Danıştay Onbirinci Daire
Kamu alacağının ödenmemesinden ihmali bulunan ve ilgili dönemde kanuni temsilcilik şifalının sona erip ermediği hususu yeterince araştırılıp incelenmeden, ödeme emrinin iptali yerinde değildir. İstemin Özeti: Davacının ortağı ve kanuni temsilcisi bulunduğu (D) Tarım Ürünleri Pazarlama ve Ticaret Limited Sirkelinin 1987 yılı Şubat ve Mart dönemine ilişkin kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizi borcunun tahsili amacıyla sorumlu sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Adana 1. Vergi Mahkemesinin 29.3.1994 Gün ve E: 1994/24 K: 1994/283 Sayılı Kararıyla; dosyanın incelenmesinden, davacının kanuni temsilcisi bulunduğu şirkete ait kamu aiacağının vadesinde ödenmemesinde ihmal veya kastı olduğu yolunda idarenin bir tespiti bulunmadığı gibi şirketteki hisselerini 27.10.1987 tarihinde devrederek ortalıktan ve yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı anlaşıldığından, anılan tarihten sonraki dönemlere ait şirketin vergi borcunun davacıdan istenilemeyeceği, bu nedenle, 213 Sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal etmiştir. Vergi dairesince, davacının kanuni temsilcisi olduğu döneme ilişkin şirket kamu alacağının tahsili amacıyla sorumlu sıfatıyla adına düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinin yasal olduğu, ileri sürülerek bozulması istenilmektedir, Karar: Uyuşmazlık, (D) Tarım Ürünleri Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketinin 1987 yılı Şubat ve Mart dönemine ait kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin şirketten tahsil imkanının kalmadığından bahisle şirket ortağı olan'davacı adına ödeme emri düzenlenmesinden kaynaklanmıştır. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte bulunan 10. maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden, mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için, vergi ödevlerinin temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu yerine getirilmemiş olması nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve ziyaa uğratılan verginin tüzel kişinin varlığından alınamaması gerekmektedir. Diğer yandan, 6183 Sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 35. maddesinde, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların, vazettikleri ve vaz'ını taahhüt ettikleri sermaye miktarından doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacağı hükmüne yer verilmiştir. 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun limited ortaklıklarda ortak olan müdürlere ilişkin 540. maddesinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakabileceği, kuruluştan sonra şirkete giren ortaklar, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur olmadıkları, ortak olmayan müdürlere ilişkin 541. maddesinde, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararıyla şirketin idare ve temsili, ortak olmayan kimselere de bırakılabileceği, bu gibi kimselerin salahiyet ve mesuliyetleri hakkında ortak olan müdürlere ait hükümlerin tatbik olunacağı, 542. maddesinde, müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321. madde hükmünün uygulanacağı, anılan Kanun'un 320. maddesinde de, idare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunu'nun 528. maddesinin 2. fıkrası hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. 6183 Sayılı Kanun'un 22. maddesinde ise, amme alacağım borçlusundan kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısların bu vazifelerim kanunlarında veya bu Kanun'da belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmeyen alacağın, bu hakiki ye hükmü şahıslardan bu kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır. Olayda, davacının limited şirketin ortağı ve kanuni temsilcisi bulunduğu, şirketin kaçakçılık cezalı katma değer vergisi borcunun yasal süresi içinde ödenmediği, şirket mal varlığı da kamu alacağım karşılamadığından, amme alacağının vergi dairesince kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan cebren tahsili cihetine gidildiği tartışmasızdır. Bilindiği gibi, katma değer vergisi yansıtmalı bir vergidir. Verginin bu özelliği göz önünde tutulduğunda, şirketlere düşen ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından, kanuni temsilcilerin görev ve sorumluluğu ayrı bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla müşteriden tahsil edilmiş bulunan amme alacağının süresinde vergi dairesine ödenmemesi halinde doğrudan kanuni temsilciye yöneltilmesi gereken 'ihmal' unsurunun varlığının kabulü gerekir. Bu durumda basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek kanuni temsilcisi bulunduğu şirketin vergi borcunu zamanında vergi dairesine yatırmayan davacının verginin ödenmemesinde ihmali açıktır. Öte yandan, davacının limited şirketin ortağı ve kanuni temsilcisi iken 27.10.1987 Tarihli ortaklar kurulu kararıyla şirketteki hisselerini devrederek şirket ortaklığı ve kanuni temsilciliğinden ayrıldığı, bu hususun da 14.1.1988 tarihinde Ticaret Siciline tescil ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kamu alacağının ödenmemesinde ihmali bulunan ve ilgili dönemde kanuni temsilcilik sıfatının sona erip ermediği hususu yeterince araştırılıp irdelenmeden, mahkemece ödeme emrinin iptalinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Adana 1. Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine oybirliği ile karar verildi.