Danıştay Onbirinci Daire
Hacizli mal satıldıktan sonra satış bedelinin vergi borcuna yatıp yatmadığı mahkemece araştırılmadan kanuni temsilciye ödeme emri çıkartılamaz. İstemin Özeti: Kanuni temsilcisi olduğu (M) Santra] Anonim Şirketinin vadesinde ödenmeyen 1993 yılı Şubat dönemine ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca yükümlü adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Mahkemesinin kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun, amme alacağının cebren tahsili ve takip esaslarım belirleyen 54. maddesinde, amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi şeklinde amme alacağının cebren tahsil esaslarının hükme bağlandığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde de, kanuni temsilcilerin şirket borçlarından sorumlu tutulabilmesi için şirket tüzel kişiliğinden vergi alacağının tamamen veya kısmen tahsil olanağının kalmamış olması gerektiği hususunun öngörüldüğü, olayda, Vergi Dairesi tarafından haczedilen menkul ve gayrimenkul malların şirket borçlarım karşılamadığı belirtilmekte ise de, şirketin mevcut malları satılıp paraya çevrilmeden borçları karşılayıp karşılanmayacağı hakkında kesin bir sonuca ulaşmak mümkün olmadığı gibi, idarece şirket hakkında tüm takipler tamamlanıp, kamu alacağının şirketten tahsil olanağı ortadan kalkmadan davacıdan aranmasında isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü, şirket mal varlığının kamu alacağım karşılayacak miktarda olmadığım ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedir. Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellefiyetleri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Madde hükmünün incelenmesinden, tüzel kişinin vergi borcu nedeniyle kanuni temsilcinin sorumlu tutulabilmesi için kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması gereklidir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 317. maddesinde anonim şirketlerin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı, yönetim kurulu üyelerinin hangi hallerde sorumlu tutulacağım belirleyen 336. maddesinde ise, maddede dört bent halinde sayılanlar yanında, gerek kanunun gerekse esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği görevlerin kasten veya ihmal sonucu yapılmamasından hem şirkete, hem de münferit pay sahipleri ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiş bulunmaktadır. Olayda, şirketin denmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmesiyle karşın vergi borçlarının ödenmemesi üzerine, şirketin bankadaki paraları, taşınmazları, makineleri, arabaları ve diğer menkul malları üzerine haciz konulduğu, ancak taşınmazların kayıtlı bulunduğu ....... ve ...... Tapu Sicil Müdürlükleri ile yapılan yazışma sonucu, taşınmazlar üzerinde ipotekler bulunduğunun belirtildiği, nitekim ........'deki taşınmaz 340 milyar, .........'daki fabrika binası ve teferruatı 150 milyar liraya satılmasına karşın daha önce ipotek koyduran alacaklılara dağıtım yapılması sonucu kamu alacağının tahsili amacıyla yapılan takibin sonuçsuz kaldığı, çeşitli zamanlarda tecil ve taksitlendirme isteğinde bulunan şirketin bu istekleri kabul edildiği halde gereğinin yerine getirilmediği, bütün bunların sonucunda şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının kanuni temsilci olan yükümlüden tahsili amacıyla ödeme emri düzenlendiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. (M) Santral Anonim Sirkelinin vergi borcunun kanuni temsilciden tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emri, Vergi Mahkemesi tarafından, şirketin faaliyetine devam ettiği, mal varlığının bulunduğu ve mevcudun elden çıkarıldığı yolunda bir tespitin bulunmadığı, bir kısım borçların ödendiğinin ise şirket hakkında açılan çeşitli davalardan anlaşıldığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de, vergi dairesinin temyiz dilekçesindeki kamu alacağının şirketin mal varlığından tahsili yoluna gidildiği halde şirketin sahip olduğu menkul ve gayrimenkuller ile bankadaki paralarının vergi borcu dışındaki borçları nedeniyle ipotekli ve hacizli olmaları hatta bir kısminin satış bedelinin diğer borçlarım karşılamak için kullanılması sonucu vergi borcunun tahsiiinin imkansız hale geldiği yolundaki iddiaları karşısında, şirketin hukuken ve fiilen varlığının sürmekte olması, vergi börçlarının şirketten tahsil olanağının bulunduğuna kesin kanıt oluşturmamaktadır^ Bu durumda uyuşmazlık döneminde şirketin amme borcunun ne kadar olduğu malvarlığının (gayrimenkulleri, bankalardaki parası ve menkul değerleri vs. bu borcu karşılayabilecek miktarda olup olmadığı, taşınmazlar ve diğer varlıklar .üzerinde başka alacaklılar tarafından konulan tedbirler varsa, bu tedbirlerin hangi tarihte ne miktar için konulduğu, dosyadaki belgelerden satıldığı anlaşılan taşınmaların, hangi borçlar için satıldığı, satış tarihi, satış tutarı ve satış tutarlarından diğer borçların tahsili sonucu vergi borcunun tahsiline, yetecek miktar kalıp kalmadığı hususu araştırılmaksızın ödeme emrinin iptalinde, isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının, yukarıda belirlenen hususlar gözönünde tutularak yapılacak araştırmadan sonra yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına oyçokluğu ile karar verildi . AZLIK OYU: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasın) sağlayacak nitelikte bulunmadığından mahkeme Kararının onanması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.