Dairesi
Beyannamede bildirilen ve izleyen yıla devreden önceki yıl zararı veya yatırım indirimi tutarının azaltılması sonucunu doğuran vergi inceleme raporunun ve izleyen yıl beyanının buna göre düzenlenmesi gereğini duyuran vergi idaresi yazısının, etkisini izleyen yıl beyannamesinin verilmesi sırasında ya
Karar No
1998/91
Esas No
22.05,1998
Karar Tarihi
22-05-1998
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 

Beyannamede bildirilen ve izleyen yıla devreden önceki yıl zararı veya yatırım indirimi tutarının azaltılması sonucunu doğuran vergi inceleme raporunun ve izleyen yıl beyanının buna göre düzenlenmesi gereğini duyuran vergi idaresi yazısının, etkisini izleyen yıl beyannamesinin verilmesi sırasında yapılan tahakkuk veya tarh işlemi ile göstereceği bu süreç tamamlanmadan idari davaya konu yapılamayacağı hk. istemin Özeti: Davacı şirket tarafından, 1985 yılında gerçekleştirilen ihracatla ilgili olarak dönem kayıtlarına intikal ettirilen giderlerin kanunen kabul edilebilir gider olma özelliği taşımaması nedeniyle gelecek dönemlere devreden zararın azaltılması yolunda inceleme raporu düzenlenmiş ve rapor idare tarafından bir yazı ekinde davacıya duyurulmuştur. Davacı, dönem zararının ve yatırım indirimi tutarının azaltılmasının hukuka aykırı olduğunun hüküm altına alınması ve işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Davayı inceleyen Vergi Mahkemesi kararıyla; uyuşmazlığın, mermer ihracatı yapana davacı şirketin 1985 yılında gider kayıtlarına intikal ettirdiği ödemelerin kanunen kabul edilebilir gider olup olmadığının tespitine ilişkin bulunduğu, inceleme raporunda şirketin, 1985 yılında gerçekleştirdiği konsinye ihracat için ithalatçı ülke olan Suudi Arabistan’da satış mağazası, depo, lojman kiralanması ve personel istihdamı için 957.270 riyal tutarında çeşitli genel giderlere ilişkin transfer yapıldığı, bu transferin, transfer masrafı ile birlikte 145.712.690 liraya tekabül ettiği, Suudi Arabistan’daki bu organizasyona ait kar zararın önce anılan ülke yasalarına göre hesaplanması ve yetkili makamlara onaylatılmasından sonra Türkiye’deki faaliyet sonuçlarına intikal ettirilmesi gerektiği, oysa sözkonusu giderin, transfer edilen bir sermayeden öte anlam taşımadığı, bu nedenle 145,712.690 liranın kanunen kabul edilmeyen bir gider olduğu belirtilerek, 1985 yılından sonraki döneme devreden zararın bu miktarın tenzili ile 124.985.924 lira olarak kabul edildiği, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesinin 7. fıkrasında 3380 sayılı Yasayla eklenen ikinci bent ile mükelleflerin yurtdışı beyanlarının doğruluğunun araştırılması ve tespitinin amaçlandığı, yurt dışında yapılan giderlerin yasal düzenlemeye karşın yurt dışındaki yetkili makamlara onaylatılmadığı, dolayısıyla bu giderlerin, ihracat faaliyetinin yürütülmesi için yapılmış bir gider olmadığı, ayrı bir tüzel kişilik için sermaye transferi niteliğinde olduğunun ileri sürüldüğü ancak, dosyada mevcut Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 21.02.1985 günlü ve 16243 sayılı yazısında, davacı şirkete Cidde kentindeki bürosunun faaliyette bulunabilmesini teminen büro giderleri olarak 1.190.000 riyalin tahsisi isteminin uygun görüldüğü ve bu durumun ......... Bankasına bildirileceğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından tahsisi uygun görülen miktardan daha az harcama yapıldığının sabit olduğu, harcamaların tahsis edilen dövizle karşılandığı ve bu konudaki düzenlemelerin gereğinin yerine getirildiği, izleyen yıllarda da tahsisat verildiğine göre ihtilafa konu giderlerin kanunen kabul edilebilir gider olarak kabulü gerektiği, bu nedenle 145.712.690 lira giderin kabul edilmemesi suretiyle sonraki dönemlere devreden zararın azaltılması yönünde yapılan hesaplamada yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle işlemi iptal etmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyizi istemim’ inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi kararıyla; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2, maddesinin 1. fıkrasının (a) bendindeki düzenlemeye göre davaya konu yapılabilecek işlemlerin idari bir yetkinin kullanılması sırasında yapılmış olması hukuki sonuç doğuracak, kesin ve doğrudan uygulanabilir nitelikte olması gerektiği, vergi dairelerinin, idari işlevleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri irade açıklamalarından ancak, yükümlünün hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde değişiklik yapan veya yenilik yaratanların idari davaya konu teşkil edebileceği, idare veya kişilerin yetki, görev ve haklarında hiçbir değişikliğe neden olmayan işlem ve eylemlerin .idari davaya konu edilemeyeceği, dava konuşu yazı ile dayanağı olan inceleme raporunun idari davaya konu olabilecek bir idari işlem niteliğinde kabul edilemeyeceği, düzenlenen raporun Kurumlar Vergisi Kanununa aykırı olduğu yolundaki iddianın bu rapor esasa alınarak tarha konu bir durum ortaya çıktığı zaman açılacak davada incelenebileceği gerekçesiyle kararı bozmuştur. Yükümlünün karar düzeltme istemi reddedilmiştir. Bozma kararma uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla; 2577 sayılı Yasa’nın 2, maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlere karşı hangi hallerde ve kimler tarafından dava açılabileceğinin kurala bağlandığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377 ve 378. maddelerinde de mükelleflerin ve kendisine vergi cezası kesilenlerin tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava açabileceklerinin öngörüldüğü, vergi kanunlarının uygulanmasından doğan ancak Vergi Usul Kanunu’nun 377 ve 378. maddelerinde sayılanlar dışında kalan idari işlemler hakkında da, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesi kapsamına giren konularda dava açılabileceği, vergi dairelerinin idari işlevleri ile ilgili olarak vergi hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve menfaatleri ve yükümlülüklerinde değişiklik yapan veya yenilik doğuran irade açıklamalarının idari davaya konu olacağı, davanın konusunun, inceleme raporu olmadığı, bu rapora dayanılarak idarece tesis edilen işlem olduğu, sözkonusu işlemle davacıya sadece inceleme raporunun mahiyeti hakkında bilgi vermekle yetinilmediği, yasal bazı hakların niteliğinde bazı değişiklikler meydana geldiği hatırlatılarak bundan sonraki beyanlarda bu hususlara uyması yolunda uyarıda bulunulduğu, dolayısıyla sözkonusu işlemin hiçbir hukuki sonuç doğurmayan, salt davacıyı bilgilendiren bir yazı olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, nitekim davacının 1986 ve 1987 yıllarına ait işlemlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen vergi inceleme raporları ile tespit edilen matrahların anılan bildirimle mükellefle duyurulan zarar ya da yatırım indirimi miktarları esas alınmak suretiyle belirlenmiş olduğu ve raporlara dayanılarak yapılan tarhiyatlara karşı mahkemelerinde açılan davalarda davacının 1985 yılma ilişkin zarar miktarım iş bu dosya ile dava konuşu ettiğini bildirmekle yetindiği, yukarıda açıklanan sebepler karşısında, davacının beyan ettiği 1985 yılı zararının kabul edilmemesi ve bunun sonucu olarak izleyen yıllara devreden zarar miktarlarının ve yararlanması gereken yatırım indirimi tutarlarının azaltılması şeklinde tesis edilen işlemin davacının yükümlülüklerinde değişikliklere yol açan, onun hukukunu etkileyen ve böylece hüküm ifade eden idari davaya konu olabilecek bir işlem olarak kabulü gerektiği, nitekim Danıştay Dördüncü Dairesinin kararlarının da bu görüşlerini doğruladığı gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir. Direnme kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş ve konsinye ihracat için yurtdışında yapılan giderlerin kanunen kabul edilebilir gider olması için sözkonusu faaliyetin mali sonuçlarım gösterir işlemlerin faaliyette bulunulan ülke yasalarına göre düzenlenen raporun sunulması gerektiğinden, buna uyulmaksızın anılan giderlerin davacı şirket tarafından kayıtlara intikal ettirilmesinin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir. Yükümlü şirketin 1985 yılında yaptığı ihracata ilişkin olarak ilgili dönem hesaplarına gider olarak kaydedilen harcamaların kanunen kabul edilebilir gider olmadığı görüşüyle gelecek dönemlere devreden zararın azaltılması yolunda düzenlenen inceleme raporu ve bu rapora göre 1985 yılından sonraki dönemlere devretmesi gereken miktarların gösterildiği işleme karşı açılan davanın kabulü ile işlemin iptali yolundaki ısrar kararı vergi dairesi müdürlüğünce temyiz edilmiştir. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemlere karşı hangi sebeplerle iptal davacı açılabileceği düzenlenmiştir. iptal davasının konusunu oluşturan yönetsel işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapan, yeni hukuksal durum yaratan, başka bir anlatımla, ilgilinin hukuksal durumuna etki yapan kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Dava konuşu işlem, yükümlünün ilgili dönem defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda tespit edilen hususları içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak, anılan tespitleri yükümlüye bildiren, bilgilendirici nitelikte bir işlemdir. Bu işlem davacının hukukuna etkisi, adına sözkonusu rapor doğrultusunda yapılacak bir tarhiyatla ortaya çıkacağından, işlemin bu aşamada yükümlünün hukukunun etkilediğinden söz edilemez. Nitekim, ilgili dönemi izleyen 1986 yılma ilişkin olarak davacı kurum adına yapılan tarhiyata karşı açılan davada; sözkonusu giderlerin Dış Ticaret Müsteşarlığı onayı ile tahsis edilen dövizden karşılandığı ve buna ait harcama belgelerinin ilgili mercie ibraz edilerek işlemlerin mevzuata uygunluğunun sağlandığının anlaşılması nedeniyle dönem zararının azaltılmasında isabet bulunmadığı, devreden bu zararın indirilmesiyle ortada vergilendirilecek kurum kazancı kalmadığı gerekçesiyle, tarhiyatın kaldırıldığı ve vergi mahkemesi kararma karşı yapılan temyiz başvurusunun Danıştay Dördüncü Dairesinin kararıyla reddedildiği anlaşıldığından, işlemin iptali yolundaki ısrar kararı hukuka uygun bulunmamıştır. Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY: X • Dosyanın incelenmesinden, mermer ihracatı yapan davacı şirketin, 1985 yılında hesaplarına gider olarak intikal ettirdiği ödemelerin yapılan vergi incelemesi sonucunda kanunen kabul edilmeyen gider niteliğinde olduğunun tespiti sonucu 1985 yılı için beyan edilen zararının kabul edilmemesi ve bunun sonucu olarak daha sonraki yıllara devreden zarar ve yararlanılması gereken yatırım indirimi miktarlarının azaltılmasına ilişkin vergi dairesi müdürlüğünce tesis edilen işlemin dava konuşu edildiği anlaşılmaktadır. Vergi dairelerinin, idari işlevleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri, uygulanabilir nitelikte, yükümlülerin hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde değişiklik veya yenilik yaratan irade açıklamalarının idari davaya konu teşkil edeceğinden kuşku duyulmaz, Dava konuşu ’vergi dairesi müdürlüğü’ yazışı da, idari davaya konu olan, mükellefin hukukunu doğrudan etkileyen, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olup, bu işleme karşı dava hakkının bu safhada kullanılması hem davacının hukukunun korunması bakımından, hem de vergide ’belirlilik’ ilkesinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerekeceği görüşü ile karara karşıyız. XX Davacı şirketin 1985 yılında gerçekleştirdiği ihracatla ilgili olarak dönem kayıtlarına intikal ettirdiği giderlerin, kanunen kabul edilmeyen giderler olduğu ileri sürülerek, gelecek dönemlere devreden zararın azaltılması yolunda düzenlenen ve idare tarafından bir yazı ekinde davacıya tebliğ edilen vergi inceleme raporu ile ulaşılan ve yaratılan hukuki sonuç, davacının hukukunu doğrudan etkileyen, yükümlülerinde değişiklik yapan hüviyeti dolayısıyla idari davaya konu olabilecek kesin, uygulanabilir nitelikte bir işlemdir. Dava konuşu işlemin, daha sonraki 1986 ve 1987 dönemlerinde yarattığı zarar azaltıcı ve hatta zararı ortadan kaldırıcı etkisi nedeniyle yapılan tarh işlemi dolayısıyla da dava konuşu yapılabilecek konumda olması, 1985 dönemine ilişkin zarar beyanının azaltılması yönündeki hukuki sonucun bu aşamada yargısal denelime tabi tutulmasına engel olarak değerlendirilemez. Bu durumda, dava konuşu işlemin 1986 yılında beyan edilen zararın ortadan kaldırılmasına ve şirket adına bu yıl için tarhiyat yapılmasına neden olması dolayısıyla açılan davada, Danıştay Dördüncü Dairesinin kararıyla zararın azaltılmasında yasal isabet görülmeyerek tarhiyatın kaldırılmış olması karşısında, mahkemece ısrar kararıyla ulaşılmış olan aynı sonuçta hukuki isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerekeceği görüşüyle karara katılmıyorum. Bu özelge, içişleri Bakanlığı Mahalli idareler Genel Müdürlüğü aracılığıyla, tüm belediyelere gönderilmiştir.
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı