|
Dairesi
Mükellefin incelemeye ibraz ettiği bölgelerdeki KDV’nin indiriminin kabul edilmesi incelemeye ibraz edemediği bölgelerdeki KDV’nin indiriminin ise kabul edilmemesi gerekir.
|
|
Karar No
1996/765
|
|
Esas No
1995/3983
|
|
Karar Tarihi
04-03-1996
|
|
|
Danıştay Onbirinci Daire
Mükellefin incelemeye ibraz ettiği bölgelerdeki KDV’nin indiriminin kabul edilmesi incelemeye ibraz edemediği bölgelerdeki KDV’nin indiriminin ise kabul edilmemesi gerekir. İstemin Özeti: Dava, akaryakıt ticareti işi ile uğraşan limited şirket adına 1990 yılma ilişkin defter ve belgelerinin ihticaca salih bulunmaması ve ilgili dönemde beyan etmiş olduğu katma değer vergisi indirimine dayanak teşkil, eden belgelerin ibraz edilememesi nedeniyle 3065 sayılı Kanunun 29/3 ve 34. maddelerine göre sözkonusu indirimler kabul edilmeyerek ve bir petrol şirketinden almış olduğu bir adet çeke ilişkin olarak el defterinde yeralan kaydın esas alınması sonucu kayıt dışı hasılatın varlığından söz edilerek Kasım dönemi için tarh edilen katma değer vergisi ile kayıt dışı hasılata ilişkin olarak bulunan katma değer vergisine kesilen kaçakçılık cezasının terkini istemiyle açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararı ile; olayda yükümlü şirketin 19871990 yıllarına ilişkin defter ve belgelerini su basması nedeniyle ibraz edemediği hususunun dosyada mevcut ilgili yer asliye ticaret mahkemesince verilen zayi belgesi ile ispatlandığından 213 sayılı Kanunun 13. maddesine göre mücbir sebebin varlığında kuşku bulunmadığı, tüm bu olgular gözardı edilerek vergi idaresince yapılan denetimde şirketin iş yerinde bir adet el defteri bulunmuş olması ile şirket temsilcisiyle akrabalığı olan kişiler tarafından kurulan diğer iki şirketin defter ve belgelerinin de yangın ve su basması gibi olaylarla zayi edilmesi halleri karine kabul edilip defter ve belgelerin kasıtlı olarak yok edildiği kanaatine varılarak ve yükümlü şirketçe su baskınında zayi edilen yasal defterler yerine tasdik ettirilen defterlerin ihticaca salih olmadığı ileri sürülerek 213 sayılı Kanunun 30. maddesi hükmü uyarınca yapılan inceleme sırasında indirime esas tuttuğu belgelerin kasıtlı olarak ibraz edilmediği nedeniyle 3065 sayılı Kanunun 34. maddesi hükmü uyarıncg indirimlerin kabul edilmemesi sonucu katma değer vergisi tarh edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda; olayda mahkemece verilen zayi belgesi ile de kanıtlanan mücbir sebep hali dikkate alınmadan salt yükümlünün kasıtlı hareket ettiği varsayılarak yapılan tarhiyatta isabet bulunduğundan söz edilemeyeceği, şirketin iş yerinde yapılan denetim esnasında bulunan el defterinde yeralan kayıtların ’....Petrol’ den alındığı anlaşılan çekin bir mal satışı karşılığında tahsil edilmesine rağmen sözkonusu satış tutarının şirketçe kayıt dışı bırakıldığı varsayılarak yapılan kaçakçılık cezalı tarhiyata gelince, kurumlar vergisi yönünden düzenlenen rapora ekli tutanaklarda çekin alındığı şirketin sahibinin yükümlü limited şirkete borç veya başka nedenlerle para, çek veya buna benzer şeyler verilmediğini ifade ettiği anlaşıldığından çeki düzenleyenle tahsil eden taraf arasında ticari veya herhangi bir biçimde borçalacak ilişkisi bulunduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda, gayri resmi nitelikteki el defterinde yeralan bir kayıttan hareketle sözkonusu defterde kayıtlı çek tutarının resmi defterlere yansıtılmadığı gerekçesiyle bu yönden de tarhiyata gidebilmek için kayıtların yasal defter ve , belge kayıtlarıyla karşılaştırılması ve bu yönde araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle matrah farkı bulunması halinde tarhiyat yapılması gerekirken aralarında ticari ilişkinin varlığı saptanamayan ve el defterindeki, soyut bir bilgiden öteye geçmeyen basit bir kaydın maddi delil niteliğinde sayılarak ve yukarıda belirtilen karşılaştırma yapılmadan tespit edilen matrah farkı üzerinden yapılan cezalı tarhiyatta da isabet bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatı terkin etmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, inceleme raporundaki bulgular esas alınarak yapılan tarhiyatta isabetsizlik bulunmadığım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz konusu, yüklü limited şirketin ilgili yıl defter ve belgelerinin ihticaca salih bulunmaması ve bu dönemlerde beyan etmiş olduğu katma değer vergisi indirimlerine dayanak teşkil eden belgelerini incelemeye ibraz edememesi nedeniyle 3065 sayılı Kanunun 29/1(a) ve 34. maddelerine göre sözkonusu indirimlerin kabul edilmeyerek ve bir petrol şirketinden almış olduğu bir adet çeke ilişkin olarak el defterinde yeralan kayıt esas alınıp kayıt dışı hasılatın varlığından söz edilerek tarh edilen katma değer vergisi ile kayıt dışı hasılata ilişkin olarak hesaplanan katma değer vergisi üzerinden kesilen kaçakçılık cezasının terkini istemiyle açılan davayı kabul eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29. maddesinin 1/a bendinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri, aynı Kanunun 34. maddesinin 1. bendinde, yurt içinde sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği hüküm altına alınmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ’Vergi Kanunlarının Uygulanması ve ispat’ başlıklı 3. maddesinin Bispat kısminin son paragrafında da ’iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu açıklanmış bulunmaktadır. 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinin 1. fıkrasında da, Danıştay ile idare ve Vergi Mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın, gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri belirtilmek suretiyle idari yargı yerlerine geniş bir araştırma yetkisi tanınmıştır. Bu hükümler karşısında, katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, indirim konusu yapılacak verginin fatura veya benzeri belgeler ile gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmesi ve sözkonusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olması gerekmekte olup, defter ve belgelerin su baskını nedeniyle zayi edilmiş olması yukarıda belirtilen ispat ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmaya dayanak sayılabilecek hukuki bir neden olarak düşünülemez. Zira ticari icaplara göre emtia satın aldığı kişi veya kuruluşları tanımak ve bilmek durumundaki bir alıcının gerekli girişimleri yaparak emtia alımına ilişkin belgelerin mevcudiyetini ispat olanağına her zaman sahip bulunmaktadır. Bu durumda, ispat külfeti kendisine düşen yükümlüler tarafından ibraz edilebilen fatura ve benzeri vesikalara ilişkin katma değer vergisi indirim konusu yapılabilecek, aksi halde indirimler kabul edilmeyecektir. Kaldı ki, olayda, yükümlü şirketin, akaryakıt alışlarının tamamının, .... Anonim Şirketinden yaptığı anlaşılmış olup, yükümlünün anılan şirket nezdinde yapacağı girişimler sonucunda sözkonusu emtia alımına ilişkin belgeleri temin ederek ödediği alımlarına ilişkin belgeleri ibraz edeceğinde de kuşku bulunmamaktadır. . Bu açıklamalar karşısında Vergi Mahkemesince davanın çözümüne esas teşkil etmek üzere, 2577 sayılı Kanunun yukarıda anılan 20/1. maddesinin, kendilerine tanıdığı re’sen araştırma yetkisini kullanarak ara kararıyla, yükümlüden ihtilaflı döneme ait topladığı belgeler getirtilmek suretiyle katma değer vergisi indirimlerinin tespit edilmesi ve yükümlü şirketin ispat edemediği indirimlerin kabul edilmemesi gerekirken mahkemece bu matrah kalemine ilişkin olarak idarece 3065 sayılı Kanunun 34. maddesine dayanılarak yapılan katma değer vergisi tarhiyatının terkin edilmesi yönünde oluşturulan hüküm fıkrasında yasal isabet görülmemiştir. .. Şirket el defterinde kayıtlı çek kaydından hareketle bulunan matrah farkına gelince; Şirket iş yerindeki denetim de bulunan el defterinde’’... Petrol’ den alındığı anlaşılan bir adet çek kaydından hareketle sözkonusu çek nedeniyle tahsil edilen paranın anılan şirkete yapıldığı halde kayıt dışı bırakılan emtia satışına ilişkin olduğu kabul edilerek çekte yazılı tutar üzerinden matrah farkı bulunduğu anlaşılmakta olup, ’çek’ in mahiyetinin belirlendiği 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 692. maddesinin 2. fıkrası ile, ’çek, kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için havaleyi ihtiva eder’ denilmek suretiyle bir ’ödeme aracı’ olduğu vurgulanan çekin bu özelliği göz önüne alındığında çekte yazılı tutarın sözkonusu matrah farkının tespitine esas alınması yerindedir. Her ne kadar, inceleme sırasında yükümlü şirket yetkilisi ile ... Petrol yetkilisinin vermiş oldukları ifadelerde sözkonusu çekin karşılıklı yapılan bir alışveriş karşılığı olmadığı gibi bir alacakborç ilişkisinden de kaynaklanmadığı ve aralarında herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığı iddia edilmişse de; ortada el defterinde yeralan ve yasal defterlere kaydedilip kaydedilmediği yönünde fiili vicdansızlık nedeniyle bir araştırma yapılamasa da tahsil edilmiş olan bir çekin varlığı ihtilafsızdır. Bu durumda ticari icaplara uygun bir şekilde çekte yazılı tutarın . hangi hizmet ve teslim karşılığında alındığım Vergi Usul Kanununun 3. maddesi uyarınca ispatlayamayan ve bu yönde hiçbir veri ileri süremeyen yükümlünün bu iddialarına itibar edilemez. Sözkonusu çekle ilgili olarak çeki alan ve veren taraflar nezdinde düzenlenen tutanaklarda yeralan ifadelerde, birbirleriyle hiçbir ticari ilişkileri olmadığından sözkonusu çekin bir emtia alım ve satımı ile ilişkisi bulunmadığı iddiasına idare tarafından bu durumun aksini kanıtlayıcı somut bir veri ortaya konulmuş olsa bile çekin ne tür bir hizmet ifası ve mal teslim karşılığı alındığı hususunun yükümlü şirket temsilcisi tarafından normal ve mutad olmayan, iktisadi ticari ve teknik icaplara uymayan bir ifadeyle açıklama yoluna gidilmiş olduğundan, çekte yeralan tutarın, çekin alındığı şirkete yapılan bir emtia satımı karşılığı tahsil edilen tutar olması nedeniyle yükümlü şirketçe kayıt dışı bırakılan bir hasılat olduğu kabul edilerek sözkonusu tutara isabet eden katma değer vergisi üzerinden cezalı tarhiyat yapılmasında isabetsizlik bulunmamıştır. Ancak, inceleme raporu düzenlenirken inceleme elemanınca dikkate alınmamış olsa dahi mahkemece, bozma kararı üzerine konu yeniden irdelenirken,. çek tutarı katma değer vergisinin, yükümlü şirket tarafından 3065 sayılı Kanunun 34. maddesine göre ilgili dönem için indirim olarak beyan edilen katma değer vergisi tutarından daha düşük olduğu ve bu haliyle normalde Kasım döneminde beyan ettiği katma değer vergisi indirimlerine dahil olabileceği ihtimalinin varlığı karşısında yukarıda anılan 2577 sayılı Kanunun 20/1. maddesi uyarınca kendiliğinden bu husus da gözönüne alınıp araştırılarak sözkonusu çek tutarına isabet eden katma değer vergisi tutarının ilgili dönemde beyan edilen katma değer vergisi indirimleri içerisinde yer alıp almadığım ortaya çıkaracak bir araştırma sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği doğaldır. Bu durumda, mahkemece, uyuşmazlığın çek kaydından yararlanılarak bulunan matrah kalemine ilişkin kısminin yukarıda vurgulanan saptamalar doğrultusunda irdelenmesi suretiyle ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yükümlü şirket temsilcisinin ticari icaplara uymayan ifadesine dayanarak somut bir bulgu olan çek kaydını salt defter ve belgelerin mücbir sebepten dolayı zayi olması nedeniyle yasal kayıtlarla karşılaştırma olanağı kalmadığı gerekçesiyle yukarıda belirtilen boyutuyla dikkate alınmayarak bu konuya ilişkin olarak tesis edilen hüküm fıkrası da yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi karannın yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden karar verilmek üzere bozulmasına oyçokluğu ile karar verildi . AYRIŞIK OY: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
|
|