Danıştay Onbirinci Daire
Yasaların kötü niyetli davranışları himaye etmeyeceği yolundaki genel hukuk ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda, yükümlü şirket tarafından 1990 yılına ait işlemlerinin incelendiği dönemde ve anılan yıla ait vergi alacağının zaman aşımı süresinin dolmasına çok az bir süre kaldığı ve genellikle bireylerin tüketim eğiliminin yüksek ve alışveriş gereksiniminin fazla olduğu bir sırada ticari yaşamın gerekleri ile teamüllerine aykırı olarak işyerinin tatil edilmesi ve işçilerin ücretsiz izne çıkarılması suretiyle işyeri kapalı tutularak dava konuşu ihtarnamelerin tebliğinin imkansız hale getirilmesinin amaçlandığı anlaşılmakla, şirketin adresine ve yönetim kurulu başkanının ikamet adreslerine memur eliyle yapılan tebligat geçerli kabul edilir. İstemin Özeti: Deri konfeksiyon imalatı ve ihracatı ile uğraşan yükümlü şirketin 1990 yılı işlemlerinin katma değer vergisi iadesiyle sınırlı olarak incelenmesi sonucunda, haksız yere katma değer vergisi iadesinden yararlanıldığının tespit edilmesi üzerine MartHaziran ve AğustosAralık dönemlerinde fazladan iade alınan tutar kaçakçılık cezalı olarak geri istenilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; 213 sayılı Vergi Usu! Kanunu'nun 93. maddesinde, tahakkuk fişinden başka vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilimum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ise ilan yoluyla tebliğ edileceği, 94. maddesinde de tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere, tüzel kişilere yapılacak tebliğin ise bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, tebliğin kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılacağının hükme bağlandığı, öte yandan yine aynı Yasa'nın 114. maddesinde vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın basından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin, 374, maddesinde de cezaların zamanaşımına uğrayacağı kuralına yer verildiği, dosyanın incelenmesinden yükümlü şirketin, işyerinin 25.12.199529.12.1995 tarihleri arasında tatil edilerek işçilerin ücretli izinli sayılması yönündeki 22.12.1995 tarihli yönetim kurulu kararının, daha önce bağlı bulunduğu Dış Ticaret Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne 25.12.1995 tarihli dilekçe ile bildirilmiş olması yanında ibraz edilen harcama belgelerinden de, yükümlü şirketin yönetim kurulu başkanı ile üyelerinin sözkonusu tarihlerde işyeri ve ikametgah adresleri dışında bulunduğunun anlaşılması karşısında, yükümlü şirketin işyeri adresi ile yönetim kurulu başkanının ikamet adreslerine 29.12.1995 tarihinde memur eliyle yapılan tebligatın yukarıda belirtilen yasa hükümlerine aykırı olduğu, dolayısıyla dava konuşu vergi ve cezasının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle kaçakçılık cezalı katma değer vergisini terkin etmiştir. Vergi Dairesi tarafından yapılan tebligatın yasaya uygun olduğu, işyerinin tatil edilmesiyle ilgili olarak herhangi bir bildirimde bulunulmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir. Karar: Uyuşmazlık, deri konfeksiyon imalatı ve ihracatı ile uğraşan yükümlü şirketin 1990 yılı işlemlerinin katma değer vergisi iadesiyle sınırlı olarak incelenmesi sonucunda, haksız yere katma değer vergisi iadesinden yararlanıldığının tespit edilmesi üzerine, MartHaziran ve AğustosAralık dönemlerinde fazladan iade alınan ve idarece geri istenilen katma değer vergisi ile vergi aslı üzerinden kesilen kaçakçılık cezasını kaldıran vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 114. maddesinde, vergi alacağının doğduğu takvim yılım takip eden yılın basından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmış, 21. maddesinde ise tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesi olarak tanımlanmış, 93. maddesinde ise tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilimum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği kuralına yer verilmiştir. Aynı Yasa'nın 94. maddesinde ise, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüze! kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılacağı, tebliğin kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılacağı belirtildikten sonra, 102. maddesinde tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyetin ve beyanda bulunanın kimliğinin tebliğ alındısına yazılarak beyanı yapana imzalattırılacağı, imzadan itina ederse tebliğ yapanın bu ciheti şerh ve imza edeceği ve tebliğ edilemeyen evrakın çıkaran mercie iade olunacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilmeyerek iade olunursa tebliğin ilan yolu ile yapılacağı hükmü yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirketin 1990 yılı işlemlerinin, şirket kanuni temsilcisi ile birlikte düzenlenen 07.12.1995 tarihli tutanakla incelenmeye başlanılmasına rağmen, inceleme raporu düzenlenmesi sırasında 22.12.1995 tarihli yönetim kurulu karan ile 2529 Aralık 1995 tarihleri arasında iş tatil edilerek işçilerin ücretli izinli sayılmasına karar verildiği, 25.12.1995 tarihli dilekçe ile durumun bağlı bulunulan iki ayrı vergi dairesinden yalnız Dış Ticaret Vergi Dairesine bildirdiği, 07.12.1995 tarihli tutanakta incelemenin .....Vergi Dairesine verilen beyannamelerde yeralan katma değer vergisi iadeleriyle ilgili olduğu belirtilmesine karşın ..... Vergi Dairesine durumun bildirilmediği, inceleme raporuna dayanılarak 26.12.1995 tarihinde tanzim edilen ihbarnamenin 29.12.1995 tarihinde yükümlü şirketin işyeri adresinde ve yönetim kurulu başkanının ikamet adresinde kendisine tebligat yapılacak kimse bulunamaması üzerine, mahalle muhtarı ile görevli zabıta (polis) memuru nezaretinde kapıya asılmak suretiyle tebliğ edildiği, durumu tespit eden iki ayrı tutanak düzenlendiği anlaşılmıştır. 213 Sayılı Yasa'nın 202. maddesinin, tebligat için muhatapların uygun aralıklarla iki defa aranması yolundaki hükmü, iyi niyetli mükelleflerin mağdur durumda bırakılmamalarını sağlamak amacıyla getirilen bir düzenleme olmakla birlikte, yükümlü şirketin yönetim kurulu kararı ile 25.12.1995 tarihinden itibaren işyerinin tatil edilerek işçilerin ücretli izinli sayılması zaruri bir nedene dayalı olmadığından, yükümlü şirketin bu davranışının objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaştığından söz edilemez. Bu itibarla, yasaların kötü niyetli davranışları himaye etmeyeceği yolundaki genel hukuk ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda, yükümlü şirket tarafından 1990 yılına ait işlemlerinin incelendiği dönemde ve anılan yıla ait vergi alacağının zaman aşımı süresinin dolmasına çok az bir süre kaldığı ve genellikle bireylerin tüketim eğiliminin yüksek ve alışveriş gereksiniminin fazla olduğu bir sırada ticari yaşamın gerekleri ile teamüllerine aykırı olarak işyerinin tatil edilmesi ve işçilerin ücretsiz izne çıkarılması suretiyle işyeri kapalı tutularak dava konuşu ihtarnamelerin tebliğinin imkansız hale getirilmesinin amaçlandığı anlaşılmakla, 29.12.1995 tarihinde yapılan tebligatın geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, cezalı tarhiyatı zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle terkin eden vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına oyçokluğu (*) ile karar verildi. (*) AZLIK OYU: ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşüyle karara katılmıyoruz.