgede Türk vatandaşının Suudi Arabistan'da bu ülke vatandaşıyla ortaklık kurmasının mümkün olmadığının belirtildiği, inceleme elemanınca matrah belirlenirken davacının hesabına yatırılan paraların tamamen yurtdışından gelen dövizler olarak kabul edilmesinin gelirin niteliği konusunda inceleme elemanının çelişkisini gösterdiği gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare, kârdan ve zarardan % 50 pay alınmasının mali ve ekonomik risk altına girilmesiyle mümkün olabileceğini, bunun da elde edilen gelirin ticari kazanç olduğunu ortaya koyduğunu ileri sürmekte kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumad görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.