T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o VADE FARKININ VERGİLENDİRİLMESİ (Alacak Olarak Doğdukları Dönemde Vergilendirileceği)
o ALACAK OLARAK DOĞMA TARİHİ (Vade Farklarının Vergilendirilmesine Esas Alınacak Tarih)
o KAÇAKÇILIK CEZASININ TERKİNİ (Vade Farklarının Alacak Olarak Doğdukları Tarihte Vergilendirileceği)
Özet : Sonradan ortaya çıkan vade farklarının, alacak olarak doğdukları dönemde elde edilmiş sayılarak vergilendirilmesi gerekir.
İstemin Özeti : Motorlu taşıt aracı ticaretiyle uğraşan Kurumun 1987 takvim yılının Nisan döneminde noksan satış tutarları üzerinden fatura düzenlendiği saptanmış ve adına kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salınmıştır.
Matrah farkı, davacının taşıtları vadeli satmasına ve vade farkı tahsil etmesine karşın, peşin satış fiyatı üzerinden fatura düzenlenmesi nedeniyle saptanmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi, 14.6.1993 günlü ve E:1992/1680, K:1993/913 sayılı kararıyla; satışın peşin satış niteliğinde olduğu, taşıt aracının hemen teslim edildiği ve trafik sicilinde de müşteri adına tescil edildiği, satıştan bir ay sonra alıcının borcun ertelenmesini istemesi halinde bakiye borç için vade farkı tahakkuk ettirilerek katma değer vergisi tahsil edildiği ve bu verginin tahsil tarihindeki beyana dahil edildiği, müşterilerin erteleme talebi kabul edildiği takdirde faiz alacağını güvenceye almak amacıyla senet alındığı, bu senetlerin borç senedi değil, teminat senedi olduğu, satış sözleşmeleri ve yürütülen muhasebe yönteminin Borçlar Kanununda öngörülen, taksitli satışa uygun düşmediği, borcun birden fazla kez ertelenmesinin, satışın bu niteliğini değiştirmeyeceği, alıcıların tersine anlatımlarının da ödeme şekline dayandığı, davacının senetleri alacak senedi olarak nitelemeyerek reoskonta tabi tutmadığı, teminat senedi olarak işleme tabi tutması nedeniyle dönem hasılatının etkilenmediği, Danıştay Dördüncü Dairesinin K:199/3205 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle tarhiyatı kaldırmıştır.
Karara karşı yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Yedinci Dairesince istem reddedilmişse de vergi idaresinin karar düzeltme istemini kabul eden Danıştay Onbirinci Dairesinin 3.6.1996 günlü ve E:1996/4171, K:1996/2266 sayılı kararıyla; davacının, faturanın düzenlendiği tarihte tahsil etmediği halde peşin satış fiyatı üzerinden hasılat yazdığı, bedelin ödenmeyen kısmı için hesaplanan faizi de dahil ederek bonolar aldığı, vade farklarının tahsil edildikçe veya vadesi geldikçe beyan edildiği, bu yöntemin 3065 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin bertaraf edilmesi sonucunu doğuracağı ve sözleşmelerle yasal düzenlemelerin aşılması anlamına geleceği, tüm bu işlemler karşısında satışın peşin satış, bonoların da teminat senedi kabulüne olanak bulunmadığı vade farklarını vergiyi doğuran olay döneminde beyan etmeyen kurum adına salınan vergide yasaya aykırılık bulunmadığı ancak, farkın şirket kayıtlarından bulunması nedeniyle doğan vergi kaybına kusur cezası uygulanması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi, 30.9.1996 günlü ve E:1996/1021, K:1996/1346 sayılı kararında; ilk kararında yer alan sözleşmenin içeriği ve davacı kurum işlemlerinin niteliğine ilişkin değerlendirmeyi yinelemiş. Borçlar Kanununun akit serbestisi ilkesine değindikten sonra geçerli sözleşmelerin vergi idaresi yönünden de geçerli kabul edilmesi gerektiğini, benzer davalarda Danıştay Dokuzuncu ve Yedinci Daireleriyle Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarıyla da mahkemelerinin ulaştığı sonucun doğrulandığını vurgulayarak, tarhiyatın kaldırılması yolundaki ilk kararda direnmiştir.
Direnme kararı, vergi idaresince temyiz edilmiş ve satışların gerçekte vadeli olmasına karşın, peşin satış yapılmış gibi gösterilerek, faturaya vade farklarının teslim tarihinde yazılmayarak, vergi ziyaına neden olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi ...'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme ısrar kararının Danıştay Onbirinci Dairesi kararında yer alan gerekçeler uyarınca bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı ...'ın Düşüncesi : Temyiz başvurusu, motorlu araç ticareti yapan davacı şirketin hesaplarının incelenmesi sonucu araç satış bedellerinin bir kısmının araç teslimi sırasında kayıt ve beyan dışı bırakıldığının tesbiti üzerine salınan katma değer vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasını terkin eden vergi mahkemesi kararının araç satışlarına ilişkin vade farklarının vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte beyan edilmemesi suretiyle verginin geç tahakkukuna sebebiyet verildiği, bu nedenle salınan katma değer vergisinin yerinde olduğu, kaçakçılık cezasını ise matrahın şirket kayıtlarından saptandığı bu nedenle vergi kaçırma kastından sözedilemeyeceği gerekçesiyle bozulmasından sonra aynı mahkemece verilen ısrar kararına ilişkindir.
Israr kararı, uyuşmazlık konusu satışların peşin satış olarak abulü gerektiği, sözleşme uyarınca müşteriden alınan bonoların teminat senedi niteliğinde olup, sözleşmede belirtilen taliki şart gerçekleşmeden bu senetlerde yazılı tutarın şirket bakımından hesaben elde edilmiş gelir niteliğinde kabulünün mümkün olmadığı gerekçesine dayalıdır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde, ticari zirai sınai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu, 10. maddesinin 1. fıkrasında malın teslimi anında vergiyi doğuran olayın meydana geleceği, aynı Yasanın 20. maddesinde ise teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar dına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında herne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği, aynı yasanın matraha dahil unsurları, düzenleyen 24. maddenin c bendinde ise vade farkı, fiyat farkı, faiz prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu hükme bağlanmıştır.
Olayda; davacı şirketin motorlu araç satışlarında, satış sözleşmesinin imzalanmasından sonra alınan peşinatın müşteri hesabına kaydedilerek fatura kesildiği peşinattan arta kalan miktardaki borcun ödenmesi için müşteriye 30 gün süre verilerek, bu süre içinde ödenmemesi halinde ertelenen borç için aylık ödemeleri göstermek üzere senetler düzenlenerek, taşıt üzerine de haciz konulduğu anlaşılmaktadır. Böylelikle katma değer vergisi peşinat+senetler toplamı üzerinden değil, peşin satış bedeli üzerinden alınmakta yani senetle müşterinin borçlandığı bir kısım fatura dahil edilmemek suretiyle, satış bedellerinin bir kısmı daha sonraki dönemlere kaydedilmekte böylece vergi kaybına sebep olunmaktadır.
Her ne kadar davacı şirket, satışın peşin satış olduğu senetlerin teminat niteliğinde olduğunu iddia etmekte ise de; peşin satışta teknik hususlar dışında ödeme koşulları ile ilgili sözleşme düzenlenmesi mutad olmadığı gibi, olayda vadeye bağlanan borcun teminat altına alınması için haciz uygulanması da bu satışın peşin satış olmadığını göstermektedir.
Bu durumda yukarıda açıklanan hukuki mevzuat karşısında katma değer vergisi teslimle doğduğundan, vadeli satışlardaki vade farkınında teslim tarihi itibariyle vergi matrahına dahil edilmesi gerektiğinden, yapılan cezalı tarhiyatta isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile cezalı tarhiyatın terkinine ilişkin ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Peşin satış fiyatını belirleyen üretici firmadan aldığı taşıt araçlarını bayi sıfatıyla nihai tüketici durumundaki alıcılara, aralarında yapılan sözleşme kurallara göre aracın hemen teslimi, bedelinin ise engeç 30 gün içinde peşin veya alıcının her başvurusu üzerine otuzar gün erteleyerek, vade farkı eklemek suretiyle satan ve erteleme istendiği takdirde borcun ulaşacağı meblağa göre düzenlenen bonoları satış tarihinde değil, tahsil tarihlerinde hasılat kaydetmesi nedeniyle eleştirilen kurum adına yapılan cezalı katma değer vergisi tarhiyatını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
Kurumun, taşıt aracı satışları için peşin satış hasılatının tümünü faturanın düzenlendiği tarihte tahsil etmemiş olmasına karşın peşin satış fiyatını esas alarak düzenlendiği fatura üzerinden hasılat kaydettiği, taraflar arasında tartışmasızdır. Uyuşmazlık, tahsil edilen peşinattan arta kalan kısma, yani davacı şirket ile alıcılar arasında düzenlenen sözleşme uyarınca alıcının talebine göre ertelenen borcun ulaşacağı tahmini miktar üzerinden alıcıdan alınan erteleme sayısınca bono bedellerine dahil olan katma değer vergisinin beyan zamanına ilişkindir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerinde vergi matrahının, bu işlemlerin karşılığını oluşturan bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılanlardan alınan veya bunlara borçlanılan değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiş, Kanunun 24 üncü maddesinde ise vade farkı ve benzeri gelirlerin de vergi matrahına dahil olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle teslim veya hizmetin karşılığını oluşturan bedelin geç ödenmesi nedeniyle hesaplanan vade farkı gelirleri katma değer vergisi matrahına dahildir. Vade farkının teslim anında belli olması veya sonradan ortaya çıkması vergiye tabi olma açısından farklı bir sonuca yol açmamaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanununda, sonradan ortaya çıkan vade farklarının vergilendirme dönemine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve kanunun 1 inci maddesinde ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslimler vergiye tabi tutularak, ticari faaliyetin devamlılığı, kapsamı ve niteliği konusunda Gelir Vergisi Kanununa atıf yapıldığından, bu tür vade farklarının unsuru oldukları ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin genel kurallara tabi olması, bu nedenle de tahakkuk ettikleri, diğer bir ifadeyle alacak olarak doğdukları dönemde elde edilmiş sayılarak vergilendirilmeleri gerekmektedir.
Dosyada örnekleri bulunan sözleşmeler ve diğer belgelerden sözleşme ve faturaya göre peşin satıldığı akitlerce kabul edilen taşıt araçlarının, ihtilafsız olan peşin satış bedellerinin satış tarihinde hasılat kaydedildiği, gerçekte bu bedelin sadece bir kısmını tahsil etmiş olan kurumun, peşin satış bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisini satış tarihinde beyan ettiği ancak, muhtemel erteleme sayısı kadar bono bedeline dahil edilen vade farklarını, tahsil tarihlerinde hasılat yazarak ilgili dönem katma değer vergisi beyanına dahil ettiği anlaşılmıştır. Herhangi bir erteleme döneminde borcunu tasfiye etme girişiminin alıcıya ait olduğu, bu durumda da vade farklarının davacı kurumun alacağı olarak doğduğu dönemde vergilendirileceği gözönüne alındığında, kurum tarafından bu yolla vergi kaybına yol açılmadığı sonucuna varıldığından, tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenler temyiz isteminin reddine, 9.10.1998 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.