Danıştay Dördüncü Daire
Şüpheli alacakların karşılık ayırmadan doğrudan kar/zarara intikal ettirilmiş olması nedeniyle idarece yapılan tarhiyat yerindedir. Ancak sonraki yıllarda tahsil edilerek kara yazıldığı iddiasının mahkemece incelenmesi gerekir. İstemin Özeti: 1992 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu şüpheli hale gelen alacak için bilançonun pasifinde karşılık ayırmadan doğrudan zarar yazıldığı ve alacağın ciddi şekilde takip edilmediği ileri sürülerek saptanan kurum kazancı dikkate alınarak 1993/Nisan ayı için davacı şirket adına gelir (stopaj) vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesinin kararıyla; dosyanın incelenmesinden, davacı şirketçe vadesi geçen çek ve alacak senetlerinin geri verilerek yeni vadeli alacak senetleri alındığı, işletme için önemli bir meblağ olan alacağın tahsiline yönelik olarak borçlular hakkında dava yoluna veya icraya başvurulmadığı, ihtilafa konu alacak için bilançonun pasifinde karşılık ayrılmadan doğrudan karzarar hesabinin borcuna zarar olarak intikal ettirilmesi, gerek muhasebe kuralı açısından gerekse karzararın tespiti bakımından aynı değerde olmadığı, bilançonun pasifinde karşılık ayırmanın alacağın uzun yıllar takip ve tahsilinde kolaylıklar tanındığının anlaşılması karşısında yapılan tarhiyatın yerinde görüldüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, şüpheli hale gelen alacak için karşılık ayırmadan doğrudan karzarar hesabına aktarılmasının muhasebeye yönelik bir usul hatası olduğunu, borçlular için icra takibi yapılarak alacağın bir kısmı tahsil edilerek kara yazıldığım, alacağın ciddi şekilde takip edilmemesinin mümkün olmadığım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323. maddesinin, birinci fıkrasında, ticari ve zirai kazancından elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olmak şartıyla dava veya icra safhasında bulunan alacaların şüpheli alacak sayılacağı ve ikinci fıkrasında şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği hükmüne yer verilmiştir. Davacı şirketin ilgili yılda şüpheli hale gelen alacakları için karşılık ayırmadan karzarar hesabına intikal ettirdiği ayrıca alacakların ciddi bir şekilde takip edilmemesi nedeniyle tarhiyat yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle yapılan tarhiyat yerinde görülmekte ise de, davacı şirket gerek dava dilekçesinde gerekse temyiz dilekçesinde, .............. ve diğer borçlular için yapılan icra takibi sonucu bir kısım alacağın 1994 yılında tahsil edilerek kara yazıldığım ileri sürmektedir. Bu durumda, davacı şirketçe şüpheli hale gelen alacaklar için pasifte karşılık ayrılmadan doğrudan zarar kaydedilmesi anılan yasa hükmüne uygun olmamakla beraber mükerrer vergilendirmenin olmaması için davacı şirketin iddiaları göz önüne alınarak tahsilat yapıldığı ileri sürülen 1994 yılma ilişkin defter ve belgeleri incelenerek, tahsilat yapılıp yapılmadığı, bunların karzarar hesabına intikal ettirilip ettirilmediği araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Buna rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Bu nedenle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.