Danıştay Onbirinci Daire
Borçlu şirketin paydaşı olan bankanın temsilcisi sıfatıyla yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte, kendisine düşen özen ve dikkati göstermesine rağmen şirket yönetiminde etkili olamadığı anlaşıldığından şirkete ait vergi borcunun ödenmemesinde kasıt ve ihmalinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Türk Ticaret Kanunu'nun 312. maddesinde, idare meclisinin pay sahibi ortaklardan teşekkül edeceği ve pay sahibi tüzel kişinin idare meclisinde ancak hakiki şahıslarca temsil edilebileceği hükmü dikkate alındığında yasal temsilci sıfatıyla istenen borçtan şirketteki hisselerin sahibi olan tüzel kişiliğin sorumlu tutulması hukuka uygun olacaktır. İstemin Özeti: Yönetim kurulu üyesi olduğu (TKT) Tekstil Sanayi ve Tic. AŞ'nin 1986 yılı muhtelif dönemlerine ait katma değer vergisi ve gecikme zammının tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararını; katma değer vergisinin müşteriden tahsil edilmesine karşın vergi dairesine ödenmemesi halinde, 213 Sayılı Yasa'nın 10. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan hükmüne göre, ihmal unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, anılan dönemde şirketin vergi borcunu zamanında ödemeyen şirket yöneticisinin verginin ödenmemesinde ihmali bulunduğu, mahkemece amme alacağının bu özelliği dikkate alınmadan karar verildiği gerekçesiyle bozan Danıştay Onbirinci Dairesi kararının; yükümlü tarafından iflas eden şirkette hissesinin bulunmadığı, yönetim kurulu toplantılarında eleştirilerinin dikkate alınmadığı, şirketin vergi borçlarıyla ilgili tecil talebinin idarece kabul edildiği, dolayısıyla olayda ihmal unsurundan söz edilemeyeceği ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir. Karar: Kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen sebepler 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan düzeltme isteminin kabulüyle Danıştay Onbirinci Dairesinin karan kaldırıldıktan sonra dosya yeniden incelendi. 213 Sayılı Yasa'nın olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bunların bu ödevlerini kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu yasal düzenleme uyarınca kamu alacağının ödenmemesinden kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için, vergi alacağının kanuni temsilcilerin ödevlerini kasıt ve ihmal sonucu yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin varlığından tamamen veya kısmen tahsil imkanının kalmamış olması gerekmektedir. Olayda yükümlünün, (....) Bankasının hissesi nedeniyle anılan bankayı temsilen yönetim kurulu üyesi bulunduğu (TKT) Tekstil San. ve Tic. AŞ'nin 1986/ Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül dönemine ait katma değer vergisi borçlarının ödenmediği 15.09.1989 tarihinde şirketin iflasına karar verildiği, tasfiyenin sonuçlandığı, davalı idarenin vergi alacakları için borç ödemeden aciz belgesi düzenlediği böylelikle vergi alacağının şirketten tahsil imkanının kalmaması nedeniyle davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan Yasa hükmüne göre, asıl borçlu olan şirketin mal varlığından tahsili imkanı kalmayan amme alacağının, yasal temsilciler nezdinde takip edilebilmesi için sözkonusu vergi borcunun yasal temsilcinin kasıt ve ihmali nedeniyle ödenmemiş olması gerekmektedir. Karar düzeltme dilekçesine eklenen ve davacının temsil ettiği hisselerin sahibi olan (...) Bankası AŞ'nin 20.02.1998 gün ve 34 sayılı yazışma göre, adı geçen borçlu şirketin gerek yönetiminde, gerekse yönetim kurulu kararlarının alınması ve uygulanmasında (...)Bankası AŞ'nin etkili olmadığı, 7 kişilik yönetim kurulunda bankanın bir kişiyle temsil edildiği şirket yönetim kurulu toplantılarına banka temsilcisinin (davacının) çağrılmadığı, banka temsilcilerinin yokluğunda kararlar alındığı, Genel Kurul toplantılarında da Banka temsilcisinin muhalefetine karşın çoğunlukla karar alındığı belirtilmiştir. Bu durumda davacı, borçlu şirketin paydaşı olan bankanın temsilcisi sıfatıyla yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte, kendisine düşen özen ve dikkati göstermesine rağmen şirket yönetiminde etkili olamadığı anlaşıldığından şirkete ait vergi borcunun ödenmemesinde kasıt ve ihmalinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki davacıya yönetim kurulu üyesi sıfatıyla ihmal ve kasıt isnat edilse bile, şirkete ait ödenmeyen vergi borçlarından hisselerin! temsil ettiği bankanın sorumlu tutulması gerekmektedir. Zira Türk Ticaret Kanunu'nun 312. maddesinde, idare meclisinin pay sahibi ortaklardan teşekkül edeceği ve pay sahibi tüzel kişinin idare meclisinde ancak hakiki şahıslarca temsil edilebileceği hükmü dikkate alındığında yasal temsilci sıfatıyla istenen borçtan şirketteki hisselerin sahibi olan tüzel kişiliğin sorumlu tutulması hukuka uygun olacaktır. Bu itibarla yasal temsilcinin sorumluluğu için 213 Sayılı Yasa'nın olay tarihinde yürürlükte olan 10. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden yönetim kurulu üyesi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine Vergi Mahkemesi kararının yukarıdaki gerekçesiyle onanmasına oybirliğiyle karar verildi.