Danıştay Onbirinci Daire
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü adına düzenlenen ihbarnamelerin il müdürlüğüne tebliğ edilmesi üzerine Genel Müdürlükçe ıttıla tarihinden itibaren uzlaşmaya başvuru süresinin başlayacağı gerekçesiyle, istemi süre yönünde red eden il uzlaşma komisyonu kararının iptali istemiyle açılan davayı uygun bulan mahkeme kararının bozulması yerindedir. İstemin Özeti: Dava, 1992 ve 1993 yıllarının değişik dönemlerine ilişkin olarak vergi inceleme raporuna dayanılarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Afyon il Sosyal Hizmetler Müdürlüğü adına düzenlenen ihbarnamelere karşı , Genel Müdürlükçe yapılan uzlaşma başvurusunun süreden reddedilmesine ilişkin ;, Afyon il Uzlaşma Komisyonu kararının iptali istemiyle açılmıştır. Afyon Vergi Mahkemesi 13.7.1994 Gün ve E:1994/29, K:1994/lll Sayılı kararı ile; olayda, ilgili dönemler için tarh edilen cezalı katma değer vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ihbarnamelerin davacı Genel Müdürlüğün Afyon il Müdürlüğüne 11.1.1994 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu tarhiyatın il Müdürlüğünce Genel Müdürlüğe bildirilmesi sonucu Genel Müdürlüğün duruma muttali olduğu, 19.1.1992 tarihini tebliğ tarihi kabul ederek otuz gün içinde uzlaşmaya gittiği, uzlaşma komisyonunun ise, tebligatın 11.1.1994 tarihinde yapıldığım, dolayısıyla bu tarih esas alınarak uzlaşma başvurusunun yasada belirtilen otuz günlük sürede olmadığı gerekçesiyle işlemi süreden reddettiğinin anlaşıldığı, 213 Sayılı Kanun'un 98. maddesinde kamu idare ve müesseselerine yapılacak olan tebliğin esaslarının belirlendiği, söz konusu madde hükmüne göre tebligatın tüzel kişiliğin en büyük amiri olan genel müdür veya genel müdür yardımcısı veya genel müdürlüğün yetkili kılacağı memurlara yapılması gerekirken bahsedilenler dışında genel müdürlüğün Afyon il Müdürlüğüne yapılmasının anılan yasa hükmüne aykırı elması nedeniyle olayda usulsüz tebliğin söz konusu olduğu, bu durumda, tebligattaki usulsüzlük nedeniyle, davacı Genel Müdürlüğün ihbarnamelere muttali olduğunu bildirdiği 19.1.1994 tarihini tebliğ tarihi kabul ederek bu tarih itibarıyla otuz günlük süre içinde yaptığı uzlaşma isteminin süre aşımı nedeniyle reddinde kanuna uygunluk görülmediği gerekçesiyle davayı kabul etmiştir. Vergi dairesi müdürlüğü; vergi dairesi yetki alanı içinde bulunan ve ayrı bir iktisadi işletme olarak katma değer vergisi mükellefi olduğu tartışmasız olan il müdürlüğünün tebligatı almaya yetkili olduğu, bu hususun 213 Sayılı Kanun'un mükel lef ve vergi dairelerine ilişkin esasları belirleyen değişik müddetleri ile de sabit bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz konusu; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Af. yon il Müdürlüğü'nün tarhiyata konu verginin mükellefi bulunup bulunmadığı hususu ile anılan il müdürlüğü adına yapılan tarhiyat hakkında genel müdürlükçe yapılan uzlaşma istemi başvurusunu süreden reddeden il uzlaşma komisyonu kararının yerinde olup olmadığının çözümüne ilişkindir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 'mükellef ve vergi sorumlusu' başlıklı 8. maddesinde; 'mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir' hükmü yer almıştır. 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 'mükellef başlıklı 8. maddesinde de, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların katma değer vergisinin mükellefi olduğu belirtilmiştir. Olayda da, vergi dairesince, il müdürlüğü adına mükellefiyet tesis edilerek anılan müdürlüğün verginin mükellefi olarak kabul edildiği anlaşılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, yukarıda anılan kanun maddeleri ile fiili durum açısından il müdürlüğü adına tarhiyat yapılabileceği hususu doğaldır. Ancak, tüzel kişiliği bulunmayan il müdürlüğünün faaliyeti nedeniyle doğan katma değer vergisi tarhiyatından dolayı adına tebliğ edilen ihbarnameler sonrası uzlaşmaya gidilmek istenmesi halinde, olayın tebligatın hangi binme yapılması gerekeceği açısından irdelendiğinde süresinde yapılıp yapılmadığının saptanması gerekmektedir. 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'nun 'Kuruluş' başlıklı 5. maddesinde, 'bu Kanunla verilen görevleri yapmak üzere Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu ile Başbakanlığa bağlı kamu tüzel kişiliğine sahip katma bütçeli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatı Ankara'dadır.' denildiği, 'Kurumun kuruluşu' başlıklı 8. maddesinde, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, bir genel müdürün yönetiminde merkez ve taşra teşkilatından oluşur' hükmüne yer verildiği, 12. maddesinde ise kurumun taşra teşkilatı düzenlenmiş olup, taşradaki dört birimden birinin de İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü olduğunun anlaşıldığı, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün kuruluş, kadro ve görevleri başlıklı 14. maddesinde de, il sosyal hizmetler müdürünün, kurumun ildeki temsilcisi ve il idare şube başkanı statüsünde olup, ildeki kuruma bağlı kuruluşların amiri olduğu, il içindeki uygulama ve işlemlerden vali ve genel müdüre karşı sorumlu olduğu belirtilmiştir. Yukarıda sözü edilen 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'nda bu tür tebliğlerde tebligata kimin muhatap olacağı belirtilmemekle birlikte anılan hükümlerin genel mantık çerçevesi içinde genel müdürlüğün taşradaki birimi ve temsilcisi olan ve ildeki faaliyetleri onun adına yürütmekle görevli il müdürlüğünün genel müdürlük adına ilde yaptığı ve yapması nedeniyle vergi mükellefi sayıldığı faaliyetlerinden doğan yükümlülük nedeniyle de genel müdürlük adına tebligat evrakım tebellüğ edebileceğinin kabulü gerekir. Öte yandan, idarenin bütünlüğü ilkesi göz önüne alındığında da il müdürlüğünün genel müdürlük adına tebligatı almaya yetkili olacağı tabiidir. Bunun yanı sıra '213 Sayılı Kanun'un 'Kamu idare ve müesseselerine tebliğ' başlıklı 98. maddesinde, 'kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğin, bu idare ve müesseselerin en büyük amirlerine veya bunların muavinlerine veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılacağı hüküm altına alınmış olup, bu madde hükmü çerçevesinde de olay irdelendiğinde; kuruluş kanunundaki genel mantıktan hareketle ilde genel müdür adına işlem yapabilen il müdürünün tebligat evrakım genel müdürlük adına tebellüğ ettiğinin de kabulü bir gerçek olup, il müdürlüğü adına yapılan tebligatın genel müdürlük adına yapılan bir tebligat olduğunun kabul edilmek suretiyle tebliğ tarihinin tebligat evrakının il müdürlüğünce tebellüğ edildiği tarih olarak kabul edilmesi gerekeceği doğaldır. Bu nedenle, genel müdürlükçe uzlaşmaya gidilirken ve uzlaşma başvuru tarihi hesaplanırken ıttıla tarihinin esas alınması anılan kanun hükmüne de aykırı olduğundan il müdürlüğüne yapılan tarihin esas alınması gerekmektedir. Bu durumda, 213 Sayılı Kanun'un 'uzlaşma talebi' başlıklı Ek4. maddesinde yer alan, 'uzlaşma talebi mükellef veya cezaya muhatap olanlar için vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılır' hükmü gereğince, il müdürlüğünün genel müdürlüğün ilde onun adına faaliyetlerini takip eden bir birim elması nedeniyle anılan birime tebligat evrakının 11.1.1994 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldığından bu tarih yerine Genel Müdürlükçe olaya muttali olunduğu ileri sürülen tarih esas alınmak suretiyle ve bu nedenle de otuz günden sonraki bir tarihte uzlaşmaya gidildiğinden uzlaşma isteminin süreden reddedilmesinde isabetsizlik yoktur. . . Bu durumda, mahkemece, genel müdürlüğün olaydan bilgi, sahibi edildiği tarih esas alınarak uzlaşmaya otuz günlük süre içinde gidildiğinin kabulü suretiyle il uzlaşma komisyonunun uzlaşma istemini süreden reddeden kararının iptali yönünde verilen kararda isabet bulunmadığı açıktır. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasın^ oybirliği île karar verildi.