TEBLİĞ ESASLARI
Danıştay Üçüncü Daire
Ödeme emri tebliğ alındısındaki adresin bilinen adres olması nedeniyle tarhiyata ait ihbarnamelerinde bu adreste tebligata çıkarılması gerekir. İlanen tebliğ koşullarının oluştuğu sonucuna varılması halinde de ilanen tebliğ hükümlerine riayet edilip edilmediğinin araştırılması gerekir. istemin Özeti: 1989 takvim yılına ait kurumlar, geçici kurumlar vergisi, fon payı, kaçakçılık cezası ve gecikme faizinin tahsili amacıyla davacı şirket adına tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan davayı; davalı idarenin süreaşımı iddiasının yerinde olmadığı, öte yandan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. maddesinde, ödeme emrine itiraz konusunun düzenlendiği, davacı şirket tarafından ödeme emrine konu amme alacağına ait ihbarnamelerin kendilerine tebliğ edilmediği, ödeme emri tebliğ edildiğine göre ilanen yapılan tebligatın geçersiz sayılacağı, dolayısıyla kesinleşmiş böyle bir borçlarının bulunmadığı iddia edilmekte ise de, getirtilen işlem dosyasının incelenmesinden, ihtilaflı dönem beyannamesinin verilmemesi nedeniyle bilinen adreslerine boyana çağrı mektubu gönderildiği, tebliğ edilememesi üzerine takdir komisyonu kararma dayanılarak re'sen tarhiyat yapıldığı, ihbarnamelerin PTT ve memur eliyle tebliğ edilmesine çalışıldığı, ancak ortakların bilinen adreslerinden ayrılmaları nedeniyle ilanen tebligat yapıldığının anlaşıldığı, ödeme emri ile istenen amme alacağına ait ihbarnamelerin şirketin bilinen adresinden ve şirket ortaklarının ikamet adreslerinden ayrılmaları nedeniyle tebliğ imkanı kalmadığından tebliğin ilanen yapılmasında kanuna aykırılık görülmediği, davacı şirket ortakları vergi dairesince tanındıklarım iddia etmiş iseler de, bu durumun vergi dairesinin resmi işlemlerine engel olmadığı, ortakların yeminli mali müşavir olmaları nedeniyle ilgili odaya kayıtlı olduklarım, adreslerinin odadan öğrenilebileceğim iddia ettikleri, ancak işi bıraktıklarım veya adres değişiklerini 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 160. maddesi gereğince bir ay içinde bildirmek zorunda oldukları, bu durumda gayri faalde olsa beyanname verilmemesi nedeniyle olayın takdire sevkinde ve takdir edilen matrah üzerinden yasaya uygun şekilde tarh ve tebliğ olunarak itirazsız kesinleşen amme alacağının vadesinde ödenmemesi nedeniyle ödeme emri île istenmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının; ödeme emri ile istenen amme alacağına ait ihbarnamelerin kendilerine tebliğ edilmediği, ödeme emri safhasında taraflarına ulaşabildiğine göre ihbarname safhasında da ulaşılabileceği, ilgili dönemde kazanç elde edildiği yolunda idarece yapılmış herhangi bir tespit bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir. Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93. maddesinde; tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilimum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzelkişilerce posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği, aynı Kanun'un 101. maddesinde; bilinen adreslerin 8 bent halinde sayıldığı, 103. maddesinde de, tebliğin ilanla yapılacağı haller 4 bent halinde sayıldıktan sonra ilanın şekli başlıklı 104. maddesinde ise, ilanın ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanacağı, gazete çıkmayan yerlerde mutad vasıtalarla asılacağı ve bir suretinin mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderileceği hükme bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin kurumlar vergisi beyannamesin! vermemesi nedeniyle beyana çağrı mektubu düzenlenerek tebligata çıkarıldığı, tebliğ edilememesi üzerine olayın takdir komisyonuna sevk edildiği ve takdir edilen matrah üzerinden kaçakçılık cezalı kurumlar vergisi tarh olunduğu, bunlara ilişkin ihbarnamelerin de tebliğ edilememesi üzerine, tebligatın ilanen yapıldığı anlaşılmakta ise de, davacı şirket tarafından, ödeme emrinin dayanağını teşkil eden tarhiyata ait ihbarnamelerin kendilerine tebliğ edilmediği, ödeme emri bizzat tebliğ edildiğine göre tarhiyata ait ihbarnamelerin de tebliğ edilebileceği, dolayısıyla ilanen yapılan tebligatın geçersiz olduğu ileri sürülmekte olup, ayrıca dairemizin 9.4.1997 tarihli ara kararı ile, ödeme emrinin dayanağı olan tarh evraklarının (ilanen tebliğe ilişkin gazete ile bu gazetenin davacının bilinen en son adresinin bağlı bulunduğu muhtarlığa gönderilmesine ilişkin belgelerin) istenmesine ve davacı şirketin bilinen adreslerinin davalı idareden sorulmasına rağmen istenen bilgi ve belgelerin de gönderilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda ödeme emri tebliğ alındısındaki adresin bilinen adreslerden olması nedeniyle tarhiyata ait ihbarnamelerin bu adreste de tebligata çıkarılıp çıkarılmadığı, olayda ilanen tebliğ koşullarının bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılıp, ilanen tebliğ koşullarının oluştuğu sonucuna varılması halinde ise, ilanen tebliğ hükümlerine riayet edilip edilmediğinin göz önünde bulundurulması gerekirken, mahkemece alacağın itirazsız kesinleştiğinden ve vadesinde ödenmediğinden söz edilerek davanın reddi yolunda karar verilmesinde kanuna uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliği ile karar verildi.