|
Dairesi
Peşin tahsil edilen ihracat bedelinin (avansın) gerçek bir borç gibi düşünülerek, dönem sonlarında VUK’nun 280. maddesi uyarınca
|
|
Karar No
1997/486
|
|
Esas No
1995/4701
|
|
Karar Tarihi
06-02-1997
|
|
|
Danıştay Üçüncü Daire
Peşin tahsil edilen ihracat bedelinin (avansın) gerçek bir borç gibi düşünülerek, dönem sonlarında VUK’nun 280. maddesi uyarınca değerlemeye tabi tutulmasında ve oluşan kur farklarının gider kaydında yasal isabet yoktur. İstemin Özeti: Davacı şirketin 1993 takvim yılı hesaplarının incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden adına re’sen salınan kurumlar, geçici ve ekonomik denge vergileriyle bu vergilere bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezalarına karşı açılan davayı; davacı şirketin, uyuşmazlık döneminde mal ihraç etmek koşuluyla önceden aldığı dövizleri borç olarak kabul edip sene sonunda doğan kur farklarım K/2 hesabında gider olarak gösterdiği, oysa peşin alınan bu dövizlerin avans olduğu,borç olarak kabul edilemeyeceği ve sene sonunda doğan kur farklannın da gider olarak gösterilemeyeceği hususlarının inceleme raporuyla tespiti sonucu bulunan matrah farkı üzerinden davacı şirket adına re’sen cezalı tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı, dava konusu olayda, davacı şirketin önceden aldığı döviz karşılığı yapacağı ihracatı sene sonuna kadar gerçekleştirememesi nedeniyle, sözkonusu dövizlerin Vergi Usul Kanununun 280. maddesi gereğince sene sonunda değerlemeye tabi tutulup kur farkının gider olarak gösterilmesinde yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle kabul ederek cezalı tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararının, ihracat karşılığı peşin alınan dövizlerin borç olmayıp avans olduğu ve değerlemeye tabi tutulamayacağı ileri sürülerek bozulması istemidir. Karar: Vergi Usul Kanununun 280. maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kurun Maliye Bakanlığı’nca tespit olunacağı, bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacak ve borçlar hakkında da cari olacağı hükme bağlanmıştır. Anılan madde, ticari kazancın tespitinde tahakkuk esasinin cari elması nedeniyle sonraki dönemlerde gerçekleşecek gelir veya giderlerin tespit ve kayıtlara intikalini temin için getirilmiş bir düzenlemedir. Olayda, ilerde teslim edilecek (ihraç edilecek) emtianın karşılığı olarak peşin alınmış bir döviz dolayısıyla tahakkuk esasına bağlı olarak, gelir veya gider unsuru teşekkül etmemiştir, ihracat 1993 yılında gerçekleşmemiş bulunduğundan yabancı paranın 1993 yılında ihraç bedeli olarak işletmeye dahil bir para gibi değerlendirilmesi mümkün değildir. Nitekim yükümlü şirket de avans olarak aldığı bu parayı kanuni defterlerine gelir olarak kaydetmemiş ’alınan avanslar’ hesabına kaydetmiş bulunmaktadır. Öte yandan, taraflar arasında yapılan mukavelenin yürürlükte bulunması, ihracattan vazgeçilmemiş olması nedeniyle alınan avansların borç niteliğini kazandığı söylenemeyeceğinden borç olarak değerlemeye tabi tutulması mümkün değildir. Bu durumda, davacı şirketin ihracat karşılığı aldığı dövizlerin yabancı para cinsinden borç olarak kabul edilip yıl sonunda değerlemeye tabi tutularak doğan kur farklarının gider yazılmasından dolayı tespit edilen matrah farkında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak yükümlü tarafından, 1985 yılında almış oldukları 100.000 dolarlık borcun 31.12.1993 tarihinde ödendiği, 149 yevmiye maddesinde (verilen kur farkları) hesabına yazılan 190.218.000 TL liranın bu nedenle yazılan kur farkı olduğu, şirketin 100.000 dolarlık bu borç nedeniyle 31.12.1992 ve 31.12.1993 tarihlerinde yaptığı değerlemeler sonucunda kayda geçirdiği bu zararın aslında 590.218.000 lira olduğu ve yapılan çarpım hatası sonucu 400.000.000 lira eksik olarak kayda geçirildiği, inceleme elemanınca avanslar yönünden yapılan sınırlı inceleme sonucu tespit edilen matrah farkının, hatalı yazılan bu zararın dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği iddia edilmiş olup, bu konuda mahkemece herhangi bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yükümlünün defter ve belgeleri incelenerek ve gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak bu konudaki iddiaların doğruluğu araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, oy çokluğu ile karar verildi. KARŞI OY: Vergi Mahkemesi kararının dayandığı gerekçeler karşısında temyiz isteminin reddi gerekeceği oyu ile çoğunluk kararma katılmıyoruz.
|
|