Danıştay Onbirinci Daire
Ortakları aynı olan ya da sermaye ilişkisi bulunan şirketlerin, taşınmazlarım birbirlerine satmalarından doğan kazançları, yine aynı şirketler grubuna bağlı bir şirketin hisse senedinin alımında kullanması halinde, sözkonusu değer artış kazançlarının Kurumlar Vergisi Kanununda düzenlenen istisnadan yararlandırılması mümkün değildir. İstemin Özeti: 1989 yılı işlemleri incelenen yükümlü şirketin aktifinde kayıtlı olan taşınmazın satışından elde ettiği kazancı, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 10. maddesinin konuluş amacına uygun olarak kullanmadığından söz edilerek sözkonusu taşınmaz satışı nedeniyle 3065 sayılı Kanunun geçici 6. maddesine dayanılarak Kasım dönemi için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarh edilmiştir. Açılan davada Vergi Mahkemesince kaçakçılık cezalı tarhiyat terkin edilmişse de vergi dairesi temyizi üzerine Danıştay Onbirinci Dairesince verilen 24.4.1996 gün ve E: 1996/2917, K: 1996/1701 sayılı bozma kararma uymak suretiyle Vergi Mahkemesi 27.6.1996 gün ve E: 1996/827, K: 1996/1528 sayılı kararı ile; Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 10. maddesi hükmünün, ortakları aynı olan ya da sermaye ilişkisi bulunan şirketlerin, taşınmazlarım birbirlerine satmalarından doğan kazançları yine aynı şirketler grubuna bağlı bir şirketin hisse senedinin alımında kullanması halinde sözkonusu değer farkının da vergi dışı tutulmasına olanak sağlamasını kabul etmediği, Kanunun ne lafzının ne de amacının böyle bir yoruma olanak tanıdığının kabulünün mümkün olmadığı, bu bakımdan ayrı tüzel kişiliğe sahip olan davacı şirketin sahibi olduğu taşınmazı satarak elde ettiği değer artışı ile kendi mali yapışım güçlendirmek ve finansman sorunlarım çözmek yerine, bu kazancı aynı gruba dahil başka bir şirketin hisse senedini almakta kullanması anılan istisnadan yararlanılmasını mümkün kılmayacağı, dosyanın incelenmesinden ise, yükümlü şirketin aktifinde kayıtlı olan taşınmazı 1989 yılının Kasım ayında istanbul ................. A.Ş.'ne satarak bedelim aldıktan sonra aynı yılın Aralık ayınca gruba dahil olan ........... Ticaret A.Ş.'nin onbin adet hisse sini toplam dokuz buçuk milyar TL'na ........... adlı şahıstan satın aldığının anlaşıldığı, sözkonusu şahıs ise, yükümlü şirketin yönetim kurulu başkanı olup aynı zamanda ................. .... A.Ş. ve ..................... A.Ş.'nin yönetim kurullarında da yer aldığı, dolayısıyla aynı kişilerin sahibi bulunduğu bir bağlı şirketler topluluğunun sözkonusu olduğu, bu durumda, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 10. maddesi kapsamında olmayan taşınmaz tesliminin Katma Değer Vergisi Kanununun geçici 6. maddesi uyarınca vergiden müstesna tutulmasına olanak bulunmadığından yükümlü şirket adına yapılan tarhiyatta isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle kaçakçılık cezai; katma değer vergisini onamıştır. Yükümlü şirket taşınmaz satışının Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 10. maddesi ile getirilen amaca uygun olarak yapıldığım, bu nedenle 1989 yılında satışı gerçekleştirilen taşınmazın Katma Değer Vergisi Kanununun geçici 6. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin gerektiğini, öte yandan yapmış oldukları satış işleminin vergi dairesi bilgisi dahilinde olması hususu ile 213 sayılı Kanunun 344. maddesinin 8. bendinin olay tarihinde yürürlükte olan parantez içi hükmünün birlikte değerlendirilmesi halinde sözkonusu tarhiyata en azından kaçakçılık cezasının uygulanamayacağım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın vergi aslına ilişkin olarak dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bu kısminin bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Kaçakçılık cezasına gelince; Dosyanın incelenmesinden, taşınmaz satışından doğan katma değer vergisinin zamanında tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan vergi zıyaına sebebiyet verildiği tartışmasız olup, bu hususun ise, konuyla ilgili Kanun maddesinin uygulanmasındaki yorum farklılığından kaynaklandığı ve bu farklılığın da anonim şirketin yasal kayıtlarında açıkça görüldüğü anlaşılmıştır. Bu durumda, olayda, yükümlü şirketin vergi kaçırma kastıyla hareket ettiğinden söz edilemeyeceğinden tarhiyata uygulanacak cezanın kaçakçılık cezası yerine kusur cezası olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin vergi aslı yönünden reddine, kaçakçılık cezası yönünden kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bu kısminin bozulmasına, 870.000 TL. karar harcının yükümlü şirketten alınmasına oybirliği ile karar verildi.