Dairesi
213 sayılı Kanun'un 342. maddesi uyarınca verilecek ikinci 15 günlük ek sürede beyanname verilmesi durumunda resen ya da ikmalen tarhiyat yoluna gidilemeyeceği hk.
Karar No
1998/1807
Esas No
1997/2636
Karar Tarihi
12-05-1998

Danıştay Yedinci Daire

213 sayılı Kanun'un 342. maddesi uyarınca verilecek ikinci 15 günlük ek sürede beyanname verilmesi durumunda resen ya da ikmalen tarhiyat yoluna gidilemeyeceği hk. istemin Özeti: 11,08.1989 tarihinde vefat eden ...'e ait taşınmazın kamulaştırılması üzerin açılan tezyidi bedel davası sonucu verilen karara göre, varislere intikal eden 984.576.400 liranın beyan edilmediğinden bahisle yükümlü varisin hissesine düşen tutar üzerinden hesaplanan gecikme faizine karşı düzeltmeşikayet yoluyla yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemi, 7338 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile 213 sayılı Kanun'un 342. maddesinden bahisle, mevcut düzenlemeye göre, süresinde veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilmemiş olmakla birlikte, bundan sonraki 15 günlük ek sürede beyanname verilmesi durumunda, veraset ve intikal vergisinin beyan üzerine tahakkuk ettirileceği ve re'sen ya da ikmalen tarhiyat yoluna gidilemeyeceği sonucuna varıldığı, olayda varislerce, murisin sağlığında mahkemeye intikal etmiş alacağının ve bunun safhatının ilk beyannamede gösterilmediğinin, ancak, Yargıtay'ın tezyidi bedel davasına ilişkin onama kararından sonra, icra müdürlüğünce istihkakın kendilerine ödenmesi üzerine beyan edildiğinin, verildiği tarih itibariyle, vergi dairesinin, 213 sayılı Kanun'un 342. maddesi uyarınca tanıdığı 15 günlük sürenin öncesine rastlayan bu beyannamenin kabul edilmeyerek, ikmalen tarh edilen vergi tutarı üzerinden 213 sayılı Kanun'un 112. maddesi uyarınca gecikme faizi istenildiğinin anlaşıldığı; ancak 342. madde hükmü uyarınca, beyan üzerine vergi tahakkuku yapılması gerektiği gibi, kanunda beyan üzerine tahakkuk ettirilen vergilere de gecikme faizi uygulanacağı yolunda bir hükme yer verilmediği, ayrıca, bu durumun 213 sayılı Kanun'un 118/3. maddesinde düzenlenen 'mevzuda hata' kapsamına girmesi nedeniyle, tahakkuk ettirilen gecikme faizinin tamamen kaldırılması gerektiği; öte yandan dava esnasında gecikme faizinin bir kısmı davalı idarece terkin edilmişse de; dava, Maliye Bakanlığının zımni ret işleminin iptali istemiyle açıldığından, dava konuşu işlemin bir bütün olarak değerlendirilmesi icap ettiği gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi kararının; varislerce 7338 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca bir bildirimde bulunulmadığı, konuya icra dairesinin yazısıyla muttali olunması üzerine ikmalen tarhiyat yapıldığı, 342. maddenin hiç beyanname verilmeyen hallerde uygulanması gerektiği, ayrıca varislere gönderilen yazının 15 günlük ek süre verilmesine ilişkin bir yazı değil, 'beyana çağrı yazışı' olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına oyçokluğu ile karar verildi. AYRIŞIK OY: Temyiz başvurusu; veraset ve intikal vergisi dolayısıyla davacı adına tahakkuk ettirilen gecikme faizinin kaldırılması istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurularının reddine dair vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, dava konuşu işlemin dayanağım oluşturan şikayet başvurusunu düzenleyen 124. maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri hükme bağlanmış; aynı Kanunun 116. maddesinde de, vergi hatasının vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere veya eksik vergi istenmesi veya alınması doğru olduğu açıklanmıştır. Bu düzenlemelerde açıkça görüleceği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun 124. maddesinde öngörülen idari başvuru yolunun kullanılarak idari dava açılabilmesi, ortada, bir vergi ve bu vergiye ilişkin 116. maddede tanımlanan türden bir hatanın bulunmasına bağlıdır. En geniş anlamıyla vergi; devletin, egemenlik hakkına dayanarak, kamu giderlerim karşılamak üzere, vatandaşlara karşılıksız olarak getirmiş olduğu mali külfettir. Bu tanıma göre, verginin en temel özelliği, vatandaşlara karşılıksız getirilen mali külfet olmasıdır. Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinde öngörülen gecikme faizinin niteliği, Anayasa Mahkemesinin 21.09.1988 gün ve E:1988/7, K:1988/27 sayılı kararında ortaya konulmuştur. Bu karara göre; gecikme faizi, devlete ait verginin mükellefi tarafından kullanılması sonucu, enflasyon üzerinden veya en az bu oranda sağlanan yararın asıl sahibi olan devlete geri verilmesidir. Başka deyişle; verginin nakit cinsinden değerini oluşturan meblağın mükellef tarafından kullanılmasının nemasıdır. Yani, bir karşılığı vardır ve bu karşılık, devlete ait bir meblağın, tıpkı banka kredisi gibi, mükellefin kendi işletmesinde ve kendi yararına kullanılmasıdır. Bu yüzden; gecikme faizinin, vergi veya en geniş anlamıyla, vergi benzeri mali yüküm olarak nitelendirilmesi ve içerdiği hatalar sebebiyle düzeltme ve şikayet başvurularına konu edilmesi hukuksal açıdan olanaklı değildir. Bu nedenle, gecikme faizi tahakkukuna karşı süresi içerisinde idari dava açılması gerekirken, idari dava açma süresi geçirildikten sonra vergi ve benzeri mali yükümler için tanınan idari başvuru yoluna gidilerek alınan olumsuz yanıt üzerine açılan davanın, incelenmeksizin reddi gerekirken, esasın karara bağlanmasında isabet bulunmadığından; bu yoldaki temyize konu kararın bozulması gerekeceği oyu ile çoğunluk kararına karşıyım.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı