Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu
1. Vergi sorumlusu sıfatıyla sehven fazla yatırılan bir vergi için düzeltme başvurusunda bulunulabileceği, 2. Tereddüt edilmeyecek derecede açık ve mutlak vergi hatalarının idarece re'sen düzeltilmesi gerekirken, eksik ödenen miktarın tahsili için ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı hk. İstemin Özeti: Davacı kurum 1990 Ekim ayında müteahhide yaptığı avans ödemelerinden dolayı % 5 vergi tevkifatı yapmış ancak, ilgili ay muhtasar beyannamesinde bu tevkifatı sehven % 15 olarak beyan edip ödemiştir. 10.12.1990 günlü dilekçeyle idareye düzeltme ve mahsup başvurusunda bulunmuş ve 1990 Kasım ayma ilişkin gelir (stopaj) vergisi borcunu 20.12.1990 tarihinde ihtilaflı miktar kadar eksik ödemiştir. Mahsup talebiyle ilgili olarak yapılan vergi incelemesi sonucu, düzeltme talebinin ancak, mükellefler tarafından yapılabileceği, vergi sorumlularının düzeltme talebinde bulunamayacakları belirtilen davalı idarenin 27.04.1993 günlü yazısıyla iade talebi reddedilmiş ve eksik ödenen Kasım 1990 ayma ait gelir (stopaj) vergisi borcunun, vergi aslına dönüşen gecikme zamlarıyla birlikte tahsili için dava konuşu ödeme emri düzenlenerek, 10.09.1993 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu ödeme emnne karşı açılan davayı inceleyen Vergi Mahkemesi kararıyla; 1990 Kasım ayma ilişkin tahakkuk fişinde, davacı kurumun isteği doğrultusunda herhangi bir mahsubun yapılmadığı ancak, tahakkuk eden bu verginin ihtilaflı miktar kadar eksik ödendiği, mahsup istemin! kabul etmeyen davalı idare tarafından iade isteminin reddine ilişkin yazının 09.04.1993 gününde tebliğine rağmen, bu işleme karşı da dava açılmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla bir önceki dönemde sehven fazla yatırdığı vergiyi, bir sonraki dönem ödeyeceği vergiden resen mahsup eden davacı kurum adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı kurum temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi kararıyla, Vergi Usul Kanunu'nun 121. maddesine göre, idarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hatalarının resen düzeltilmesi gerektiği, yine aynı Kanun'un 8. maddesinde mükellef tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğunun belirtildiği, vergi sorumlusu sıfatıyla davacı kurumun düzeltme talebinde bulunulabileceğinin açık olduğu, % 5 olan tevkifatını sehven % 15 olarak beyan edilip ödendiği hususunun taraflar arasında ihtilafsız olduğu, bu durumu larkeden vergi sorumlusunun bir sonraki ay beyannamesini verirken bu yarıştığı düzelttiği ve o aya ait vergiden mahsup yaparak, idareden düzeltme istediği, o tarihte beyannameyi kabul eden ve dilekçeye başka bir cevap vermeyen davalı idarenin, aradan üç yıla yakın bir süre geçtikten sonra, Vergi Usul Kanunu'nun 121. maddesine göre resen düzeltebileceği bir hatayı, vergi sorumlusunun düzeltme talep edemeyeceği gerekçesiyle düzeltme isteğini reddederek, eksik ödenen miktarın tahsili için ödeme emri düzenlemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla ilk kararında direnmiştir. Direnme kararı, davacı kurum tarafından temyiz edilmiştir. 1990 Ekim ayında sehven fazla ödediğin! ileri sürdüğü vergileri, 1990 Kasım ayında ödeyeceği vergiden mahsup ederek ödeyen ve aynı dönem içinde düzeltme için başvuran^davacı kurum adına düzeltme talebinin kabul edilmemesi üzerine, eksik ödenen sözkonusu verginin gecikme zammıyla birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararı temyiz edilmiştir. Davacı kurum, 1990 Ekim ayında müteahhide yaptığı avans ödemeleri nedeniyle % 5 oranında vergi sevkifarı yapmış ancak, bu tevkifatı sehven % 15 olarak beyan ederek ödemiştir. Taraflar arasında, yapılan tevkıfatın % 5 olduğu hususunda bil ihtilaf bulunmadığı gibi gerçekte % 5 olarak kesilen verginin, sehven % 15 olarak beyan edilip ödendiği de ihtilafsızdır. Vergi dairesi müdürlüğü bu hususların aksini kapsar nitelikte bir iddia ileri sürmemekte, dava konuşu ödeme emrin; düzenleme nedeni olarak, yalnızca vergi sorumlularının düzeltme talebinde bulunamayacaklarını iddia etmektedir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde, vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya olarak tanımlanmış, 120. maddede, vergi hatalarının düzeltilmesine ilgili vergi dairesi müdürünün karar vereceği, kurala bağlanmıştır. 213 sayılı Yasa'nın 8. maddesinde, Kanun'un müteakip maddelerinde geçen mükellef talebinin, ularına da şamil olduğu belirtildiğinden vergi sorumlusu sıfatıyla sehver ' kurumun düzeltme başvurusu yapabileceği yaptığı ödemelerden yasaya uygun için verdiği Ekim 1990 a'. ilişki''' Vergi Usul Kanunu'nun 121. maddesinde, tereddüt edilmeyecek derecede açık ve mutlak vergi hatalarının idarece, resen düzeltilmesi kurala bağlanmıştır. Müteahhide yapılan avans ödemelerinden % 5 oranında vergi kesintisi yapılması gerektiğinde kuşku yok iken, bu oranın üç katı düzeyinde kesinti yapıldığı görülen beyanname üzerinden yapılan tahakkukun açık ve mutlak bir hata içerdiği de belirli olduğuna göre vergi idaresince, Ekim 1990 ayı tahakkukunun Vergi Usul Kanunu'nun 121. maddesine göre resen düzeltilmesi ve davacı isteği doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, Kurum adına ödeme emri düzenlenmesinde ve ödeme emrine karşı açılan davanın reddi yolundaki kararda hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama gideri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına oyçokluğuyla (*) karar verildi. KARŞI OY: Dava, vergilemede yapılan bir hatanın düzeltilmesi talebinin reddi yolundaki işlemin iptali dileğiyle değil, beyan üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin vadesinde ödenmemesi üzerine düzenlenen ödeme emrine karşı açılmıştır. Davada bu ödeme emrine konu olan vergide hata bulunduğu iddia edilmemektedir. Dava, ödeme emriyle bildirilen verginin başka bir nedenle hata sonucu fazla ödenen vergiden mahsubu gerektiği iddiasına dayanmaktadır. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 23. maddesinde, 'Tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi icap eden amme alacakları, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle reddolunur' denilmektedir. Kanunda istihkak sahiplerine tek yanlı mahsup beyanlarıyla kamu borcunu ödeme imkanı tanınmamıştır. idareye tanınan bu olanak, idari rejimlerde idareye tanınan tek yanlı icrai karar alabilme yetkisinin doğal sonucudur. Sözü edilen kanuni düzenlemeye göre, istihkak sahibine reddedilecek safhaya gelmiş kamu alacakları için mahsup istemiyle idareye başvurabileceği düşünülebilirse de, olayda davacının ladesi gerektiğim' iddia ettiği meblağın, düzeltme istemi kabul edilerek davacıya reddolunacak safhada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddi yolundaki mahkeme kararında kanuna aykırılık bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyız.