Dairesi
Kendi nam ve hesabına yapılan özel inşaatlarda inşaatın bitim tarihi itibarıyla hasılat ve maliyet belirleneceğinden, inşaatın devam ettiği yıllarda hayat standardı esasına göre vergilendirmenin yapılması gereklidir.
Karar No
1996/4472
Esas No
1995/6214
Karar Tarihi
26-11-1996

Danıştay Dördüncü Daire

Kendi nam ve hesabına yapılan özel inşaatlarda inşaatın bitim tarihi itibarıyla hasılat ve maliyet belirleneceğinden, inşaatın devam ettiği yıllarda hayat standardı esasına göre vergilendirmenin yapılması gereklidir. İstemin Özeti: 1992 yılı gelir vergisi beyannamesini, arsa karşılığı yapmakta olduğu inşaatın bitmemesi nedeniyle boş olarak vermesi üzerine düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak davacı adına gelir vergisi salınıp, özel usulsüzlük ve kaçakçılık cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla ihtilaflı dönemde 3 daire satışı yapılıp fatura düzenlendiğinin anlaşıldığı, ifadesi alınan daire sahiplerinden bir tanesinin, fatura bedeline karşı itirazı olmadığım beyan etmesi, aksinin vergi dairesince araştırılmaması karşısında bu daire için yapılan tarhiyatta isabet görülmediği, ancak iki daire satış bedelinin matrah farkı olarak tarhiyata esas alınması, kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar verilmiştir. Davacı, daire satışlarına ilişkin olarak düzenlenen faturalara alıcıların herhangi bir itirazı olmadığım, maliyetin dikkate alınmadığım, davalı idare ise, yapılan tarhiyatın yerinde olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler. Karar: Uyuşmazlık, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 'Birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işleri' başlıklı 41. maddesinin, kendi nam ve hesabına inşaat ve onarma işi yapanlara da uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkindir. . 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun sözü edilen 42. maddesi, birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işlemde kazancın tespit esaslarım özel şekilde düzenlemiş, diğer faaliyetlerinin aksine kazancın yıllık olarak değil işin sonunda tespit edileceğini açıklamıştır. Kanun sonraki maddelerinde, konuyla ilgili diğer özellikleri belirtmiştir. Bu arada Kanunun 43. maddesinde, müşterek genel giderlerin ve amortismanların, çeşitli işler nedeniyle dağıtılması konusu düzenlenirken, tahsil olunan 'istihkak bedellerinin' bir ölçü olarak kullanıldığı görülmektedir. Kanunun 94. maddesinde de 42. madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara ödenen 'istihkak bedellerinden' söz edilmektedir. Bu düzenlemeler 42. maddede öngörülen rejimin uygulanmasında inşaat ve onarım işinin başkası hesabına, bir taahhüt uyarınca yapılması gereğini ortaya koymaktadır. Zira istihkak bedeli ödemesi, bir taahhüde bağlı olarak yapılan inşaat ve onarım işlerinde sözkonusu olabilir. Bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaattan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel istihkak bedeli değil, ancak satış bedeli olarak isimlendirilir ve 42. madde kapsamında düşünülemez. Satışın arsa payı üzerinden yapılıp inşaatın alıcı ile akdedilen inşaat sözleşmesine göre tasarlanması da bu sonucu değiştirmez. Özel inşaatlar hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün fiilen yapılan iş inşa edilen dairelerin satışından ibarettir. Bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedeli karşılaştırılmak suretiyle yapılması gerekir, inşaatın bağımsız bölümlerinm bir kısminin satışı yapılmış olsa dahi inşaatın bitim tarihi itibariyle hasılat ve maliyet belirlenerek gerçek gelir saptanacağından vergilendirmenin de buna göre yapılması gerekir. Olayda inşaatın 1993 yılında bitmesi nedeniyle 1993 yılı geliri olarak beyanda bulunulduğundan satış bedeline esas olarak yapılan avans ödemeleri satın alma bedeli içinde olup, daha önceki yıllarda daire satışına ilişkin fatura düzenlenmesi bu hususu değiştirmez. Bu durumda, kendi nam ve hesabına inşaat yapıp sattığında tereddüt bulunmayan davacının, yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yaptığı kabul edilmeyeceğinden hakkında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2772 sayılı Kanunun 15. maddesiyle eklenen mükerrer 116. maddenin 6. fıkrası hükmünün uygulanmasına olanak bulunmadığından hayat standardı esasına göre vergilendirilmesi gerekeceğinden aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir. . Bu nedenle davacı temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, temyiz isteminin reddine, oybirliğiyle karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı