|
|
|
Dairesi
İşletmeden çekilen taşınmazlar emsal bedelle değerlendirilir.
|
|
Karar No
1997/1347
|
|
Esas No
1996/2227
|
|
Karar Tarihi
14-04-1997
|
|
|
Danıştay Onbirinci Daire
İşletmeden çekilen taşınmazlar emsal bedelle değerlendirilir. İstemin Özeti: 1990 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu durumun 213 sayılı Kanunun 30. maddesinin 4. fıkrası uyarınca takdire şevki üzerine takdir komisyonunca saptanan matrah üzerinden yükümlü adına Ocak dönemi için re’sen kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarh edilmiştir. Vergi Mahkemesi sayılı kararı ile; vergi inceleme raporundan yükümlünün, düşük bedelli fatura düzenleyerek otomobil sattığı, işletmeden emsal bedeli üzerinden çekmesi gereken taşınmazları maliyet bedeli üzerinden çekerek fatura düzenlemediği ve katma değer vergisi hesaplayıp beyan etmediğinden söz edilerek, araç satışına ilişkin olarak yükümlü beyanı üzerinden saptanan, işletmeden çekilen taşınmaza ilişkin olarak da durumun takdir komisyonuna sevk edilerek anılan komisyonca belirlenen matrah üzerinden kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapıldığının anlaşıldığı, mahkemelerince vergi inceleme raporunun değerlendirilmesinden, yükümlü tarafından, sadece taşınmazların işletmeden çekilişine ilişkin saptanan matrah üzerinden yapılan tarhiyata karşı dava açıldığı görüldüğünden, uyuşmazlığın salt bu boyutuyla irdelenmesi gerektiğine karar verilerek işin esasına geçildiği, dosyanın incelenmesinden, inceleme elemanınca, yükümlünün ferdi işletmesinin aktifinde kayıtlı olan iki adet taşınmazı yeniden şahsi tasarrufuna alırken işletmeden emsal bedel i.zerinden çekmesi gerekirken maliyet bedeli üzerinden çekmesi nedeniyle defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığı ileri sürülüp Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesinin 1. fıkrasının dayanılarak emsal bedelin tespiti için takdir komisyonuna başvurulması sonucu anılan komisyonca 213 sayılı Kanunun 267. maddesinin 3. fıkrası uyarınca emsal bedeli tespit edildiği anlaşılmış ise de, yükümlünün sahibi olduğu ve halen şahsi tasarrufunda bulunan ihtilafa konu taşınmazların işletmeden gerçek anlamda çekilmediği, taşınmazların satılmadığı, arsaların üzerinde bulunan fabrikaların faaliyetine devam ettiği, taşınmazların aslında işletmenin aktifinde kayıtlı bulunduğu, hesaben işlem yapıldığı ve bu durumların aksine idarece yapılmış bir tespitin de olmadığının görüldüğü, öte yandan, taşınmazların maliyet bedeli belli olduğundan işletmeden çekiş değerinin ne olacağı açık olup, buna göre taşınmazların değerlemesi yapılırken 213 sayılı Kanunun 267. maddesinin 3. fıkrasına başvurulamayacağı gibi takdire gidilmesinin de yerinde bulunmadığı, kaldıki takdire sevk yerinde olsa dahi, takdir komisyonu kararının incelenmesinden, sözkonusu komisyonca tespit edilen matrahın gerçek bir araştırmaya dayanmadığı anlaşıldığından bulunan matrahta bu yönden de bir isabet görülmediği, öte yandan, olayda, işletmeden gerçek anlamda bir taşınmaz çekişi sözkonusu olmadığından ve yükümlünün ferdi işletmesinin aktifinde bulunan taşınmazları şahsi tasarrufuna almak için maliyet bedeli üzerinden çektiği tartışmasız olduğundan ortada bu işlem sonucu bir kar ya da zararın da mevcut olmadığı, bu durumda, işletmeden sadece kayden çekilen taşınmazların işletmeden fiili anlamda çekidiği varsayılacak ve emsal bedelinin de takdir komisyonunca tespit ettirilmesi sonucu bulunan matrah üzerinden yapılan cezalı tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı araç satışına ilişkin kısma dava açılmadığı kabul edilmek sureti’/le bu kısmı hariç tekin etmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, inceleme raporuna dayanılarak tarh edilen kaçakçılık cezalı katma değer vergisinde isabetsizlik olmadığı ileri sürülerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyi;’ konusu, 1990 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, mükellefin katma değer vergisine tabi tutmaksızın ferdi işletmesinden çektiği taşınmazların emsal bedelleri üzerinden vergiye tabi tutulması gerektiği ileri sürülerek durumun takdir komisyonuna şevki sonucu anılan komisyonca saptanan matrah üzerinden Ocak ayı için re’sen tarh edilen kaçakçılık cezalı katma değer vergisini terkin eden mahkeme; kararının bozulması istemine ilişkindir. 3065 sayılı Kanunun ’Verginin konusunu teşkil eden işlemler’ başlıklı 1. maddesinin 1. fıkrasında, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtilmiş olup, aynı Kanunun ’Teslim sayılan haller’ başlıklı 3. maddesinin (a) bendinde ise, vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun, vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesinin teslim hükmünde olduğu hükme bağlanmıştır. Olayda ise, yükümlünün ferdi işletmesinin aktifinde yeralan Alemdağ fabrika binası ile Gebze fabrikasının arsasını 2.1.1990 tarihinde maliyet bedeli üzerinden çekerek şahsi mal varlığına dahil etmesine rağmen katma değer vergisine tabi tutmadığı ve beyan etmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, yukarıda söz edilen kanun hükümleri uyarınca yükümlünün ferdi işletmesinin aktifinde bulunan ve 2.1.1990 tarihinde şahsi tasarrufuna aldığı taşınmazlar için gerçek değeri üzerinden fatura düzenleyerek katma değer vergisi beyan etmesi zorunlu olup, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle mükellef adına yapılan tarhiyatta isabetsizlik bulunmamakla birlikte işletmeden çekilen taşınmazların maliyet bedeli üzerinden mi yoksa takdir esasına göre belirlenecek emsal bedeli üzerinden mi değerlemeye alınacağı hususunun ayrıca irdelenmesi gerekeceğinde tartışma bulunmamaktadır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 27. maddesinin 1. fıkrasında, bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın, işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu; 3. fıkrasında da emsal bedeli ve emsal ücretinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit olunacağı kurala bağlanmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 267. maddesinde ise emsal bedeli gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmıştır. Bu şekilde tanımı yapılan emsal bedelin, hangi usullere göre tespit edileceği yukarıda sözü edilen 267. maddede belirtilmiş olup, bunlar sırası ile ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası ve takdir esasıdır. Emsal bedelin saptanmasında bu siralamaya uyulması, başka bir anlatımla, önce ortalama fiyat esası uygulanması, bu usulün uygulanamaması halinde 2. sıradaki maliyet bedeli esasinin gözönüne alınması eğer bu usul ile de emsal bedel saptanamıyorsa ancak o zaman takdir esası yöntemine başvurulması gerekecektir. Bu arada, değerleme sırasında mükelleflere bizzat tespit olanağı tanıyan maliyet bedeline göre emsal bedelinin belirlenmesi sırasında bazı hususların da dikkatten uzak tutulmaması gerekir. Bu hususlardan en önemlisi, mükellefçe belirlenen maliyet bedelinin, gerçek duruma ve yasal kayıtlara uygunluğunun tespit edilmesidir. Amaç, değerlemeye konu kıymetin, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değeri saptamak ve bu suretle vergilemenin gerçek veya gerçeğe en yakın tutarlar üzerinden yapılmasıni sağlamak olduğuna göre mükellefçe belirlenen maliyet bedelinin doğru olup olmadığının araştırılması zorunludur. Ancak, yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda mükelleflerce maliyet bedeiinin gerçek değerler ve bilgiler doğrultusunda tespit edilemediğinin belirlenmesi halinde, gerçek maliyetin tespiti yoluna gidilmesi gerekliliği de açıktır. Gerçek maliyet bedelinin belirlenememesi hallerinde ise bu esasın uygulanması olanağı kalmayacağından emsal bedelin takdir esasına göre tespiti yoluna gidilmelidir. Olayda, yükümlü, emsal bedelini, yasanın kendisine tanıdığı olanağı kullanarak maliyet bedeline göre tespit etmiştir. Yükümlünün, emsal bedelin hesabına esas olmak üzere belirlediği maliyet bedelinin, kayıtlara ve belgelere aykırı olduğu yolunda herhangi bir tespit yapılmamıştır. Bu nedenle, yükümlü şirket tarafından yapılan işlemde yasalara aykırılık görülmemişse de mahkemece, işletmeden çekilen taşınmazların maliyet bedelinin doğru olup olmadığı hususu araştırılmaksızın karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Bu sebeple, mahkemece, yükümlünün belirlediği maliyet bedelinin gerçek ve gerçeğe en yakın değeri içerdiğinin, yapılacak araştırma ye incelemelerle tespit edilmesi gerekli görülmüştür. Yapılacak bu inceleme sonucunda maliyet bedelinin doğruluğunun tespiti halinde maliyet bedelinden hareketle emsal bedeli tespiti esası uygulanarak, aksi takdirde takdir esasına göre belirlenmiş olan emsal bedelinin incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir, • .’ Öte yandan, mahkemece, düşük bedelle otomobil satışı nedeniyle saptanan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyata karşı dava açılmadığı gerekçesiyle bu kısmın irdelenmediği belirtilerek hüküm kurulmuşsa da, vergi inceleme raporundan 27.12.1990 tarihinde satılan aracın düşük bedelle satıldığı hususu irdelenirken yükümlü beyanına göre bu konuya ilişkin olarak belirlenen matrah farkının, taşınmazların işletmeden çekiliş işlemlerinden bağımsız olarak 1990 yılı Aralık ayı matrahına ilave edildiği anlaşılmış olup, yükümlü tarafından açılan davanın ise, dava dilekçesinde de görüleceği üzere, taşınmazların işletmeden çekilmesi ile ilgili olan 1990 yılı Ocak dönemi tarhiyatının terkini istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, mahkemece davanın, bu şekilde irdelenmesi sonucu etkilememekle birlikte bozma üzerine yeniden karar verilirken bu hususun da dikkate alınacağı tabiidir. Açıklanan nedenler temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliği ile karar verildi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.
*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.
|
|
ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi
|
|
Excel Dokümanı
|
|
|
|
|
|
|
|