Danıştay Üçüncü Daire
Mirasçıların bazı istisnalar dışında terekeyi diledikleri gibi taksim edebilecekleri Medeni Kanunun amir hükmü olduğundan, miras yoluyla intikal eden malların satışı halinde elde edilecek gelirin değer artış kazancı olarak vergiye tabi tutulması sözkonusu olamaz. Murisin ölümünden sonra yasal mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunmaması nedeniyle, işletmeye dahil demirbaş ve malların işletmeden çekildiğinin kabulü île bunların emsal bedeliyle değerlendirilerek vergilendirilmesi yoluna gidilemez. İstemin Özeti: Aygaz bayiliği ve dayanıklı tüketim malları ticaretinden dolayı gelir vergisi mükellefi bulunan ...'in 20.04.1991 tarihinde vefatı üzerine 1991 yılı defter ve belgelerinin veraset ve intikal vergisi yönünden incelenmesi sırasında inceleme raporu ile tespit edilen matrah farkı üzerinden varisleri adına ikmalen salınan gelir vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı: dosyanın incelenmesinden, cezalı tarhiyatın dayanağı inceleme raporu ile ...'in ölüm tarihi itibariyle işletmesinde 78.235.290 liralık mal, 6.800.00 liralık da demirbaşın kayıtlı olduğu kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunmadığı tespit edilerek kayıtlı mal ve demirbaşın işletmeden çekildiğinin kabulü ile demirbaşların emsal bedeli ile kayıtlı bedeli arasındaki fark ile bilançoda maliyet bedeliyle kayıtlı diğer malların emsal bedeli hesaplanarak bulunan farkın ikmalen tarhiyata konu edildiğinin görüldüğü, her ne kadar dava dilekçesinde veraset ve intikal vergisi beyannamesinin süresinde verildiği, bu beyannamede intikal eden mal ve demirbaşların beyan edildiği, inceleme elemanınca ayrıca gelir vergisi yönünden yapılan değerlendirmenin mükerrer olduğu iddia edilmekte ise de, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 'vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları' başlıklı 81/1. maddesinde, ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle aynen devir alınması hükmünün yer aldığı, bu istisnadan yararlanabilmek için, işletme sahibinin ölümü halinde kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle aynen devralınması gerekeceği, işletmenin faaliyetine devam olunmadığı tespitli olduğuna göre mükerrer vergilendirme iddiasında isabet bulunmadığı, mükellefin ölümünden sonra kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunmadığından, işletmeye dahil demirbaş ve malların işletmeden çekildiğinin kabulü ile emsal bedelle, kayıtlı bedel arasındaki farkın Gelir Vergisine tabi tutulmasında yasaya aykırılık görülmediği, matrahın bulunuş şekli dikkate alındığında, kaçakçılık cezasının kusura çevrilmesi gerektiği gerekçesiyle kısmen kabul ederek tarhiyatı kusur cezalı olarak tadil eden Vergi Mahkemesi kararının; davacılar tarafından, mükerrer vergilendirildikleri Vergi Dairesi Müdürlüğünce, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344/8 (olayın geçtiği tarihte yürürlükte bulunan hüküm) ve 345. maddeleri uyarınca kaçakçılık cezası kesilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: Uyuşmazlık, 20.04.1991 tarihinde vefat eden murisin ferdi işletmesine dahi demirbaş ve ticari emtianın bilançoda kayıtlı değerleri ile emsal bedelleri arasındaki farkın değer artış kazancı olarak beyan edilmemesi nedeniyle düzenlenen inceleme raporuna göre varisler adına salınan cezalı vergiye ilişkin bulunmaktadır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 80. maddesinde, değer artış kazançları ile arızi kazançların vergiye tabi gelire dahil olduğu belirtilmiş, 81. maddesinde ise vergilendirilmeyecek değer artış kazançları sayılmış olup, sözü geçen maddenin birinci bendinde de ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından ışletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle aynen devir alınması halinde değer artış kazancının hesaplanmayacağı ve vergilendirilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Olayda, murisin ölüm tarihi itibariyle işletmesinde 78.235.290 liralık mal ve 6.800.000 liralık demirbaşın kayıtlı olduğu ve ölümünden sonra yasal mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunmaması nedeniyle işletmeye dahil demirbaş ve malların işletmeden çekildiğinin kabulü ile bunların emsal bedeliyle değerlendirilerek vergilendirilmesi, verginin kanuniliği prensibine aykırıdır. Nitekim Türk Medeni Kanununun 586. maddesinde bazı sınırlamalar saklı kalmak kaydıyla mirasçıların terekeyi diledikleri gibi taksim edebilecekleri öngörüldüğünden miras yoluyla intikal eden malların satışı halinde elde edilecek gelirin değer artış kazancı olarak vergiye tabi tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki gelir üzerinden vergi alınmasını amaçlayan Gelir Vergisi Kanunu ile miras yoluyla intikal eden servetlerin paylaşımının vergilendirilmesinin de amaçlandığı söylenemez. Bu nedenle miras yoluyla intikal eden varlıkların işletmeden çekildiği kabul edilerek emsal bedelleriyle değerlendirilmek suretiyle varisler adına ikmalen yapılan kaçakçılık cezalı tarhiyatı kusur cezalı olarak değiştirerek onayan Vergi Mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, Vergi Dairesi Müdürlüğünün temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.