Danıştay Dördüncü Daire
İştirak hissesi alımında kullanılan banka kredileri için ödenen faizin, gider olarak kaydedilmesi mümkündür. İstemin Özeti: Davacı şirketin 1992 yılı işlemlerinin incelenmesi sonunda, iştirak hissesi alımında kullanılan banka kredileri için ödenen faizin gider olarak kaydedilemeyeceği belirtilerek hesaplanan matrah farkı üzerinden re'sen kurumlar vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Eskişehir 2. Vergi Mahkemesinin 8.4.1994 günlü ve E:1993/382, K:1994/79 Sayılı kararıyla; Gelir Vergisi Kanunu'nun 40. maddesinin 1 numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, safi kazancın tespitinde indirilmesinin kabul edileceğinin öngörüldüğü, davacı şirketin dosyada bulunan ana sözleşmesinin 'Maksat ve Mevzu' başlıklı 3. maddesi şirketin asıl faaliyet konusunun imalat olmakla birlikte konuyla ilgili alanlarda başka şirketlere katılabileceği ve iştirak hisselerin! alabileceği de belirtilmekte ise de, bunun ancak şirketin ticari ve mali yapışım güçlendirmek ve böylece karlılığın artırılması gayesini içerdiği, zaten şirketin mali durumu dikkate alındığında ana. sözleşmede belirtilen amaçlarının hepsini gerçekleştirmesinin mümkün olmadığının görüldüğü, bu sebeple şirketin asıl faaliyet konusu olan imalat için gereksinim duyduğu kredi dikkate alındığında dönem başındaki sermaye yapısının yeterli olduğunun ve kullanılan kredinin çok az bir kısmına gerek bulunduğunun anlaşıldığı, bu itibarla davacı şirketin ve hisseleri alınan şirketlerin sermaye yapıları ve birbirleriyle olan ortaklık ilişkileri dikkate alındığında, iştirak hissesi alımında kullanılan banka kredilerinin gerçekte.şirketin kendi sermaye yapışım güçlendirmeye yönelik olarak kullanıldığı sonucuna ulaşıldığı, bu durumda şir ketçe mal maliyetine altılan ve gider yazılan kredi faizlerinin aslında Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15/11. maddesinde belirtilen sermayeye yürütülen faiz niteliğinde olması sebebiyle gider olarak dikkate alınmasının kanunen mümkün olmadığı, dolayısıyla bu yönden hesaplanan matrah farkında isabetsizlik bulunmadığı, ancak matrah farkının tesbit şekli ile konulan yoruma açık bulunması nedeniyle salınacak vergiye kaçakçılık cezası yerine kusur cezası uygulanması gerektiğine karar verilmiştir. Davacı temyiz dilekçesinde, iştirak hissesi alımlarının şirketin ağırlıklı uğraşlarından olduğu, hesaplanan kredi faizinin gider kaydında kanuna aykırılık bulunmadığını, Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz dilekçesinde ise, re'sen salınan vergiye kaçakçılık cezası uygulanması gerektiğini ileri sürerek, mahkeme kararının bozulmasını istemektedirler. Karar: Uyuşmazlık, davacı şirketin iştirak hissesi alımında kullandığı banka kredileri için ödenen faizlerin öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz niteliğinde olup olmadığı hususunun belirlenmesi ilişkindir. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15/1. maddesinde; öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin, kurum kazancının tespitinde indirimin kabul edilmeyeceği belirtilmiş, aynı Kanun kurum kazancının tespiti esasları yönünden 13. maddesiyle yollama yaptığı Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/3. maddesinde de, teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütelecek faiz ödemelerinin gider olarak indirilmesinin kabul edilmeyeceği hükmüyle paralellik sağlanmıştır. Öz sermaye üzerinden ödenen faizlerin matrahtan indirilemeyeceği kuralı kurum ortak veya sahiplerinin koydukları sermayenin kar payı dışında nemalandırılmasının mümkün olmadığım ifade eder. Dava konusu olayda tenkit konusu yapılan kredi faizlerinin kurumun bilanço karı yanında tahvil ihracıyla sağlanan dış kaynaklarla beraber bankalardan temin edilen kredilerden ileri geldiği ihtilafsızdır. Buna göre karşılıklı ortak ilişkileri mevcut olsa bile faizlerin münhasıran öz sermayenin nemalandırılmasına yönelik olduğu söylenemez. Söz konusu iştirak hissesi alımlarının, şirketin ana sözleşmesinde belirtilen amaçlara uygun olarak ve Ticaret Kanunu hükümlerine aykırılık göstermeksizin yapılacağı açıktır. Kaldı ki ilgili yıl bilançosunun incelenmesiyle şirketin karlılık gösteren en büyük faaliyetinin bu hisse alımlarına ilişkin olduğu görüldüğüne göre, asıl faaliyet konusunun imalat amacına yönelik olduğunu söylemek ve buna göre değerlendirme yapmak mümkün değildir. Sözkonusu faizlerin, normal ve mutad ticari ilişkilerden kaynaklanması yanında şirketin ana sözleşmesine ve Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/1. maddesinde belirtilen ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi amacına uygun bir ödeme olması nedeniyle genel gider olarak dikkate alınmasında kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Kredi faizlerinin genel gidere yazılmayıp imal edilen mal maliyetine intikali suretiyle kayıtlanmış olmasında da idare aleyhine sonuç doğurucu bir durum söz konusu değildir. Bu nedenlerle, vergi dairesi temyiz isteminin reddine, davacı temyiz isteminin kabulü ile Eskişehir 2. Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oyçokluğuyla karar verildi.