Danıştay Dördüncü Daire
Tüzel kişinin vergi borcunun tahsili için tüm takip yolları tüketilerek usulüne uygun haciz fişi düzenlenmeden, kanuni temsilcinin takibi mümkün değildir. İstemin Özeti: Kanuni temsilcisi bulunduğu (A) Kimya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 1992/8. ile 10. aylarına ilişkin gelir (stopaj) vergisinin tahsili için davacı adına ödeme emri düzenlenip, tebliğ edilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; borçlu şirketin haciz uygulanan menkul malları borçlarım karşılayacak düzeyde bulunmadığı ve başkaca haczi kabil malı da olmadığından, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, şirketin aktifinde borcu karşılayabilecek düzeyde alacakları olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde 'Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır,' denilmek suretiyle kanuni temsilcilerin sorumluluğu belirtilmiştir Ancak bu maddeye göre kanuni temsilcinin takip edilebilmesi için, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve bunun sonucunda amme alacağının bu kişilerden kısmen veya tamamen alınamamış olması gerekmektedir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 75. maddesinde de 'Yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılır. Yapılan takip safhalarıyla bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz hali tespit olunur.' denilmiş ve 76. maddede aczin neticeleri açıklanmıştır. Anılan Kanun hükmüne göre, borçlunun aciz halinde sayılacağı durumlarda, yapılan takip safhalarıyla bakiye borç miktarının bir aciz fişinde gösterilmek suretiyle aciz halinin tespit olunması gerekmektedir. Amme alacağının Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilcilerden takibi yoluna gidilebilmesi için, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi, borçlunun borcu karşılayabilecek düzeyde haczi kabil malı bulunmaması veya bulunan malların satış bedelinin borcu karşılamaması sebebiyle borçlunun aciz halinde olması ve bu durumla birlikte bakiye borç miktarının bir aciz fişinde gösterilmesi gerekmektedir. Kanuni temsilcilerin takibi, ancak tüm bu safhalardan sonra mümkündür. Olayda, borçlu kurum hakkında yapılan takip sonucu bir kısım menkul mallar haczedilmiş, ancak borçlu kurumun başkaca haczi kabil maltarının bulunup bulunmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadan, haciz tutanağına yazılan 'başkaca haczi kabil malı yoktur' ifadesiyle yetinilmiş ve aciz fişi düzenlenmeden, doğrudan kanuni temsilci olan davacının takibi yoluna gidilmiştir. Bu durumda, kanuni prosedür tamamlanmadan ve borçlu kurum hakkında yapılan takip sonuçlanmadan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde ve bu ödeme emrine karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır. Bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar ve rildi.