T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o İTHALATTA (Kredili) KDV MATRAHI (Vade Farkı Ödenmesi - KDV Hesaplanması)
o VADE FARKI (Kredili İthalatta Vade Farkı Ödenmesi - KDV Hesaplanması)
Özet : Kredili ithalatta fatura bedeli dışında satıcıya vade farkı ödenmesi halinde KDV. matrahına ilave edilmesi gerekir.
İstemin Özeti : ..... Giriş Gümrük Müdürlüğünde 20.4.1992 gününde tescil edilen gümrük giriş beyannamesinin incelenmesi sonucu, söz konusu beyanname muhteviyatı eşya bedeline ilişkin ödeme şeklinin kabul kredili olduğu ve fatura bedeli dışında satıcıya ödenmesi için vade farkı (vade faizi) transferi yapıldığı, ancak, bunun katma değer vergisi matrahına dahil edilmediğinin tespit edilmesi üzerine, yükümlü şirket adına katma değer vergisi tahakkuk ettirilmiştir.
Tahakkuka karşı açılan davayı inceleyen ........Vergi Mahkemesi davayı kabul ederek tahakkuku kaldırmıştır.
Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığının bu karara karşı yaptığı temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 7.10.1996 günlü ve E:1995/3008, K:1996/3497 sayılı kararıyla; kabul kredili ödemenin (acceptance credit), mal bedelinin, ileri tarihli bir poliçeye bağlanarak, poliçe vadesinde satıcıya (ihracatçıya) yapılan bir ödeme şekli olduğu, böylece ithalatçıların, malları ithal edip sattıktan sonra elde ettikleri para ile mal bedelini ödeme olanağına sahip oldukları, kabul kredisine, bu amaçla başvurulduğu, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun "İthalatta Matrah" başlığını taşıyan 21. maddesinin (c) bendinde; "vade farkı ve faizi"ne yer verilmemiş olmakla birlikte, alıcı (ithalatçı) tarafından yapılan bir gider niteliği taşıması itibarıyla vade farkının "fiili ithalata kadar yapılan diğer giderler ve ödemeler" kapsamında düşünülmesi gerektiği, vade farkı transferinin sonradan yapılmış olmasının, sözleşmeye dayalı giderin bu niteliğini değiştiren bir neden sayılamayacağı, kabul kredili ithalatta fatura bedeli dışında satıcıya ödenmek üzere transfer edilen vade farkının Katma Değer Vergisi Kanununun 21. maddesinin (c) bendi uyarınca katma değer vergisi matrahına dahil edilmesi suretiyle yükümlü şirket adına yapılan ek tahakkukta isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ...... Vergi Mahkemesi, 24.12.1996 günlü ve E:1996/1155, K:1996/1105 sayılı kararıyla; olayda vade farklarının fiili ithalattan sonra ödendiğinin ihtilafsız olduğu, her ne kadar Katma Değer Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde, vade farkları matraha dahil unsurlar arasında sayılmış ise de; sözü geçen Kanunun 21 inci maddesinin (c) bendi hükmü karşısında, söz konusu vade farklarından sadece fiili ithalata kadar ödemesi yapılanlarının matraha dahil olduğu sonucuna ulaşıldığı, bu itibarla miktarı önceden kesin olarak bilinmeyen ve fiili ithalattan sonra ödenen vade farklarının, katma değer vergisi matrahına dahil edilmemesi gerektiği, aksi halin kabulünde, kur farkından kaynaklanan sorunların da ortaya çıkacağı gerekçesiyle katma değer vergisinin kaldırılması yolundaki ilk kararında direnmiştir. Direnme kararı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı tarafından temyiz edilmiş, 3065 sayılı Kanunun 21 ve 24 üncü maddeleri uyarınca ithal eşyasının bedeli ile ilgili olarak ortaya çıkan ve mal bedeli dövizle birlikte ödenerek ilgili banka tarafından transferinin gerçekleştirildiği anlaşılan vade farkının; tahsili gereken katma değer vergisinin matrahına dahil edilmesi, "ödeme" ifadesinin nakden veya hesaben ödeme ile birlikte belli bir meblağın borçlanılmak üzere tahakkuk etmesini de kapsayacağının tabii olduğu ileri sürülmektedir. Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi ....'ın Düşüncesi :
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar direnme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ....'nun Düşüncesi :
Kabul kredili ithalat nedeniyle ödenen vade farkı faizinin Katma Değer Vergisi ile Ulaştırma Alt Yapıları Resmi matrahına dahil olduğu gerekçesi ile salınan Katma Değer Vergisi ile Ulaştırma Alt Yapıları Resminin kaldırılması yolundaki vergi mahkemesi kararının Danıştay 7 nci Dairesince bozulmasından sonra .... Vergi Mahkemesince terkin yolundaki ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin olarak verilen 24.2.1996 tarih ve E:1996/1155; K:1996/1105 sayılı kararın Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Yasa koyucu 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9. Kısmının 1. Bölümünde sistematik olarak hukuki işlemin yerine göre katma değer vergisi matrahının hangi unsur veya unsurlardan meydana geldiğini özel olarak 20,21,22 ve 23. maddelerde belirledikten sonra 24 üncü maddede ise bu matraha dahil olabilecek diğer unsurları, genel nitelikte sınır koymadan tek tek saymak suretiyle belirleme yoluna gitmiştir. Nitekim 24. maddenin başlığında 20,21,...22 ve 23 üncü maddelerde olduğu gibi bir hukuki işlem adı zikredilmeksizin "Matraha Dahil Olan Unsurlar" denilmeside bu görüşü doğrulamaktadır.
Bu durumda 24 üncü maddenin (c) bendinde sayılan "faizin" 21 inci madde ile düzenlenilen ithalattaki matraha dahil bir unsur olarak kabulü gerekeceğinden söz konusu faizin transfer tarihi fiili ithal tarihinden sonra olmakla birlikte fiili ithal tarihinden önce söz konusu giderin doğmuş olması nedeniyle ithalatta katma değer vergisi matrahına dahil edilmesi zorunlu olup, aksi görüşten hareketle ve fiili ithal tarihinden sonra ödendiği gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına ilişkin ilk kararda aynı gerekçe ile ısrar edilmesi yolundaki Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenle Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığının temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı Kanun 49/1-b md. hükmü uyarınca ısrar kararının bozulmasının gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: Davacı tarafından yapılan ithalata ait beyanname kapsamındaki eşya bedeline ilişkin ödeme şeklinin kabul kredili olduğu, fatura bedeli dışında satıcıya ödenmesi için vade farkı transferi yapıldığı ancak vade farklarının, katma değer vergisi matrahına dahil edilmediği saptanarak adına uygulanan tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, yükümlü kurumun gerçekleştirmiş olduğu kabul kredili ithalatta fatura bedeli dışında ihracatçıya bir poliçeye bağlanarak, poliçe vadesinde mal bedeli ile birlikte transfer edilen vade farkının ithalde alınan katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağına ilişkindir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun ithalatta matrahı belirleyen 21 inci maddesinin (c) bendinde; fiili ithalata kadar yapılan diğer giderler ve ödemeler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemelerin ithalatta katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan olduğu, 24 üncü maddesinin (c) bendinde ise; vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin katma değer vergisi matrahına dahil olduğu belirtilmiştir. Kabul kredili ithalatı gerçekleştiren kurumun ithalat öncesinde ihracatçıyla yapmış olduğu bir anlaşma uyarınca ve belirlenen bir vadeye göre keşide ettiği poliçeyle, bu poliçeyi kabul eden banka aracılığıyla mal bedeli ve vade farkını ödediği anlaşılmakta olup, ödenen vade farklarının, 3065 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin (c) bendinde belirtilen "fiili ithalata kadar yapılan diğer giderler" kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira ödeme ifadesi, nakden veya hesaben ödeme ile birlikte belli bir meblağın borçlanılmak üzere tahakkuk etmesini de kapsamaktadır. Nitekim, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahı belirleyen aynı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasında matrahın; işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, ikinci fıkrasında ise bedel deyiminin; malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden, bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamı olduğu kurala bağlandığından, ithalatçı ve ihracatçının sözlü ya da yazılı bir anlaşma ile vadeyi ve vade farkını ithalattan önce belirlemiş olmaları karşısında ithalatın gerçekleştiği tarihte poliçeye bağlı vade farkı tutarının belirsiz olduğundan söz edilemeyeceği gibi bu tutarın ithalattan sonraki bir tarihte ödenmiş olması da bu gerçeği değiştirmeyecektir.
Bu durumda kabul kredili ithalatta fatura bedeli dışında satıcıya ödenmek üzere transfer edilen vade farkının, ithalatta katma değer vergisi matrahına dahil edilerek yükümlü şirket adına yapılan katma değer vergisi tahakkukunu kaldıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile .... Vergi Mahkemesinin 24.12.1996 günlü ve E:1996/1155, K:1996/1105 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama gideri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 6.11.1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, kredili ithalat nedeniyle ödenen vade farkının katma değer vergisi matrahına dahil olup olmayacağına ilişkin bulunmaktadır. 3065 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde ithalatta katma değer vergisi matrahının;
a) İthal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tesbit edilecek değeri.
b) İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar,
c) Fiili ithalata kadar yapılan diğer giderler ve ödemeler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler, Toplamı olduğu belirtilmiştir.
Maddeden anlaşılacağı üzere, fiili ithalata kadar yapılan gider ve ödemeler ile fiyat farkı ve kur farkları ödemeleri, katma değer vergisi matrahını oluşturacaktır. Bu halde malın gümrük girişi sırasında belirlenen bedeli ithal edilen malın fiyatını ortaya koyacaktır. Vade farklarının malın fiili ithalatından sonra ödendiği ihtilafsızdır.
Aynı Kanunun 24 üncü maddesinde vade farklarının matraha dahil unsurlar arasında yer aldığı görülmekte ise de bu maddenin ithal edilen mallara ilişkin olmadığı yurt içerisinde vadeli olarak alınan mallara ilişkin olduğu açıktır. Çünkü Kanun vazı ithal edilen mallar için özel hüküm getirmiştir.
Vadeli ithalatta malın bedeli, malın ithalatçı tarafından gümrükten teslim alınmasında değil, taraflar arasında belirlenmiş ileri tarihli vadeli bir poliçeye bağlanması sırasında doğmaktadır. İthalatta vade farkının ne olacağı, kur farkları dolayısıyla belli değildir. Bu durumda, vadeli ithal edilen malın mukavele sırasında belli bir bedeli de olamayacaktır.
Bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, vadeli de olsa ithalat sırasında gümrükte beyan edilen bedel o malın fiyatını oluşturmaktadır. Bu nedenlerle, vergi mahkemesi ısrar kararının yerinde olduğu ve temyiz isteminin reddi gerekeceği oyu ile karara katılmıyoruz.