|
Dairesi
Döviz cinsinden olan alacakların faturanın düzenlendiği tarihteki değil, değerleme günündeki (dönem sonundaki) Merkez Bankası döviz alım kuru üzerinden değerlendirilir.
|
|
Karar No
1996/1775
|
|
Esas No
1995/354
|
|
Karar Tarihi
15-05-1996
|
|
|
Danıştay Üçüncü Daire
Döviz cinsinden olan alacakların faturanın düzenlendiği tarihteki değil, değerleme günündeki (dönem sonundaki) Merkez Bankası döviz alım kuru üzerinden değerlendirilir. Aciz vesikasına bağlı alacaklar ise, değersiz alacak olarak mukayyet değerle zarar yazılabilir. İstemin Özeti: Tekstil ürünleri imalat ve ihracat işiyle uğraşan yükümlü şirketin 1992 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak ikmalen ve re’sen salınan kurumlar vergisi, geçici vergi, gelir (stopaj) vergisi .ile kesilen kaçakçılık cezalarına karşı açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin 1988, 1989 ve 1990 yıllarında yaptığı ihracattan dolayı yasal defterine fatura kuru nazarı dikkate alınarak hasılat yazdığı ihraç bedeli dövizin getirilmediği, bilançonun aktifinde yurt dışı müşteriler hesabında alacak olarak görüldüğü, bu döviz alacağı için değerleme yapılmadığından 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280. maddesi uyarınca dönem sonu itibariyle geçerli olan döviz alış kuru uygulanarak yapılan değerlemeye göre matrah farkı tespit edildiği anlaşılmakta ise de; kur farkından bulunan matrah farkına neden olan ihracat bedelleri şirket tarafından nakden ve hesaben elde edilmediğinden ve şirketin dava konusu kur farkı üzerinde henüz herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmadığından, tasarruf yetkisi bulunmayan ve tahsil edilmeyen meblağın matrah farkı kabul edilerek tarhiyat yapılmasında yasal isabet, görülmediği, öte yandan, inceleme elemanınca aciz vesikasına bağlı alacağın doğrudan karzarar hesabına intikal ettirilemeyeceği, bu tür alacakların karşılık ayrılarak itfa edileceği, zamanında ayrılmayan bir karşılığın sonradan ayrılmasının söz konusu olamayacağı belirtilerek 140.803.500 lira tutarında alacak matrah farkına alınmış olup, Vergi Usul Kanununun 322. ve 323. maddelerine göre bu tür alacağın değersiz alacak olarak mukayyet kıymetiyle zarara geçirilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı, ayrıca, mükellef kurumun ihtilaflı dönemde, en büyük ortağı olan ...............’a önemli ölçüde para vermesi ve söz konusu borçalacak işlemleri için herhangi bir faiz geliri tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle yapılan re’sen tarhiyatta konu matrah farkına gelince; davacı, ortaklar cari hesabı kanalıyla kurumdan çekilen paraların yine kurumun işlerinde kullanıldığım iddia etmiş ise de, kayıtlarına intikal etmeyen bu iddialanna itibar etmenin mümkün olmadığı, karşılıksız olarak ödünç para vermenin Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesine göre örtülü kazanç dağıtı mı sayıldığı bu nedenle re’sen tespit edilen matrah farkında yasaya aykırılık görülmediği, geçici verginin, verilen beyannameler üzerinden hesaplanan ve yıl içinde ödenip yılın vergisinden mahsup edilmek üzere ödenen peşin vergi niteliğinden olduğu, bir vergi incelemesi sonucunda kurumların dönem kazancı yeniden tespit edilerek vergi tarh edildiğine göre bu tür vergi tarhlarında geçici vergiden söz edilemeyeceği, kaldı ki yasada ikmalen ve re’sen yapılan tarhiyatlarda ayrıca geçici vergi tarh edileceğine dair bir hüküm de bulunmadığından, kurumlar vergisine bağlı olarak salınan kaçakçılık cezalı geçici vergide isabet görülmediği, davacı şirket adına düzenlenen ’yeminli mali müşavirlik kurumlar vergisi istisna ve indirim tasdik raporu’na göre ihtilaflı dönem için sanayi ürünleri ihracat istisnası tutarının 1.544.568.980 lira olarak tespit edildiği, bu durumda şirketin 1992 yılma ilişkin olarak yararlanamadığı istisna tutarının 372.918.334 lira olduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 3239 sayılı Kanunun 64. maddesiyle değişik 94/A8. maddesi hükmüne göre 372.918.334 liranın gelir (stopaj) vergisi matrah farkı olarak alınmasında isabetsizlik görülmediği, öte yandan, matrah farkı yükümlünün defter ve belgeleri üzerinden tespit edildiğinden kaçakçılık cezalarının kusur cezasına çevrilmesinin uygun olacağı gerekçesiyle kısmen kabul ederek kurumlar vergisi tarhiyatını 1.196.198.604 lira üzerinden değiştiren davacının gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmım reddeden kaçakçılık cezalarım kusur cezasına çeviren, cezalı geçici vergiyi kaldıran Vergi Mahkemesinin kararının; yükümlü şirket tarafından, örtülü kazanç dağıtımının söz konusu olmadığı, böyle kabul edilse dahi uygulanan faiz oranının %75 değil, vadesiz mevduata uygulanan faiz oranının olması gerektiği, davalı idarece, vergi inceleme raporuna dayanılarak yapılan tarhiyatın aynen tasdiki gerektiği ileri sürülerek bozulması istemleridir. Karar: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesinin kararının aciz vesikasına bağlanan alacağın kaydı nedeniyle ikmalen salınan kurumlar vergisi, örtülü kazanç dağıtımı nedeniyle re’sen salınan kurumlar vergisi, kaçakçılık cezalı geçici vergi, gelir (stopaj) vergisi, kaçakçılık cezalarının kusur cezasına çevrilmesine ilişkin hüküm fıkraları aynı gerekçe ve nedenlerle dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar kararın bu kısımlarının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından tarafların bu kısımlara yönelik temyiz istemlerinin reddi ile kararın anılan hüküm fıkralarının onanmasına; Dönem sonunda değerlenmemiş bakiye dövizle ilgili hüküm fıkrasına gelince; Bu kalemle ilgili uyuşmazlık, davacı şirketin 1988. 1989, 1990 yıllarında ihraç etmiş olduğu emtiadan dolayı döviz cinsinden olan alacaklarının; ihtilaflı dönem sonu kapanış bilançosunun aktifinde, değerleme günündeki kur üzerinden değil de, fatura tarihindeki kur üzerinden yer almasından kaynaklanmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 258. maddesinde değerleme, ’vergi matrahının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir’ şeklinde tanımlandıktan sonra aynı Kanunun 280. maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin tekerrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemede uygulanacak kurun Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı, bu değerleme esaslarının yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir. Anılan yasa hükümleri uyarınca yabancı para cinsinden olan alacakların değerleme gününde (hesap döneminin sonunda) kambiyo mevzuatı uyarınca yurda getirilmesi zorunlu olan ve olmayan ayırımı yapılmaksızın değerlemeye tabi tutulması ve bu değerleriyle bilançonun aktifine yazılarak dönem kar/zararının hesaplanması gerekmektedir. Dosyada mevcut vergi inceleme raporu ve ekli tutanakların incelenmesinden, davacı şirketin 31.12.1988, 31.12.1990, 31.12.1991 ve 31.12.1992 tarihli bilançoların aktifinde yeralan döviz cinsinden alacakların dönem sonu itibariyle değerlemesinde, dönem sonunda geçerli olan döviz alış kuru değil, faturanın düzenlendiği tarihteki kurun dikkate alındığı ve yukarıda anılan maddede yazılı esaslara göre değerleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dönem sonunda döviz cinsinden alacakların Maliye Bakanlığınca tespit edilen dönem sonu kurunun esas alınarak değerleme yapılması zorunlu bulunduğundan Vergi Mahkemesince, kur farkının nakden ve hesaben elde edilmediği gerekçesiyle tarhiyatın bu kısminin kaldırılmasına karar verilmesinde yasaya uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesinin kararının dönem sonunda mevcut kur farkına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.
|
|