Dairesi
Mahsup dönemi geçtikten sonra beyana dayalı geçici vergi aslının takibi mümkün değildir. Sadece bu verginin vade tarihinden mahsup tarihine kadar geçen süre için hesaplanan gecikme zammı takip edilebilir.
Karar No
1997/4517
Esas No
1996/5765
Karar Tarihi
04-11-1997

Danıştay Dördüncü Daire

Mahsup dönemi geçtikten sonra beyana dayalı geçici vergi aslının takibi mümkün değildir. Sadece bu verginin vade tarihinden mahsup tarihine kadar geçen süre için hesaplanan gecikme zammı takip edilebilir. istemin Özeti: 1989, 1990 ve,1992 yılları geçici vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; beyan üzerine tahakkuk eden borçlarım nakden veya mahsup yoluyla ödediğini tevsik edemeyen davacı adına, ödenmemiş amme alacaklarının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, sözkonusu borçların tevkif yoluyla kesilen vergilerden mahsup edilmesi gerektiğini bu mahsup için dilekçeyle başvurma zorunluluğu bulunmadığım ve kararda borcun döneminin yanlış yazıldığım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120. maddesinde, cari vergilendirme dönemine ilişkin geçici verginin, aynı dönemde ticari ve mesleki kazançlar üzerinden tevkif yolu ite ödenen gelir vergisi kadarlık kısminin, bu kanunun geçici 42. maddesinde belirtilen kazançlardan yapılan tevkifat hariç olmak üzere terkin edileceği ve terkin işleminin yapılabilmesi için tevkif yoluyla ödenen verginin belgelendirilmesinin şart olduğu belirtilmiştir. Olayda, davacının 1989, 1990 ve 1992 yıllarında ödenmemiş geçici vergi borcu bulunduğu, ayrıca ilgili dönemlerde mesleki kazanç nedeniyle tevkif yoluyla ödenen gelir vergisinin de olduğu, ancak geçici vergi borcunun tevkif yoluyla alınan gelir vergisinden mahsupları için başvurmadığı hususu ihtilafsızdır. Anılan kanun hükmüne göre, mahsup yapılabilmesi için tevkif yoluyla ödenen vergilerin belgelendirilerek mahsup talebinde bulunulması gereği açıktır. Davacının böyle bir başvurusu olmadığından, mahsup işleminin yapılmaması yerinde olup, sözkonusu borcun ödenmediğinin kabulü gerekir. Davacının ilgili dönemlerde, geçici vergi borçlarım ödemediği, ancak ödemediği bu vergileri ilgili yıllardaki gelir vergisi beyannamelerinde mahsup etmediği de açıktır. Ancak, geçici verginin cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere ödenen bir peşin vergi olması nedeniyle, mahsup dönemi geçtikten sonra vergi aslının takip edilmesi mümkün değildir. Vergi dairesince takip edilmesi gereken amme alacağı mahsup dönemi geçmiş geçici vergi değil, bu vergilerin vade tarihinden mahsup tarihine kadar geçen süre için hesaplanan gecikme zammıdır. Dolayısıyla, ödeme emri ile sadece gecikme zammının yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarım sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. madde eklenmiştir,' denilmektedir. Sözkonusu gerekçeden de anlaşılacağı üzere, 6183 sayılı Kanuna mükerrer 35. maddenin eklenmesiyle, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu kanunun 10. maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olmaları amaçlanmıştır. 6183 sayılı Kanun, 1. maddesinde sayılı vergi dahil tüm amme alacaklarının tahsil üstünü düzenlediğinden, mükerrer 35. madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrası zammen veya açık olarak ilga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35. maddenin uygulama olanağı yoktur. Nitekim Kanunun gerekçesinde de Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine atıfta bulunularak mükerrer 35. maddenin 'diğer amme alacakları' için getirildiği belirtilmekte, paralel bir düzenlemeyle bu ayırıma gidilmiş olmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda, kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi olup, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir. Dolayısıyla, vergi ve buna bağlı alacakları için kanuni temsilci olan davacının 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesine göre düzenlenen ödeme emri ile takibi mümkün değildir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı