Dairesi
Bir hisseyi devralan ortağın devraldığı hissesinin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu bildirdiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir ifade ile limited şirkette diğer bir ortağın hissesinin devralan paydaşın, o hissedarın devir anma kadar mevcut şirket borçlarından sorumlu olduğ
Karar No
1998/894
Esas No
1997/1126
Karar Tarihi
09-03-1998

Danıştay Onbirinci Daire

Bir hisseyi devralan ortağın devraldığı hissesinin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu bildirdiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir ifade ile limited şirkette diğer bir ortağın hissesinin devralan paydaşın, o hissedarın devir anma kadar mevcut şirket borçlarından sorumlu olduğunu bilmesinin ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve tedbirli davranışlarından sayılması zorunludur. istemin Özeti: Ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumluların in varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağının hükme bağlandığı, buna göre, şirketten tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve bağlı alacakların şirket kanuni temsilcilerinden alınabilmesi için Vergi Usul Kanununda yazılı vergi ödevlerinin zamanında yerine getirilmemiş olması gerektiği, dosyanın incelenmesinden, davacının 08.04.1992 tarihli ortaklar kurulu kararı ile limited şirket kanuni temsilciliğinden ayrıldığı limited şirketin 1992 yılı Ocak, MayısKasım dönemlerine ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla davalı idarece yapılan araştırma sonucunda şirket malvarlığının bulunmadığının anlaşıldığı, bu nedenle kanuni temsilcilik görevin! yürüttüğü dönemlerle ilgili şirket borçlarının tahsili için davacı adına ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olduğu, ancak şirket vergi borçlarından dolayı kanuni temsilcinin takip edilebilmesi için kanuni temsilcilik görevinin sürdürüldüğü dönemde şirket vergi borçlarım tüzel kişilik adına ödeme görev ve iktidarında bulunması ve borcun ödenmemesi fiili ile davacının tutumu arasında nedensellik bağı bulunması gerektiği, oysa davacının limited şirket kanuni temsilcisi bulunduğu süre içinde vergi borcunu ödeme görevin! üstlendiğine dair bir bilgi olmadığı gibi, 6183 sayılı Yasanın 75. maddesi gereğince vergi borcunun şirket malvarlığından tahsili olanağı kalmadığı yolunda aciz fişi düzenlenip düzenlenmediğinin saptanamadığı, bu durumda kanuni temsilci sıfatıyla ve şirket borçlarının tahsili amacıyla 213 sayılı Yasanın 10. maddesine istinaden davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir. Vergi Dairesi müdürlüğü tarafından, limited şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. Karar: Uyuşmazlık, 08.04.1992 tarihinde kanuni temsilcilik görevinden 19.07.1994 tarihinde de hisselerini devretmek suretiyle ortaklıktan ayrılan davacı adına limited şirketin 1992 yılı Ocak, MayısKasım dönemlerine ilişkin vergi ve bağlı borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. Davacının, limited şirketin vergi ve bağlı borçlarıyla ilgili sorumluluğunun kanuni temsilcilik sıfatından kaynaklandığı göz önünde bulundurulduğunda, sorumluluğun bu görevin yürütüldüğü dönemde ve bu döneme isabet eden vergi borcu ile sınırlı olduğu sonucuna varıldığından vergi mahkemesi kararının; davacının kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığı, 08.04.1992 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin şirket vergi borçlarının tahsili amacıyla ve şirket kanuni temsilcisi sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin, 1992 yılı Mayıs Kasım dönemleri ile ilgili kısminin iptaline ilişkin hüküm fıkrasında yasala isabetsizlik görülmemiştir. Öte yandan, dava aşamasında verilen ara kararı üzerine davalı idarece dava konuşu ödeme emirlerinin kanuni temsilci sıfatıyla düzenlendiği bildirilmesine rağmen, temyiz dilekçesinde ödeme emrinin şirket ortağı sıfatıyla düzenlendiği ileri sürülmüş ise de, davacının 19.07.1994 tarihinde şirketteki hisselerini, şirketin diğer ortağı ve kanuni temsilcilerine devrederek ortaklıktan ayrıldığında kuşku bulunmamaktadır. Buna göre, bir hisseyi devralan ortağın devraldığı hissesinin borçlu mu, alacaklı mı olduğunu ve şirketin mali durumunu bildirdiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir ifade ile limited şirkette diğer bir ortağın hissesinin devralan paydaşın, o hissedarın devir anma kadar mevcut şirket borçlarından sorumlu olduğunu bilmesinin ticari muamelelerde bir tüccarın göstermesi gereken basiret ve tedbirli davranışlarından sayılması zorunludur. Bu durumda. 19.07.1994 tarihinde limited şirketteki hisselerim tüm hak ve borçları ile devrederek ortaklıktan ayrılan davacı adına limited şirketin ortağı bulunduğu 1992 yılı MayısKasım dönemlerine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet bulunmadığından davalı idarenin bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir. Vergi Mahkemesi kararının; uyuşmazlık konuşu ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili Kısmım iptal eden hüküm fıkrasına gelince; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10.12.1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 30505 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değişik 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu görevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için vergi ile ilgili ödevlerin kanuni temsilciler tarafından yerine getirilmemiş olması nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve zıyaa uğratılan verginin tüzel kişiliğinin varlığından alınamaması gerekmektedir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun limited ortaklıklarda ortak olan müdürlere ilişkin 540. maddesinde, kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, şirket mukavelesi veya umumi heyet karan ile şirketin idare ve temsili ortaklarından bir veya birkaçına bırakılabileceği, kuruluştan sonra şirkete giren ortakların, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur olmadıkları, ortak olmayan müdürlere ilişkin 541. maddesinde, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararıyla şirketin idare ve temsilinin, ortak olmayan kimselere de bırakılabileceği, bu gibi kimselerin salahiyet ve mesuliyetleri hakkında ortak olan müdürlere ait hükümlerin tatbik olunacağı, 542. maddesinde, müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin, şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin, idare meclisine dair olan 321, maddesi hükmünün uygulanacağı, anılan Kanun'un 320. maddesinde ise, idare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunu'nun 528. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. 6183 sayılı Kanun'un 22. maddesinde ise, amme alacağım borçlusundan kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısların bu vazifelerim kanunlarında veya bu kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmeyen alacağın, bu hakiki ve hükmü şahıslardan bu kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır. Olayda ise ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcunun yasal süresi içinde ödenmemesi ve şirket mal varlığının kamu alacağım karşılamadığının tespit edilmesi üzerine vergi borcunun cebren tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Bilindiği gibi katma değer vergisi yansıtmalı bir vergidir. Verginin bu özelliği göz önünde bulundurulduğunda tüzel kişilere düşen verginin ödenmesi ödevinin yerine getirilmesi bakımından kanuni temsilcilerin görev ve sorumluluğu ayrı bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla alıcılardan tahsil edilen katma değer vergisini, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek süresi içinde vergi dairesine ödemeyen kanuni temsilcinin vergi ile ilgili ödevlerin! yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulması gerektiği açıktır. Bu durumda, kanuni temsilcilik görevini sürdürdüğü, 1992 yılı Ocak dönemine isabet eden ve vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesinden kaynaklanan vergi borcundan bu dönemde kanuni temsilci sıfatım taşıyan davacının sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığından vergi mahkemesi kararının; kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili kısminin iptaline ilişkin hüküm fıkrasında yasal isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının; dava konuşu ödeme emrinin 1992 yılı Ocak dönemiyle ilgili kısminin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, 1992 yılı Mayıs Kasım dönemiyle ilgili kısminin iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin ise reddine oybirliği ile karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı