|
Dairesi
Davacının emsal bedelin hesabına esas olmak üzere saptadığı maliyet bedelinin kayıt ve belgelere aykırı olduğu hakkında herhangi bir tespit yapılmadan doğrudan takdir esası uygulanarak matrah farkı belirlemesi kanuna aykırıdır.
|
|
Karar No
1998/3783
|
|
Esas No
1997/2660
|
|
Karar Tarihi
21-10-1998
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Davacının emsal bedelin hesabına esas olmak üzere saptadığı maliyet bedelinin kayıt ve belgelere aykırı olduğu hakkında herhangi bir tespit yapılmadan doğrudan takdir esası uygulanarak matrah farkı belirlemesi kanuna aykırıdır. İstemin Özeti: inşaat işleri yapan adi ortaklığın 1991 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu iki ayrı inşaatın tamamlanması üzerine işletmeden çekilen ve maliyet bedeli esasına göre bedelleri belirlenen bağımsız bölümlerin, takdir komisyonunca takdir edilen emsal bedelleri dikkate alınarak saptanan matrah farkı üzerinden davacı adına ikmalen gelir vergisi salınmış, fon hesaplanmış, kaçakçılık cezaları kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; ortaklarca işletmeden çekilen taşınmazların emsal bedelleriyle birlikte maliyet bedellerinin tespiti için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, (...) iş merkezinde yer alan dört bağımsız bölümle (...) apartmanda bulunan iki bağımsız bölümün niteliklerinin belirlendiği, aynı niteliklere sahip ve aynı semtlerde yer alan inşaatların ekspertiz işlemine ilişkin değerlendirmeleri yapılarak, m2 birim fiyatlarının saptandığı; bu bilgiler dikkate alınarak dava konuşu taşınmazların rayiç değerlerinin ve ayrıca maliyet bedellerinin belirlendiği, bu miktarların takdir edilen emsal bedellerden yüksek olması nedeniyle tarhiyatın inceleme raporuna göre saptanan değer esas alınarak tespitine, işletmeden çekilen taşınmazların değerinin düşük belirlenmesi sonucu vergi kaybına neden olunmasına karşın 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi kapsamında kaçakçılık suçundan bahsedilemeyeceğinden kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi gerektiği gerekçesiyle matrah farkının aynen bırakılmasına, kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesine karar vermiştir. Davalı idare, beyan edilen verginin azaltılması sonucunu doğuran farklı değerleme ölçülerinin kullanılmasında kasıt bulunduğu, davacı ise, defter ve belgelerin usulüne uygun tutulduğunu taşınmazların maliyetinin sağlıklı bir şekilde belirlenebileceğini, bu nedenle emsal bedelin maliyet bedeline göre tespitinin mümkün olduğunu, bilirkişi raporuna yönelik itirazların mahkemece dikkate alınmadığım ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedirler: Karar. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesinde bilanço esasına göre ticari kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem içinde sahip veya sahiplerince işletmeden çekilen değerlerin farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespitinde Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 ve 41. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Bu maddeyle yollama yapılan Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinde teşebbüs sahibi ile esinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerlerin gider olarak indirilmesinin kabul olunmayacağı ve aynen alınan değerlerin emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunacağı belirtilmiştir. Bu maddede sözü geçen emsal bedelin, ne olduğu ve nasıl tespit edileceği, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde açıklanmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde emsal bedel ’gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilmeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer’ olarak tanımlanmış ve bu şekilde tanımı yapılan emsal bedelin ortalama fiyat esası, maliyet bedeli asası ve takdir esası usulleri dikkate alınmak suretiyle belirleneceği açıklanmıştır. Ortalama fiyat esası öncelikle uygulanması gereken usul olarak maddede yer almış, bu usulün uygulanma olanağının bulunmaması halinde emsal bedeli belli edilecek değerin maliyetinin bilinmesi ve çıkarılmasının mümkün olması durumunda mükelleflerce bu maliyet bedeline toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave edilerek emsal bedelinin belirleneceği hükme bağlanmıştır. Buna göre ortalama fiyat esasinin uygulanma olanağının bulunmadığı ve işletmeden çekilen değerin maliyet bedelinin bilinmesi ve çıkarılmasının mümkün olması durumunda artık mükelleflerce başkaca bir işleme gidilmeksizin maliyet bedeline maddede belirtilen oranlar ilave edilmek suretiyle emsal bedeli belirlenecektir. Maddede yazılı ilk iki esasa göre emsal bedelinin belirlenememesi söz konuşu olduğunda, maddede sayılan üçüncü yöntem olan takdir esası uygulanacaktır. Maliyet bedeline göre emsal bedelinin belirlenmesi sırasında bazı hususlara dikkat etmek gerekmektedir. Bunların en önemlisi mükellefçe belirlenen maliyet bedelinin gerçek duruma ve yasal kayıtlara uygunluğunun tespit edilmesidir. Amaç değerlemeye konu kıymetin, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değe ’i saptamak ve bu şekilde vergilemenin gerçek veya gerçeğe en yakın miktarlar üzerinden yapılmasıni sağlamak olduğuna göre, mükelleflerce belirlenen maliyet bedelinin doğru olup olmadığının araştırılması zorunludur. Yapılan araştırma sonunda mükelleflerce maliyet bedelinin gerçek değerler doğrultusunda tespit edilemediğinin belirlenmesi halinde, gerçek maliyetin tespiti yoluna gidilebilir. Gerçek maliyetin belirlenememesi durumu söz konuşu olur ise emsal bedeli takdir esasına göre saptamak mümkündür. Olayda davacı emsal bedelini kanunda öngörüldüğü üzere maliyet bedeline göre tespit etmiştir. Davacının emsal bedelinin hesabına esas olmak üzere saptadığı maliyet bedelinin kayıtlara ve belgelere aykırı olduğu yolunda herhangi bir tespit yapılmamıştır. Böyle bir tespit yapılmaksızın doğrudan takdir esası uygulanarak matrah farkı belirlenmesinde kanuna uygunluk bulunmamaktadır, inceleme elemanınca davacı tarafından belirlenen maliyet bedelinin gerçeğe uygun olmadığı ortaya konulmadığı müddetçe re’sen takdir nedeninin varlığından da söz edilemez. Bu itibarla tarhiyatın kaldırılması istemini reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Bu nedenle davacı temyiz isteminin kabulüyle; Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, davalı idarenin temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.
|
|