Danıştay Onbirinci Daire
Tasfiyeye giren ve dosyadaki belgelerden tasfiyesinîn henüz sonuçlanmadığı anlaşılan limited şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerine karşı usulüne uygun bir tebliğ sonucunda yalnızca tasfiye memurunun dava açma hakkı vardır. İstemin Özeti: Vadesinde ödenmediğinden kesinleştiği ileri sürülen 1989 yılı Ocak Aralık dönemlerine ilişkin amme alacağının gecikme faizi ile birlikte tahsili amacıyla yükümlü şirket adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edilmiştir. Ankara 1. Vergi Mahkemesi 30.12.1993 Gün ve E: 1993/1325, K: 1993/1429 Sayılı kararı ile; 19.9.1988 tarihinde tasfiyeye girdiği anlaşılan şirket adına düzenlenen ihbarnameler ile ödeme emirlerinde, tasfiyeye giriliş tarihinden itibaren muhatabın tasfiye memuru olması gerekeceğinden isabet bulunmadığı, öte yandan şirketin tasfiyeye geçtikten sonra katma değer vergisine tabi bir mal teslimi ve hizmet ifasının bulunup bulunmadığı hususunda bir araştırma yapılıp takdir komisyonuna done verilmediği de anlaşıldığından takdirin dayanağının bulunduğundan da söz edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda, şirketin vergi borcu olduğundan bahsetmenin genel hukuk ve vergide adalet ilkelerine ters düşeceği gerekçesiyle ödeme emirlerini iptal etmiştir. Vergi dairesi müdürlüğü, tasfiye halinde de olsa beyannamelerim vermek zorunda olan şirketin, bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle takdire gidilmesinde isabetsizlik olmadığı, takdir edilen matrah üzerinden yapılan tarhiyatın ihtilafsız kesinleşmesi nedeni ile de tahsili amacıyla şirket adına ödeme emri düzenlenmesinde 6183 Sayılı Kanun'un 55. maddesine aykırılık bulunmadığı, dava konusu ödeme emirlerinin de, 19.9.1988 tarihinde tasfiye memuru olduğu anlaşılan (F.P.)'nin yeni şirketine ait adresinde (L.F.) tarafından tebellüğ edildiği, bu durumda, tebligatın hatalı yapıldığından da söz edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Temyiz isteminin konusu; vadesinde ödenmeyerek kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla tasfiye halindeki şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin kanuni muhatabının kim olduğu, söz konusu ödeme emirlerinin kanuni temsilci olarak kime tebliğ edilmesi gerektiği ve kanunun öngörmediği kişiye yapılan tebliğ üzerine de bu kişinin ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açma ehliyeti bulunup bulunmadığı hususlarının çözümlenmesine ilişkindir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 'Kanuni temsilcilerin ödevi' başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği belirtilmiş olup, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 'Tasfiye halinde vazifeliler' başlıklı 32. maddesinde, hükmi şahısların tasfiyesinde bunların borçlu bulundukları amme alacaklarım ödeme ve bu kanun hükümlerinin tatbikiyle ilgili vecibelerin tasfiye memurlarına geçeceği hükmüne yer verilmiştir. 213 Sayılı Kanun'un 'Tebliğ yapılacak kimseler' başlıklı 94. maddesinde ise, tebliğin, mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebliğin de, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılacağı hususu hüküm altına alınmış, aynı Kanun'un 'Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanlar' başlıklı 377. maddesinin 1. fıkrasında da, mükelleflerin ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belirtilmiştir. Diğer yandan, 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Dilekçeler üzerine ilk inceleme' başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, dilekçelerin, ... ehliyet, .... yönlerinden sırasıyla inceleneceği, aynı Kanun'un 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, 14. maddenin 3 (c). .. bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine karar verileceği hususları hüküm altına alınmıştır. Olayda, dosyada mevcut 22.12.1988 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden, limited şirketin 19.9.1988 tarihli ortaklar kurulu kararı ile tasfiyeye girdiği, bu durumun 16.12.1988 tarihinde tescil edilerek, şirket kanuni temsilciliğine şirket ortağı (Ş.F.) adlı kişinin tasfiye memuru olarak tayin edildiği anlaşılmıştır. Buna karşın, şirketin tasfiyeye geçtiği tarihten çok sonra ve tasfiye dönemi vergi borçlarının tahsili için şirket adına düzenlenen ödeme emirleri şirketin kuruluşundan itibaren beş yıllığına şirket müdürlüğüne seçilen (L.F.)'ye tebliğ edilmiş olup, bu kişinin de şirket adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı şirket adına imzalamış olduğu dava dilekçesine dayanarak söz konusu ödeme emirlerinin iptali istemiyle mahkemeye başvurduğu görülmüştür. Tasfiye halindeki bir şirketin, tasfiye dönemiyle ilgili olarak vadesinde ödenmeyerek kesinleştiği ileri sürülen vergi borçlarının kanuni muhatabının tasfiye memuru olması gerektiği hususu yukarıda anılan 213 Sayılı Kanun'un 10. ve 6183 Sayılı Kanun'un 32. maddesi hükümlerine göre tartışmasızdır. Bu nedenle, 213 Sayılı Kanun'un 94. maddesinin 2. fıkrası hükmüne uygun bir biçimde söz konusu ödeme emirlerinin şirket tasfiye memuru olarak tayin edilen (Ş.F.)'ye tebliğ edilip, bu kişinin de borcun kanuni muhatabı sıfatıyla şirket adına dava açması gerekirken, bu aşamada, şirket kanuni temsilcisi konumunda bulunmayan kişiye tebliğ edilmemesi gereken ödeme emirlerine karşı davacının 213 Sayılı Kanun'un 377. maddesinin 1. fıkrası hükmü göz önünde bulundurulduğunda dava açma hakkı bulunduğundan söz edilemez. Öte yandan, davacının, tasfiye hali ödeme emrinin düzenlendiği tarihte devam ettiği anlaşılan şirket adına tasfiye dönemi vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri kapsamı vergi ve cezadan sorumlu tutularak takip edilmesinin de bu aşamada mümkün olmadığı tartışmasızdır. Bu durumda, tasfiyeye giren ve dosyadaki belgelerden tasfiyesinin henüz sonuçlanmadığı anlaşılan limited şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerine karşı usulüne uygun bir tebliğ sonucunda yalnızca tasfiye memuru dava açma hakkında sahip bulunduğundan olayın bu kapsamda ve 2577 Sayılı Kanun'un 14. maddesinin 3 (c) fıkrası ve 15. maddesinin 1 (b) fıkrası göz önünde bulundurularak öncelikle dava açma ehliyeti açısından irdelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu hususlar dikkate alınmadan esasa girilerek ödeme emirlerinin iptal edilmesinde isabet bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliği ile karar verildi.