Danıştay Dördüncü Daire
Vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi olup, 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir. istemin Özeti: Yönetim kurulu başkanı bulunduğu Banker (K) Menkul Değerler Anonim Şirketi'nin vadesinde ödenmeyen vergi borçları nedeniyle 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesine göre kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla 6183 Sayılı Kanun'un 35. maddesinde şirket temsilcisinin ödenmeyen vergi borçlarından sorumlu olması için herhangi bir koşulun aranmadığı, sadece amme alacağının şirket mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olmasının yeterli görüldüğü, davalı idarenin amme alacağım şirketten tahsil edemediği ve de tahsil edemeyeceğinin dosyada bulunan belgelerden anlaşıldığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki amme alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinin uygulanamayacağım ileri sürmekte, kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Uyuşmazlık, davacının kanuni temsilcisi olduğu anonim şirketin ödenmeyen vergi borçları nedeniyle 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinin yerinde olup olmadığı hususuna ilişkindir. 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesinde 'Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir' hükmü mevcuttur. Anılan madde mevzuatımıza 4108 Sayılı Kanun'un 11. maddesiyle girmiş olup, maddenin gerekçesinde; 'Bilindiği üzere, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesiyle, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri ile yabancı şahıs ve kurumların Türkiye'deki temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükümden hareketle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden 6183 Sayılı Kanun'un cebri takibata ilişkin hükümlerine göre takip ve tahsili cihetine gidilmektedir. Öte yandan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımım destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil imkanı bulunmadığında da kanuni temsilciler hakkında takibata geçilmiş ancak Danış tayca verilen muhtelif kararlarla 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen alacakların takibinde mezkur maddenin tatbik imkanı bulunmadığı yönünde görüş birliğine verilmiştir. Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla, amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin. teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilin! temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarım sağlamak amacıyla 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. madde eklenmiştir.' denilmektedir. Sözkonusu gerekçeden de anlaşılacağı üzere, 6183 Sayılı Kanun'a mükerrer 35. maddenin eklenmesiyle, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu Kanun'un 10. maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olmaları amaçlanmıştır. 6183 Sayılı Kanun, 1. maddesinde sayılı vergi dahil tüm amme alacaklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, mükerrer 35. madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrası zammen veya açık olarak ilga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35. maddenin uygulanma olanağı yoktur. Nitekim Kanun'un gerekçesinde de Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine atıfta bulunularak, mükerrer 35. maddenin 'diğer amme alacakları' için getirildiği belirtilmekle, paralel bir düzenlemeyle bu ayrıma gidilmiş olmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi olup, 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklar için kanuni temsilci olan davacı, 6183 Sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine göre düzenlenen ödeme emri ile takip edilemeyeceğinden davanın reddine ilişkin mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararın in bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.