Danıştay Dördüncü Daire
1989 yılında alınan yatırım indirimi belgesinin yatırım bittikten sonra 1995 yılında iptal edilmesi üzerine, davacı kurumun bu belge ile devletin verdiği güvenceye dayanarak gerçekleştirildiği yatırımların, yatırım indiriminden faydalandırılması yolundaki tarhiyatta isabet yoktur. İstemin Özeti: 1989 yılı işlemlerinin yatırım indirimi yönünden incelenmesi sonucu düzenlenen rapora göre, davacı kurum adına ikmalen kurumlar vergisi salınmış, fon hesaplanıp, kusur cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; yatırım projesinde öngörülen yatırım tutarı uyarınca gerçekleştirilen yatırım tutarının, kanunda öngörülen asgari yatırım tutarının altında kalması nedeniyle izin ve Teşvik Belgesinin sehven düzenlendiğinden söz edilerek Hazine Müsteşarlığı tarafından iptal edildiğinden, bu belgeye dayanılarak yatırım indirimi istisnasından yararlanılmasının mümkün bulunmadığı anlaşıldığından salınan kurumlar vergisi ve hesaplanan fon payında yasaya aykırılık görülmediği, Vergi Usul Kanununun 369. maddesine göre, yetkili makamların yanlış izahat vermiş olmaları veya görüş ve kanaatini değiştirmiş olmaları halinde ceza kesilmesi mümkün bulunmadığından kesilen kusur cezasında isabet görülmediği gerekçesiyle kurumlar vergisi ve fon payına yönelik davanın reddine, kusur cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. Davacı teşvik belgesinde öngörülen yatırım tutarının altında gerçekleştirilen yatırımın 88/3 No.lu tebliğin 4. maddesine göre % 30'un altında gerçekleşmediğinden şartların ihlal edilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: 1989 yılı işlemleri yatırım indirimi yönünden incelenen davacı şirkete verilen izin ve Teşvik ve Yatırım indirimi Belgesinde öngörülen yatırımın Yasada öngörülen asgari haddin altında kalması nedeniyle yanlışlıkla verildiği belirtilerek iptal edilmesi üzerine, yararlanılan yatırım indirimi tutarı matrah olarak kabul edilmek suretiyle ikmalen salınan kurumlar vergisi ile kesilen kusur cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı vergi aslını onamak, kusur cezasını kaldırmak suretiyle kısmen reddeden mahkeme kararı temyiz edilmektedir. Olayda, davacı kurumun usulüne uygun olarak yaptığı başvurusu üzerine yapacağı yatırımın plan ve program hedefleme uygun olduğu saptanarak yatırımlarının teşvik tedbirlerinden yararlandırılmasını sağlamak amacıyla verilen yatırım indirim belgesi iptal edilmiştir, idarenin hukuka aykırı işlemlerim geri alması mümkün ise de, 1989 yılında verdiği belgeyi yatırım bittikten ve yıllar geçtikten sonra 1995 yılında hatalı olduğundan söz ederek iptal etmesi idari karar ve işlemlerde bulunması zorunlu istikrar prensibine aykırılık teşkil etmektedir. Yatırım indirimi bir vergi istisna rejimi olup, bu indirim ile sağlanmak istenilen amaç, Genel Kalkınma Plan ve Yıllık Programlarda yeralan alanlara yapılacak özel sektör yatırımlarının, belli bir ölçüde vergiye tabi gelirden düşülerek yatırımların artması ve bu yolla kalkınmanın hızlanmasını sağlamaktır. Bu amaçla verilen teşvik belgesi, devletin yatırımcıya verdiği teşviklerin taahhüdü niteliğindedir. Davacı kurumun başvurusu üzerine almış olduğu izin ve teşvik belgesi ve yatırım indirimi belgesinin iptali, teşvik mevzuatına riayet edilmemesi, belgede kayıtlı şartı ve karakteristiklerin yerine getirilmemesi, değiştirilmesi, eksik yapılması veya yatırımın bütünlüğünün bozulması gibi noksanlıklara dayandırılmadığı gibi hile ile de elde edilmiş bir belge niteliği taşıdığına da dayandırılmamıştır.. Davalı idarenin kendi hatasından bahisle bu belgeyi yatırım bittikten yıllar sonra iptali yolundaki tasarrufunun, davacının bu belge ile devletin verdiği güvenceye dayanarak gerçekleştirmiş olduğu yatırımlar nedeniyle elde ettiği hakkını ortadan kaldırması ve yatırım indirimim düşerek vergi dışı bıraktığı gelirin, vergilendirilmesi sonucunu doğurması hukuken mümkün değildir. Kanuna uygun olduğu güvencesiyle alınış bir teşvik ve yatırım indirimi belgesine dayanılarak uygulanan yatırım indiriminden dolayı vergi dışı bırakılmış gelirlerin, teşvik ve yatırım indirimi belgesinin yıllar sonra hata yapıldığından bahisle iptal edildiğinden söz edilerek vergilendirilmesi, idari istikrar prensibine teşvik tedbirleriyle sağlanmak istenen amaca ve idarenin taahhüdüne aykırı bulunduğundan kurumlar vergisine yönelik davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Bu nedenle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.