Dairesi
DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU E. 1995/16
Karar No
1995/280
Esas No
1995/16
Karar Tarihi
24-11-1995

T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

o BANKA VE SİGORTA MUAMELELERİ VERGİSİ (Repo Gelirleri - Menkul Kıymet Satış Karı)

o İSTİSNALAR (Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarının İtfa Süresi Sonundaki Faiz Getirileri - Banka Sigorta Muamele Vergisine Tabilik)

o REPO GELİRLERİ (Menkul Kıymet Satış Gelirleri - Banka ve Sigorta Muamelesi Vergisine Tabi Olduğu)

o MENKUL KIYMET SATIŞ GELİRLERİ (Repo Gelirleri - Banka Sigorta Muamele Vergisine Tabi Olduğu)

o DEVLET TAHVİLİ VE HAZİNE BONOSU FAİZ GELİRLERİ (İstisna)

Özet : Devlet tahvili ve hazine bonolarının itfa süresi sonundaki getirisi olan faizler vergi dışı bırakılmıştır. Repo işlemi nedeniyle bankalar tarafından alınan paralar menkul kıymet satış karı sayılır, banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulacağı hakkında.

İstemin Özeti: Repo işlemine konu yapılan devlet tahvili ve hazine bonoları nedeniyle banka lehine alınan paralar üzerinden vergi tahakkuk ettirilmemesi istemiyle beyanname veren kurum adına, çekincesi kabul edilmeyerek tahakkuk ettirilen banka ve sigorta muameleleri vergisine karşı dava açılmıştır.

Davayı inceleyen Ankara 1. Vergi Mahkemesi; ihtilaflı mali yıl Bütçe Kanunu'nun iç borçlanmaya ilişkin bölümünde yer alan kurallarında hiçbir ayırım yapılmaksızın devlet tahvili ve hazine bonolarının vadelerinde veya vadelerinden önce elden çıkarılmasından elde edilen gelirin her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna tutulduğu, banka adına aynı nedenle ancak, inceleme ile bulunan fark üzerinden vergi tarhına ilişkin dosyalarda inceleme elemanının, bu gibi gelirlerin menkul sermaye iradı sayılmaması nedeniyle vergiye tabi olduğu görüşünü taşıdığı, oysa Bütçe Kanunu'nun ilgili hükmünde menkul sermaye iradı olup olmama yönünden ayırım yapılmadığı, gerekçesiyle tahakkuku yasaya aykırı görerek kaldırmıştır.

Karara karşı yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi K: 1994/2662 sayılı kararıyla; repo işleminin, vadesi içinde geri alım taahhüdü ile devlet tahvili ve hazine bonosu gibi kıymetlerin elden çıkarılması olduğu, reponun taraflarının, vade ve faiz oranını serbestçe belirledikleri ve bu faizin, geri alım taahhüdüyle yapılan satışa konu tahvil veya bononun kendi faizinden bağımsız olduğu, vergisi uyuşmazlık konusu yapılan mali yıla ilişkin Bütçe Kanununda öngörülen istisnanın, hazine ile bankalar arasındaki işlemleri kapsayacağı, nitekim, inceleme elemanının da repo işlemine konu olan menkul kıymetin son geri alma tarihi ile itfa tarihine kadar geçen süre içinde elde edilen faizi vergi matrahı dışında bıraktığı, ihtirazi kayıtla beyan edilen ve davacı bankanın repo yoluyla elde ettiği paranın Bütçe Kanunu kapsamında faiz ve anapara ödemesi olmadığı, bu yüzden 6802 sayılı Yasanın 28 inci maddesi uyarınca vergiye tabi tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı, gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Ankara 1. Vergi Mahkemesi K: 1994/1138 sayılı kararıyla; her yıl Bütçe Kanunlarının iç borçlanma ile ilgili hükümlerine konulan bu yoldaki kuralların, teşvik amaçlı ve genel nitelikli istisna hükümleri olduğu, bu istisnanın kapsamı yönünden de hiçbir sınırlama yapılmadığı, kaldı ki, bir yıl vadeli ve % 50 faizli, 1000.- lira üzerinden ve nominal bedele faiz eklenerek ihraç edilen tahvilin, vadeden altı ay önce elden çıkarılması sırasında, 500.- liralık faizin işlemiş döneme ait kısmı olan 250.- lirasının elde edilmiş olacağı, bu kısmın, muhasebe kayıtlarına faiz geliri olarak intikal edeceği, bu farkın Gelir Vergisi Kanunu'nun 75 inci maddesinin son fıkrası uyarınca ticari kazanç olarak nitelenmesinin, gider vergisi yönünden faiz olma niteliğini kaldırmayacağı ve gider vergisi yönünden bu faizlerin vergiden müstesna olduğu, bir diğer yönden Bütçe Kanunu'nun sadece faizleri değil, ana para ödemelerini de vergiden müstesna tuttuğu, çünkü bu tür menkul kıymetlerde faizin de ana paraya dahil olduğu, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 8 inci maddesinin 17 nci fıkrası hükmünün de karışıklığı önlemek amacıyla öngörüldüğü, tüm bu nedenlerle devlet tahvili ve hazine bonolarının vadeden önce elden çıkarılması halinde 6802 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin (c) bendine göre muaflıktan yararlandırılmamasının Bütçe Kanunu ile getirilen muaflıktan yararlanmasına engel teşkil etmeyeceği, gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.

Direnme kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi savunulmuştur.

Kıdemli Tetkik Hakimi S.K.'nın Düşüncesi: 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun, banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusu ile vergiyi doğuran olayı tanımlayan 28 inci maddesinin ilk fıkrasında; bankaların ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları, bütün işlemler dolayısıyla kendi lehlerine hangi ad ile olursa olsun nakten veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu belirtilmiştir.

Aynı yasanın bu vergide istisnaları düzenleyen 29 uncu maddesinin (C) fıkrasında, özel kanunlarla her türlü vergiden müstesna tutulmuş esham ve tahvilatın faiz, temettü ve ikramiyeleri banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna edilmiştir.

Yasanın 28 ve 29 uncu maddelerinde yer alan bu düzenleme karşısında bankaların yaptıkları herhangi bir işlem nedeniyle lehlerine nakten veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisi dışında tutulabilmesi için bu paraların, faiz, temettü veya ikramiye olması gerekmektedir.

Bu nedenle repo işleminin niteliğinin irdelenmesi gerekmektedir. Bu işlemin hukuki temelleri araştırıldığında. T.C. Merkez Bankasının açık piyasa işlemleri yapabilmesine olanak sağlayan 3291 sayılı Yasanın 4 üncü maddesiyle 1986 yılında 1211 sayılı Yasanın 52 nci maddesinin değişik düzenlemesine inilmektedir. Değişik 52 nci maddenin (f) fıkrasında; alım-satım tarihini izleyen 91 günü aşmamak üzere T.C. Merkez Bankasının hazine bonosu ve devlet tahvili gibi menkul kıymetlerle geri satma veya geri alma anlaşması yapmasına olanak tanınmıştır.

Bu tarihten daha geriye gidildiğinde, 2499 sayılı Yasanın yürürlüğe konulmasından sonra ve 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye 14.9.1982 gününde 45 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek 29 uncu madde ile menkul kıymetlerin alım-satım faaliyetinde bulunanların 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre faaliyet yürütmelerinin zorunlu kılındığı ancak, maddenin üçüncü fıkrasıyla satılan menkul kıymetlerin geri alınması taahhüdüyle belge verilmesinin yasaklandığı görülmektedir.

1992 yılına gelindiğinde, T.C. Merkez Bankasının, bankalar ve diğer yetkili kuruluşlarla 1986 yılından başlayarak yürüttüğü geri alım ve satım taahhüdü içeren anlaşmaların, bankalar tarafından da fiilen uygulandığı ve bu uygulamanın yasal bir çerçeveye gösterdiği gereksinme gözönüne alınarak, 3794 sayılı Yasanın 20 nci maddesiyle 2499 sayılı Yasanın 30 uncu maddesinin başlığı ve bentleri değiştirilmiş, 18 inci maddesiyle de 22 nci maddesi değiştirilerek repo sözleşmelerine ilişkin faaliyet, ilke ve esasları belirlemek görevi Sermaye Piyasası Kuruluna verilmiş, 45 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 29 uncu maddenin üçüncü fıkrasındaki yasak kaldırılmıştır.

3794 sayılı Yasanın gerekçesinde de bu düzenlemenin; "... sermaye piyasasının mevcut işleyişinde düzenlenmesi zorunlu hale gelen repo, açığa menkul kıymet satış işlemleri ve kredili menkul kıymet alım satımı konusunda ..." kurula yetki verilerek, "... portföy yönetiminin etkinleştirilmesinin ..." amaçlandığı belirtilmek suretiyle, ekonomik yaşamda fiilen yaşayan kurumlara hukuksal temel oluşturmak üzere yapıldığı vurgulanmıştır.

Para piyasasında etkinliği bulunan kuruluşların yaklaşık 8-10 yıldan bu yana portföylerindeki kimi menkul kıymetleri repoya konu yaptıkları bilinmektedir. "Repo", bankalar ve bu işlemi yapmaya yetkili olanların bu işleme konu yapılabilen menkul kıymetleri; vadeleri içinde kalmak koşuluyla ve geri alım taahhüüyle elden çıkarmalarıdır.

Mevzuatı, piyasadaki işleyişe uygun hale getirmek amacıyla yapılan düzenlemeler incelendiğinde, reponun; hukukumuza yeni girmiş bir sözleşme tür olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu sözleşme ile konusunu oluşturan menkul kıymetin mülkiyeti intikal etmektedir. İntikal eden menkul kıymet üzerinde tasarruf süresi repo vadesi ile sınırlı kalmakta ancak, yeni malik vade sonunda menkul kıymetin mülkiyetini karşı tarafa yeniden intikal ettirme yükümlülüğü altına girmektedir. Bu nedenle repo sözleşmesine konu olan menkul kıymetin, herhangi bir borç sözleşmesinde olduğu gibi para borcunun teminatı olduğu söylenemez. Repo sözleşmesinin bağıtlanmasından sonra menkul kıymetin alıcı durumundaki yan adına saklanması da bu saptamayı değiştirici nitelikte değildir. Çünkü sözleşmenin aynı tarafı, dilediği takdirde repo vadesi içinde söz konusu menkul kıymetler karşılığında başka işlemler de yapabilmekte, tasarruf hak ve yetkilerini kullanabilmektedir.

Bu nedenlerle banka tarafından repo sözleşmesi nedeniyle elden çıkarılan menkul kıymetlerin geri alımı sonucunda banka lehine alınan paraların, menkul kıymet satış karı olduğu sonucuna varılmaktadır. Kuşkusuz böyle bir karın oluşması, bankanın, repo satış bedelini, repo faizinin üzerinde saptayabildiği durumlarda söz konusu olup, bu bedelin belirleyicisi ise repo satıcısı bankanın işlem günündeki likit gereksinmesidir. Nitekim, inceleme üzerine uygulanan tarhiyatlara ilişkin dosyalarda bulunan inceleme raporu ekindeki listelerden, davacı bankanın da bu yolda işlem yaptığı ve tasarrufuna giren söz konusu menkul kıymetlerin repo satış bedelini, kendi alış bedeline eşit tutarak belirlediği birçok işleminin bulunduğu görülmektedir.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan karlar, 6802 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin (c) fıkrasında yazılı istisnalardan değildir.

Vergisi uyuşmazlık konusu mali yıla ilişkin Bütçe Kanunu'nun "Hazine ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler" başlıklı ikinci kısmında yer alan birinci ve ikinci bölüm kuralları, devlet borçları ile hazine işlemlerine özgü kurallardır. Bu kurallarda bazı vergiler ayrık tutularak her türlü vergi ve resimden müstesna tutulan işlemler ise iç borçlanmaya ilişkin işlemler, tahvil ve bonoların faiz ve bedelleridir.

Bütçe Kanununda öngörülen istisnaların amacı dışında kalan ve bankalarla üçüncü kişiler arasındaki repo işlemlerine de uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı B.A.'nın Düşüncesi: Mükellef bankanın Nisan 1992 ayına ait beyannamesini ihtirazi kayıtla verdiği halde hazine bonosu ve devlet tahvili ile ilgili repo işlemleri için tarh ve tebliğ edilen banka ve sigorta muameleleri vergisini terkin eden Ankara 1 inci Vergi Mahkemesi kararını bozan Danıştay 7 inci Daire kararına uymayarak ilk kararında ısrar eden Ankara 1 inci Vergi Mahkemesi kararının bozulması istenmektedir:

Uyuşmazlık repoya konu edilen hazine bonosu ve devlet tahvilinin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olup olmadığına ilişkindir.

Gelişmiş para piyasalarında bankalar ve banka dışı mali aracı kuruluşların sık kullandıkları yerleşmiş adıyla repo 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 22 nci maddesinde 3794 sayılı Kanun ile değişiklik yapılarak ülkemizde de yasallaştırılmış bulunmaktadır.

İlke ve esasları kanunda yetkili kılınan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tesbit edilerek 31.7.1992 günlü Resmi Gazetede yayımlanan V/7 sayılı tebliğe göre repo, kanunda sayılmış olan menkul kıymetlerin geri alma taahüdü ile satım ve geri satma taahüdüyle alımı olmaktadır. Bu şekilde sözü edilen menkul değerler vade tarihinden önce elden çıkarılarak bir gelir sağlanmaktadır. Repo, bankalarla, Sermaye Piyasası Kanununa göre izin almış olan aracı kuruluşların Merkez Bankasıyla ve kendi aralarında ayrıca 3. kişilerle yapılması mümkün olup bu yolla menkul kıymetin vad tarihi aşılmamak şartıyla vade ve faiz oranı taraflarca serbestçe tesbit edilerek gelir elde edilmektedir.

Olayda davacı bankaca yapılan repo işlemleri sonunda elde olunan bu meblağ 6802 sayılı Kanunun 28 nci maddesine göre vergilendirilmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan 3790 sayılı 1992 yılı Bütçe Kanunu'nun iç borçlanma ile ilgili 33 üncü maddesinde çıkarılacak tahvillerin faiz ve ana para ödemeleri ile yukarıda sözü geçen mali servis anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer konsolide devlet borçları ile ilgili gider ve işlemler her türlü vergi (gelir ve kurumlar vergisi hariç) resim ve harçtan müstesna olduğu bu fıkradaki hükümlerin hazine bonoları ile daha önceki yıllarda ihraç olunan devlet tahvili, hazine bonoları ve diğer konsolide devlet borçları ile ilgili işlemlerde de geçerli olduğu belirtilmiştir.

Devlet tahvili ve hazine bonosunun vadesinden önce elden çıkarılması sonucu elde olunan gelirin faiz olduğu bu kanun maddesi kapsamında vergiden istisna edildiği öne sürülmektedir.

Uyuşmazlığın çözümü için elde olunan gelirin menkul sermaye iradı mı yoksa menkul değerlerin vadesinden önce şartlı olarak satılması mı olduğu, şayet faiz kabul edilirse Bütçe Kanunu'nun anılan hükmü kapsamında bulunup bulunmadığı hususlarının belirlenmesi icabetmektedir.

Repo işleminin hukuki niteliği ilk kez 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda ve bu kanunla yetkili kılınan sermaye kurulu tarafından yayımlanan V/7 sayılı tebliğde açıklanmış bulunmaktadır.

Tebliğin 1 nci 6 ncı ve 8 nci maddelerinden repo işleminin, ilgili menkul kıymetin itfa tarihi aşılmamak üzere vadenin ve faiz oranının serbestçe belirleneceği ve mülkiyetin alıcıya geçtiği şartlarıyla bir alım satım işlemi sayıldığı anlaşılmakta olup, yapılış amacı, içeriği irdelendiğinde serbest piyasa ihtiyacının ortaya çıkarttığı kendine has özellikleri olan bir akit türü olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bu bakımdan elde olunan gelirin menkul sermaye iradı olduğunu söylemek mümkün değildir.

Kaldı ki Bütçe Kanunu'nun 33 üncü ve 39 ncu maddeleri iç borçlanma ve hazine işlemleri olarak ele alınmış olup repo işlemlerini bu kapsamda mütalaa etmek açıkca vergiye tabi olan bir işlemi yorum yoluyla vergi dışı bırakmak olacaktır.

Açıklanan sebeplerle menkul değerlerin vadesinden önce elden çıkarılmasından doğan müsbet farkın banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaf olduğu gerekçesiyle dava konusu banka ve sigorta muamele vergisini terkin eden Ankara 1 inci Vergi Mahkemesi kararını bozan Danıştay 7 inci Daire kararına uymayarak ilk kararında ısrar eden Ankara 1 inci Vergi Mahkemesi kararı 6802 sayılı gider Vergileri Kanunu'nun 28 inci maddesinin 3297 sayılı Kanunla değişik 1 inci fıkrası amir hükmüne aykırı bulunduğundan temyiz talebinin kabulüyle Ankara 1 inci Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.

Türk Milleti Adına hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, çağırı yapılan duruşma gününde vergi dairesi başkanlığını temsilen gelen Hazine Avukatı ... ile diğer taraf vekili Avukat ... dinlenip, Danıştay Savcısı B.A.'nın düşüncesini açıklaması üzerine taraflara yeniden söz verilerek duruşmaya son verilip, Kıdemli Tetkik Hakimi S.K.'nin açıklamaları ve düşüncesi dinlendikten sonra dosya incelenerek gereği görüşüldü: Bankanın, devlet tahvili ve hazine bonosu ile yaptığı repo işleminden lehine aldığı paranın vergisi uyuşmazlık konusu yapılan yılın Bütçe Kanunu hükümleri gereğince ve faiz niteliği taşımasından dolayı banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesna olduğu sonucuna ulaşan vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

1992 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun ikinci kısmı "Hazine ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler" başlığını taşımakta birinci bölümde; devlet borçlarının yönetimi, iç borçlanma ve dış borçlanma, ikinci bölümde ise hazine bonoları ve avans işlemleri düzenlenmektedir. İç borçlanmayı düzenleyen 33 üncümaddede, anılan mali yılda hangi vade ve miktarda iç borç sözleşmesi yapılabileceği belirlendikten sonra bu konuda Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan yetkili kılınmış ve bu yetki sınırları içinde çıkarılacak devlet tahvillerinin satışına katılacak bankalara ödenecek komisyon ve banka muameleleri vergisi ile aynı bankaların satış dolayısıyla yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların hazinece bankalara geri ödenmesine ilişkin esasların mali servis anlaşmaları ile saptanması öngörülmüştür.

Aynı maddenin (b) bendinin üçüncü fıkrasında; çıkarılacak tahvillerin faiz ve anapara ödemeleri ile yukarıda değinilen mali servis anlaşmasında yer alacak ödemelerin ve bunlar dışında kalan konsolide devlet borçları ile ilgili gider ve işlemlerin gelir ve kurumlar vergisi hariç, her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna olduğu, ikinci fıkrasında cari yılda çıkarılacak veya daha önceki yıllarda çıkarılmış tahvillerin, işlemiş faizleri ödenmek suretiyle erken itfaya tabi tutulabileceği, dördüncü fıkrasında ise bu hükümlerin, hazine bonoları ile daha önceki yıllarda ihraç olunan tahvil ve bonolar ile diğer konsolide devlet borçları ile ilgili işlemlerde de geçerli olduğu kabul edilmiştir.

Hazine bonolarının çıkarılmasıyla ilgili olarak 39 uncu maddenin ilk iki fıkrasında benzer düzenleme yapıldıktan sonra üçüncü fıkrada, hazine bonolarının faiz ve bedelleri ile bunlarla ilgili ödemeler ve borçlanmaya ilişkin bütün işlemlerin, gelir ve kurumlar vergisi hariç, her türlü vergi ve resimden müstesna olduğu kurala bağlanmıştır.

Bütçe Kanunu'nun değinilen kuralları erken itfaya tabi tutulmadıkça devlet tahvili ve hazine bonolarının itfa süresi sonundaki getirisi olan faizler ile bu menkul kıymetlerin bedellerini vergi dışı bırakmıştır. Vergi dışı bırakılan bu getiri ve bedeller, devletin borçlanması ve borcunu ifa ile ilgili olduğundan, istisna hükmünün bankalarca evvelce satın alınmış devlet tahvili ve hazine bonoları üzerinden üçüncü kişilerle yapılan işlemler yönünden de hüküm ifade etmesi söz konusu değildir. Tersine yaklaşım, yorum yoluyla vergi istisnası yaratılması sonucunu doğuracağından yasallık ilkesine aykırı olacaktır.

Bilindiği gibi repo, devlet tahvili, hazine bonosu ve gelir ortaklığı senedi gibi kimi menkul kıymetlerin bu işlemin taraflarının özgür iradeleriyle belirleyecekleri vade sonunda geri alım taahhüdüyle satılmasına ilişkin sözleşmedir. İşlemin gereği olarak repoya konu menkul kıymetlerin mülkiyeti repo vadesi süresince müşteriye intikal etmektedir. Müşteriye yapılan işlem nedeniyle emanet makbuzu verilmesi ve işlemin banka cüzdanı ile izlenmesi, bu sonuca etkili değildir.

Devlet tahvili ve hazine bonosu gibi menkul kıymetlerin getirisi olan faiz, bu kıymetlerin itfa süresi sonunda gerçekleşmektedir. Erken itfaya tabi tutulmadıkça söz konusu menkul kıymetlerin el değiştirmesinden elde edilen getiri, faiz olarak nitelenemez.

Repoya konu menkul kıymetlerin vade sonu bedeli, ekonomik koşullar gözetilerek ve menkul kıymet satıcısı durumundaki bankanın likit gereksinmesine göre saptanmaktadır. Bu işlem, menkul kıymetlerin itfa süresi içindeki belirli bir zaman aralığı için yapıldığından, repo satış ve geri alım bedelinin bir anlamda repo vadesi kadar süreye ilişkin faizi içermesi, bu işlemden elde edilen paranın faiz olarak nitelenmesine olanak vermeyeceğinden işlemin, mülkiyet intikal ettirme özelliğinden dolayı repo yapan banka yönünden repo işlemi nedeniyle elde edilen paranın, menkul kıymet satış karı olduğunun kabulü zorunludur.

6802 sayılı Yasanın 28 inci maddesine göre bankaların yapmış oldukları işlemler dolayısıyla kendi lehlerine nakten veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir. 29 uncu maddenin (c) fıkrası ise özel yasalarla her türlü vergiden müstesna tutulmuş esham ve tahvilatın sadece faiz, temettü ve ikramiyelerini bu verginin dışında bırakmıştır. Repo işlemi edeniyle bankalarca alınan paraların menkul kıymet satış karı olması nedeniyle banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu nedenlerle, Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 24.10.1994 günlü ve E: 1994/932, K: 1994/1138 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, 24.11.1995 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, davanın kabulü yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.

Bu nedenle, istemin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı