Danıştay Yedinci Daire
Sermaye şirketlerince, sermaye artırımı nedeniyle 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 18 ve 22. maddeleri hükümlerine göre hesaplanacak damga vergisinde vergiyi doğuran olay sermaye artırımı işleminin ticaret siciline tescil edilmesi ile meydana gelir. Bu durumda hesaplanacak damga vergisi tarifesi olarak ilan tarihi değil, tescil tarihi esas alınması gerekmektedir. İstemin Özeti: Davacı şirketçe gerçekleştirilen sermaye artırımına ilişkin olarak 1997 yılı için öngörülen azami had üzerinden damga vergisi tahakkuk ettirilmesi yolunda tesis edilen işlemin 65.374.800 liralık damga vergisine isabet eden kısmının iptali istemiyle açılan davayı; 488 sayılı Yasa'nın 18 ve 22. maddelerine göre, şirket sermayesinin artırılması dolayısıyla damga vergisi ödenmesinin; bu konuda alınan kararın tescil ve ilan koşuluna bağlı olduğu; bu koşul gerçekleşmediği sürece, düzenlenen kağıdın, Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde tanımlanan herhangi bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilecek belge niteliğini kazanamayacağı; başka anlatımla, sermaye artırımına ilişkin sözleşme değişikliklerinde damga vergisini doğuran olayın, bu değişikliğin tescil ve ilan ile meydana geldiğinin kabulü gerektiği; bu itibarla, sermaye arttırımına ilişkin sözleşmenin, ilan tarihinde yürürlükte olan tarife esas alınarak vergilendirileceği gerekçesiyle reddeden (...) Vergi Mahkemesi kararının; 31.12.1996 tarihinde önce sermaye arttırımı kararı alındığından ve tescil ettirildiğinden, olayda bu tarihte uygulanan tarifenin esas alınacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Uyuşmazlık, yükümlü şirketin sermayesinin 20.000.000.000 liradan 200.000.000.000 liraya yükseltilmesine ilişkin sözleşme değişikliğinin 08.01.1997 tarihinde Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edilmesi üzerine, vergiyi doğuran olayın 08.01.1997 tarihinde meydana geldiğinden bahisle 1997 yılı için öngörülen azami had üzerinden damga vergisi tahakkuk ettirilmesinden doğmuş bulunmaktadır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun (1) sayılı tablosunun 1. maddesinin, 3. fıkrasında; anonim, eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenamelerin damga vergisine tabi olduğu, şirket sermayesinin artırılması halinde artırılan meblağa yukarıdaki nispetlerin yeniden uygulanacağı ve azami haddin yeniden nazara alınacağı hükme bağlanmış olup; buna göre, damga vergisini doğuran olayın, sermaye artışının hukuken gerçekleştiği tarihte doğacağı açık bulunmaktadır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 300. maddesinde tasdik edilen şirketin, merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan olunacağı, açıklandıktan sonra, tescil ve ilan edilecek hususlar arasında esas sermaye miktarı da gösterilmiş olup; Kanun'un 301. maddesinin ilk fıkrasında da şirketin ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanacağı, hükme bağlanmıştır. Öte yandan, anılan Kanun'un 'ticaret sicili' ile ilgili faslında yer alan 33. maddesinde, tescil edilmiş hususlarda vuku bulacak her türlü değişikliğin de tescil olunacağı öngörülmüştür. Bu hükümlerden, anonim şirketlerin kuruluşunda ticaret siciline tescil edilen sermaye miktarındaki değişikliklerinde ticaret siciline tescilinin gerekeceği ve bu tescilin muteberlik şartı olduğu, dolayısıyla sermaye miktarında yapılan değişikliğin tescil tarihinde hüküm ifade edeceği anlaşılmaktadır. Nitekim, Türk Ticaret Kanunu'nun bu hukuki duruma paralel olarak düzenlenen 390. maddesinde; esas sermayenin artırılmasına dair umumi heyet kararının, tescilden önce hüküm ifade etmeyeceği yolunda yer alan hüküm de, bunu doğrulamaktadır. Bu hukuki durum karşısında; sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının ticaret siciline tescil edildiği tarihte damga vergisini doğuran olayın meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Her ne kadar, Damga Vergisi Kanunu'nun 22. maddesinin temyize konu kararda da dayanılan (a) fıkrasında; anonim, kooperatif, eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenamelerinin veya bunların sermaye artışlarıyla, süre uzatmaları hakkındaki kararlarının tescil ve ilanı tarihinden itibaren 3 ay içinde, damga vergisinin ödeneceği yolunda hüküm yer almış ise de; damga vergisinde vergiyi doğuran olayı değil, makbuzla ödemede verginin ödenmesine ilişkin süreyi düzenleyen bu hükmün uyuşmazlıkla ilgisi yoktur. Dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirket tarafından sermayenin 20.000.000.000 liradan 200.000.000.000.000 liraya yükseltilmesine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca 16.12.1996 tarihinde onay verilmesini müteakip, sermaye artırımına ilişkin değişikliğin Ticaret Sicili Memurluğunca 30.12.1996 tarihinde tescil edildiği ve 8.1.1997 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, sermaye artışını; 31.12.1996 tarihinden önce 30.12.1996 tarihinde tescil edilmek suretiyle gerçekleştiren şirketin ödeyeceği damga vergisinin 1996 yılı için belirlenen oranda olması gerektiğinden, 1997 yılı için belirlenen oran esas alınarak yapılan tarhiyatta yasal isabet bulunmadığından, aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına oybirliği ile karar verildi