Danıştay Onbirinci Daire
Beyana çağrı yazısının mükellefe tebliğ edildiği hallerde, VUK'nun 371. maddesinde aranan 'kendiliğinden haber verme' koşulunun gerçekleştiğinden söz edilemez. İstemin Özeti: 1988 yılı Ağustos dönemine ait katma değer vergisi beyannamesini' beyana çağrı yazısının tebliğinden sonra pişmanlık istemiyle veren yükümlünün bu istemi kabul edilmeyerek adına kaçakçılık cezalı katma .değer vergisi ile dahili tevkifat salınmıştır. Ankara 6. Vergi Mahkemesinin 30.12.1992 Gün ve E:1991/88, K:1992/1716 Sayılı kararıyla; beyana çağrı yazısının vergi incelemesine başlama niteliği taşıyan bir yazı olmaması nedeniyle bu yazının tebliğinden sonra yapılan pişmanlık isteminin kabul edilmesi gerektiği, öte yandan, satışa konu römork ile çekicinin katma değer vergisi hariç 14.000.000 liraya satıldığı yolunda idarece yapılmış bir saptama bulunmadığından, söz konusu araçların katma değer vergisi dahil 14.000.000 liraya satıldığının kabulünün zorunlu olduğu ayrıca, araçların satın alınmasında ödenen 1.371.000 lira tutarındaki katma değer vergisinin, araçların 3 yıl işletmede kalmadan aynı yıl satılması nedeniyle indirim konusu yapılmasında yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle terkin etmiştir. Vergi dairesi müdürlüğünce, re'sen takdir sonucu saptanan matrah farkı üzerinden yapılan cezalı tarhiyatın yasal olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir. Karar: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 371. maddesinde beyana dayanan vergilerde kaçakçılık (338, 346 ve 347. maddelerinde yazılı şekilde yapılanlar dahil) ağır kusur ve kusur mahiyetindeki kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere maddede yazılı kayıt ve şartlarla kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kesilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Beyana çağrı yazısının yükümlülere tebliğ edildiği hallerde maddede aranan 'kendiliğinden haber verme' koşulunun gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği, bunun sonucu olarak da pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacakları kuşkusuzdur. Bu durumda ayrıca vergi incelemesine başlanıp başlanmadığı hususunun araştırılmasına gerek bulunmadığından Vergi Mahkemesi kararının bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde görülmemiştir. Ancak, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 31. maddesinde takdir komisyonu kararında bulunacak hususlar sayılmış olup, maddenin 8. bendinde 'takdirin müstenidatı ve takdir hakkında izahat bulunması' gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda, yükümlünün pişmanlık hükümlerinden yararlanmasına olanak bulunmamakla birlikte, yukarıda anılan 213 Sayılı Kanun'un 31. maddesinin 8. bendi göz önüne alındığında dosyada mevcut takdir komisyonu kararından, takdirin dayanağım oluşturan incelemenin yeterli olmadığının anlaşılması karşısında, tarhiyatın terkini yolundaki Ankara 6. Vergi Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine oybirliği ile karar verildi.,