Danıştay Onbirinci Daire
Tarhiyat öncesi uzlaşma sonucu ödenen KDV üzerinden düzenlenen gecikme faizine ilişkin Dava konuşu olayda idareye yapılan başvuru vergi dairesince verilen cevabın iptalin! istemek değil, ödeme emrinin iptalin! istemek yönündedir. Bu nedenle ortada, yapılmış bir işleme karşı idareye başvuru yapıldığından, bu başvuru dava süresini durdurmayacağından, süresinde açılmayan davanın reddi gerekir. İstemin Özeti: Dava, tarhiyat öncesi uzlaşma sonucu ödenen 1994 yılı Aralık ayma ilişkin katma değer vergisi üzerinden hesaplanan gecikme faizinin tahsili için düzenlenen ödeme emri ile bu ödeme emri ile bu ödeme emrine karşı vergi dairesince yapılan itirazın reddine dair olumsuz işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla; olayda dava konuşu ödeme emrinin davacıya 21.11.1996 tarihinde işlemi tesis eden idareye başvurulduğu, 22.11.1996 tarihinde işlemeye başlayan yedi günlük dava açma süresinin bu başvuruyla 2577 sayılı Kanunun 11. maddesine göre durduğu, idarenin cevap vermesi için öngörülen altmış günlük sürenin 23.01.1997 tarihinde son bulduğu, yedi günlük dava açma süresinden kalan dört günlük sürenin 24.1.1997 tarihinden başlayarak 27.01.1997 tarihinde sona erdiği, açık olduğu bu tarihe kadar açılması gereken davanın ise 01.07.1997 tarihinde açıldığı anlaşıldığından davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağının bulunmadığı öte yandan davacının tekit dilekçesi üzerine idarece verilen cevabın kendilerine 13.05.1997 tarihinde tebliğ edildiği, davanın bu tarihten başlamak üzere 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen altmış günlük süre içinde açıldığım ileri sürmekte ise de, söz konuşu maddenin cilayla ilgisinin bulunmadığı, çünkü, söz konuşu maddede, ilgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem ve eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler, denilmek suretiyle idareden, henüz yapılmamış bir işlem ve eylemin yapılmasının istenildiği hallerde bu maddenin söz konuşu olabileceğinin belirtildiği, oysa olayda yapılmış bir işlem (ödeme emrinin düzenlenmesi) söz konuşu olduğundan, bu duruma 10. maddenin değil 11. maddesinin uygulanması gerektiğinin tartışma bulunmadığı, kaldı ki, davacı, dava dilekçesinde, 13.5.1997 tarihinde idarece verilen cevabın iptalini istemeyip, davayı ödeme emrinin iptali doğrultusunda açmış bulunduğundan, iddiasında bu yönden de isabet görülmediği gerekçesiyle dava süre aşımından reddedilmiştir. Yükümlü şirket, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde açtıkları davanın süresinde olduğu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesinin kararının onanmasına, esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu(*) ile karar verildi. AYRIŞIK OY: 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 'Dava Açma Süresi' başlıklı 7, maddesinin 1. fıkrasında, 'dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür' denilmiş olup, ödeme emrine karşı.açılan davada ise, özel bir kanun olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 'ödeme emrine itiraz' başlıklı 58. maddesinin 1. fıkrasında, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan verdiği itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabileceği belirtilmiş, 2576 sayılı Bölge idare Mahkemeleri, idare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 'Değiştirilen deyimler' .başlıklı 13. maddesinin (c) bendinde ise, vergi mahkemelerinin göreve başlamasıyla ön mahkemelerin görev alanına giren konularla ilgili olarak diğer kanunlarda yer alan 'itiraz' deyiminin vergi mahkemesinde dava açılması anlamına geleceği hüküm altına alınmıştır. 2577 sayılı Kanun'un 'üst makamlara başvurma' başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında, 'ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.' hükmüne yer verilmiş olup, bu maddenin 3622 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 4. fıkrasına göre, 213 sayılı Kanun'da yer alan vergi hatalarının düzeltilmesi işlemleri dışında bu madde hükmünün vergi uyuşmazlıklarında uygulanmayacağı öngörülmüş, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunun 4. maddesiyle değişen şeklinde ise, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsilinden ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda bu madde hükmünün uygulanamayacağı belirtilmiş, anılan fıkra hükmü, 4001 sayılı Kanunun 6. maddesi ile 10.6.1994 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde çeşitli Kanunlarla yapılan değişikliklerden, söz konuşu madde hükmünün, vergi, resim, harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsilinde ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda uygulanamayacağı sonucuna ulaşıldığı gibi, kamu alacaklarının cebren takip ve tahsili yöntemlerim düzenleyen ve özel bir kanun olan 6183 sayılı Kanun'da da 7 günlük dava açma süresinin üst makamlara başvuru elması halinde duracağına yönelik bir düzenlemenin yer almadığı görülmektedir. Bu durumda, davaya konu ödeme emrinin 21.11.1996 tarihinde tebliği üzerine 6193 Sayılı Kanun'un 58. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren iptali istemiyle 7 gün içinde dava açılabileceği tartışmasız olup, bu süre geçirildikten sonra 01.07.1997 tarihinde açılan davanın süre aşımından reddedilmesinde sonucu itibariyle isabetsizlik görülmediğinden karara gerekçe yönünden karşıyız,