Danıştay Onuncu Daire
Kuruluş tarihinden itibaren yasaların öngördüğü koşulları taşıyan vakfa, kuruluş tarihinden itibaren vergi muafiyeti tanınmasında, yasal bir engel yoktur. İstemin Özeti: Davacı, vakfa vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin 14.6.1994 Tarih ve 94/5768 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, vergi muafiyetinin vakfın kuruluş tarihinden itibaren tanınmasına ilişkin kısminin, başvurusunun muafiyetin kuruluş tarihinden itibaren tanınmasına ilişkin bulunduğu, Maliye Bakanlığının görüşünde aynı yönde olduğu, 903 Sayılı Yasa'da ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzükte muafiyetin kuruluş tarihinden itibaren tanınması yolunda düzenlemeler yer aldığım ileri sürerek iptalin! istemektedir. Karar: Dava, davacı vakfa Türk Medeni Kanunu ve Vakıf senedine uygun faaliyette bulunduğu dönemlere münhasır olmak üzere vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin 14.6.1994 Tarih ve 94/5768 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, vergi muafiyetinin vakfın resmi senetle kurulduğu 14.3.1989 tarihinden itibaren tanınması yolundaki başvurunun reddine ilişkin bölümünün iptali istemiyle açılmıştır. Resmi Senetle 14.3.1989 tarihinde kurulan davacı vakıf 15.3.1989 tarihli başvurusu ile kuruluş tarihinden itibaren vergi muafiyetinden yararlandırılmasını istemiş; bu başvuru Maliye Bakanlığı'nın 15.8.1992 Tarih ve 61633 Sayılı işlemiyle, 11.3.1987 Tarih ve 19397 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar ile bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara vergi muafiyeti tanınması ile ilgili usul ve esasların 1. maddesinin (a) ve (e) bentleri uyarınca, vakfın kurulduğu tarihi izleyen yılbaşından itibaren iki tam yıl faaliyette bulunmadığından bahisle reddedilmiştir. Açılan dava sonucunda, Danıştay 4. Dairesinin 15.10.1991 Tarih ve K:1991/3150 Sayılı kararıyla sözkonusu başvurunun reddine ilişkin bulunan Maliye Bakanlığı işleminin ve işlemin dayanağı 'Usul ve Esaslar'ın 1. maddesinin (a) ve (e) bentlerinin iptaline karar verilmesi üzerine yaptığı başvuruda, bu defa 15.2.1990 tarihli Resmi Gazete'de Maliye Bakanlığı'nca yayınlanan 'Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflarla, Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinde Bulunan Kurum ve Kuruluşlara Vergi Muafiyeti Tanınması ile İlgili Usul ve Esaslar' ile belirlenen koşulların yerine getirilmediğinden bahisle reddedilmesi karşısında, vergi muafiyeti tanıma ya da tanımama yetkisinin Bakanlar Kurulu'na ait olup Maliye Bakanlığı'nın vergi muafiyetinden yararlanmak amacıyla yapılan başvuruları Bakanlar Kurulu'na intikal ettirmekle görevli olduğunu ileri sürerek 14.10.1992 tarihinde yaptığı başvurusu, 903 Sayılı yasa ile yasanın uygulanmasına ilişkin Tüzük hükümleriyle, Danıştay 4. Dairesi kararı uyarınca yerinde görülen davacı vakfın Hesap uzmanı tarafından düzenlenen vergi tekniği inceleme raporu ve ilk başvurusu üzerine ilgili kuruluşlardan alınan görüşler ile 903 Sayılı Yasa'nın 4. maddesinde belirlenen koşulları taşıdığı ve vergi muafiyeti tanınması gerektiği yolundaki Maliye Bakanlığı görüşüyle Bakanlar Kurulu'na intikal ettirilmesi sonucunda da davacı vakfa Türk Medeni Kanunu ve vakıf resmi senedine uygun faaliyette bulunduğu dönemlere münhasır olmak üzere vergi muafiyeti tanınmasına 14.6.1994 tarihinde Bakanlar Kurulunca karar verilmiştir. Uyuşmazlık, aktarılan Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca davacıya tanınan vergi muafiyetinin karar tarihinden mi yoksa yaktı' kuruluş tarihinden itibaren mi uygulanacağına ilişkin bulunmaktadır. 903 Sayılı Kanun'un 4. maddesinde. Bakanlar Kurulunca gelirlerinin en az % 80'ini nev'i itibariyle genel özel ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara tahsis edilen miktar için vergi muafiyeti tanınabileceği hükmü yer almıştır. Anılan Yasa'nın 6. maddesine dayalı bulunan 'Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük'ün vergi muaflığından yararlanma ve muaflığın kaybı başlıklı 37. maddesinde ise, vakfa vergi muaflığının tanınabilmesi için gerekli koşullar belirlendikten sonra, vakfeden kuracağı vakfın vergi muaflığından yararlanmasını isterse, vakıf senedinin bir taslağım dilekçesine ekleyerek Maliye Bakanlığı'na başvuracağı, Maliye Bakanlığının gerekli görürse ilgili Bakanlıklarında düşüncelerini alarak vergi muaflığı tanınması isteğine dair görüşü ile birlikte vakıf senedi taslağım, Bakanlar Kurulunda karar almak üzere Başbakanlığa göndereceği, vergi muaflığı tanınırsa, Maliye Bakanlığı'nın taslağın bir suretini bütün sayfalarım onayarak vakfedene vereceği, vakıf senedi bu taslağa uygun olarak yapılırsa vakfın kuruluş işlemlerinden başlayarak vergi muaflığından yararlanacağı öngörülmüştür. Aynı maddenin 8. fıkrasında ise vakfın kurulmasından sonra da vergi muaflığından yararlanmak için başvurabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, 903 Sayılı Yasa'nın 4. maddesinde ve bu madde hükmüne paralel olan, ilgili Tüzüğün 37. maddesinin ilk fıkrasında belirtilen şartları taşıyan vakıflardan henüz Medeni Kanun Hükümlerine göre kuruluşunu gerçekleştirmemiş olanlara vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin yöntem açıklanmış, bu vakıflardan vergi muaflığından kuruluş işlemlerinden başlayarak faydanalacağı açıkça belirlenmiştir. Buna rağmen, kuruluşunu tamamladıktan sonra vergi muafiyetinin tanınması için yaptığı başvurusu kabul edilen vakfın kuruluş işlemlerinden başlayarak mı yoksa başvurusunun kabulünden itibaren mi vergi muaflığından yararlandırılacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Gelirlerinin en az yüzde seksenin! genel, özel ve katma bütçeli idareler tarafından yürütülen bir hizmetin ya da hizmetlerin yerine getirilmesinin sağlanması dolayısıyla vakfedilenin kamu yararına özgülenmesini teşvik amacıyla bu nitelikte vakıfların vergi muafiyetinden faydalandırılması biçimindeki amaç gözetildiğinde, yasada öngörülen koşulları gerçekleştirilmekle birlikte, vergi muafiyetinden faydalanmak istemiyle kuruluşundan sonra yapılan vakıf başvurularının da yukarıda aktarılan yöntem uyarınca sonuçlandırılacağı ve vergi muafiyetinin tanınması halinde de vakfın, kuruluş işlemlerinden itibaren vergi muaflığından yararlandırılması gerekeceği açıktır. Davacı vakfın da, 14.3.1989 tarihinde resmi senetle kuruluşunu tamamladıktan sonra 15.3.1989 tarihinde kuruluşundan itibaren vergi muaflığından faydalandırılması istemiyle başvuruda bulunduğu bu başvurusunun Maliye Bakanlığınca reddine ilişkin işlemin açılan dava sonunda iptali sonrası vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin işlemlere devam edilerek 903 Sayılı Yasa'nın 4. maddesinde belirtilen hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla kurulduğunun, vakfın amacı ve hesap uzmanı tarafından düzenlenen vergi tekniği inceleme raporuyla saptandığı konusunda çekişme bulunmamaktadır. Öte yandan vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararında vergi muafiyetinin davacı vakfın Medeni Kanun ve Vakıf senedine uygun faaliyette bulunduğu döneme münhasır olarak tanındığı da belirtilmek suretiyle vergi muafiyetinin uygulanmasının geriye dönük uygulanabileceğide açıktır. Bu itibarla, kuruluş tarihinden itibaren gerek 903 Sayılı Yasa'nın 4. maddesi, gerekse ilgili Tüzüğün 37. maddesinde öngörülen koşulları taşıdığı konusunda çekişme bulunmayan davacı vakfa vergi muafiyeti tanınması yolundaki Bakanlar Kurulu Kararının, vergi muafiyetinin, vakfın kuruluş tarihinden itibaren tanınması yolundaki başvurunun reddine yönelik bölümünde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline oybirliğiyle karar verildi.