T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o VERGİ HATASI (Düzeltme ve Şikayet Yoluyla Başvuru - İdareden Geri İstenen Ödeme)
o DÜZELTME VE ŞİKAYET YOLU (Vergi Hatası - Fazla Ödenen Verginin İdareden Geri İstenmesi)
Özet : Vergi tarhı işlemine karşı açılması gereken davanın, düzeltme ve şikayet yoluyla vergi hatası yapıldığı savına dayanılarak idareden geri istenmesi düzeltme ve şikayet yolu koşulları oluşmadığından hukuka aykırı olduğu hakkında.
İstemin Özeti: 12.8.1991 günlü ve 91/2073 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1991 yılı için daha önce % 16 olarak belirlenmiş olan sanayi ürünü ihracat istisnası oranının % 12'ye indirilmesine ilişkin kısmının Danıştay Dördüncü Dairesinin 29.4.1992 günlü ve E:1991/3523, K:1992/1719 sayılı kararıyla iptali üzerine bu yeni istisna oranına göre beyan edilip ödenen vergi farkının iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 20.10.1993 günlü ve E:1993/486, K:1993/4909 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116 ve takip eden maddelerinde tanımlanan vergi hataları nedeniyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurularının reddi üzerine açılan davaların "vergi tarhı" üzerine açılan vergi davasından konusu itibariyle farklı olduğu, vergi davasının konusu tarh işlemi olduğu halde vergi hatası iddiasıyla açılan davanın konusunu hata iddiasının reddi yolundaki idari işlem oluşturduğundan, bu tür davalarda vergilemede hata bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiği, Vergi Usul Kanunu'nun 116 nçı maddesinde vergi hatasının tanımlanarak, aynı kanunun 118 inci maddesinin 3 numaralı bendinde "açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınması halinin mevzuda hata olarak vergilendirme hataları arasında" sayıldığı, beyan üzerine yapılan vergilendirme işleminin o tarihte yürürlükte bulunan 91/2073 sayılı Kararname hükümlerine uygun yapıldığı, kararname daha sonra Danıştay tarafından iptal edilince vergilendirmede hata bulunduğunun iddia edildiği, kanundaki yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca yapılan düzenlemenin uygulanması gerekli bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmadığı ve vergileme tarihinde bu kararnameye uyulması zorunlu olduğundan, vergilemenin yapıldığı gün itibariyle "açıkça vergiden müstesna bulunan gelir üzerinden vergi alınması" halinin söz konusu olmadığı, kararnamenin sonradan iptalinin beyan tarihinde hatalı olmayan vergilemenin hata iddiasıyla Vergi Usul Kanunu'nun düzeltme hükümlerine göre incelenebilmesi sonucunu doğurmayacağı, bu hükümlerin özellikle de konunun ilgili olduğu Vergi Usul Kanunu'nun 118 inci maddesinin 3 numaralı bendinin böyle bir uygulamaya imkan vermediği, Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmiş olmasının vergi tarhı üzerine açılan bir davada sonucu etkileyeceği düşünülebilir ise de, vergileme tarihinde hata oluşturmayan uygulama nedeniyle mücerret iptal kararından söz edilerek tahsil edilen vergilerin düzeltme yoluyla iadesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davayı reddetmiştir.
Karar yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Dr. A.Ö.'nün Düşüncesi: İptal kararları geriye yürüyerek iptal edilen işlemi yapıldığı tarihten itibaren ortadan kaldırmakta ise de iptal edilen genel düzenleyici işlemlere dayanılarak yapılan bireysel işlemler geçerli olmaya devam ettiğinden bunların dava yoluyla düzeltilmesi mümkündür.
Ancak, vergilendirme işlemleri üzerine doğrudan vergi mahkemesinde açılacak davalar dışında, idareye yapılacak düzeltme ve şikayet başvurularının reddi üzerine açılacak davalar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116 ncı ve müteakip maddelerinde vergi hatalarının düzeltilmesi başlığı altında özel olarak düzenlendiğinden bu davaların söz konusu kurallara uygun olarak açılması ve davanın da bu kurallar kapsamında incelenmesi gereklidir.
Vergi Usul Kanunu'nun vergi hatalarının düzeltilmesiyle ilgili kurallarının incelenmesinden, bu yolla düzeltilecek hataların vergilendirme işlemi sırasında ortaya çıkmış olmasının arandığı anlaşılmaktadır.
Ancak, olayda kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ve tahakkuk fişinin düzenlendiği tarihte 91/2073 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1991 yılı ile ilgili kısmının iptal edilmiş olduğu anlaşıldığından, iptal edilen kurala dayalı vergilendirme işleminin hatalı olduğu, bu nedenle temyiz istemine konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı N.A.'nın Düşüncesi: Yükümlü kurumun temyiz isteğinin kabulü ile dosya içinde mevcut düşünce uyarınca Danıştay Dördüncü Daire kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Türk Milleti Adına hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü: Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi kararın özet bölümünde yazılı Danıştay Dördüncü Dairesinin 20.10.1993 günlü ve E:1993/486, K:1993/4909 sayılı kararı aynı gerekçe ve nedenlerle kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin REDDİNE, 17.3.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.