Danıştay Dördüncü Daire
Kurumlar Vergisine tabi olacak gelirin gerçek tutarlar üzerinden hesaplanması gerekeceğinden, K.V. Matrahının tesbitinde esas tutulacak değerlerle Emlak Vergisine esas tutulacak değerin aynı tutar olması mümkün olmadığından, Emlak Vergisine matrah olmak üzere beyan edilmiş değerin kurumlar vergisi yönünde değerlemede aynen gözönüne alınacağı düşünülemez. İstemin Özeti: Davacı kooperatifin 1990 takvim yılı defterlerinin amortisman kayıtlama ilişkin kısminin incelenmesi sonucu, 600.000.000 lira bedelle satın alınan ve bu değerle aktifleştirilen Petrol Ofisi Yıkıma servisi için yevmiye defterinde bu değer üzerinden %20 oranında amortisman hesaplanmasına karşın, amortisman defterinde, 1.12.1990 günlü ve 76603 nolu faturaya danılarak binalar için 130.000.000 komple tesisler için 470.000.000 lira olarak gösterilen değerler esas alınıp, %2 ve %25 oranlarında amortisman ayrıldığı tespit edilmiştir, inceleme elemanınca, söz konusu fatura satış anında düzenlenmeyip sonradan düzenlendiğinden, Petrol Ofisi Yağlama, Yıkıma binası için, faturada gösterilen değer yerine emlak vergisi beyanında ve defterlerinde gösterilen değer esas alınıp %2 amortisman ayrılması gerektiği görüşüyle saptanan matrah, farkı üzerinden ikmalen kurumlar vergisi ve geçici vergi salınıp, kaçakçılık cezası kesilmiştir. Afyon Vergi Mahkemesi 13.7.1993 günlü ve E:1993/40, K:1993/95 Sayılı kararıyla; satış tarihinde mükellef olmadığı anlaşılan satıcı firma tarafından düzenlenen faturaya dayanılarak anılan gayrimenkulun 470.000.000 liralık kısminin tesisin demirbaşlarına ait olduğu, sözü edilen faturanın her zaman düzenlenmesi mümkün olup, karşıt incelemeye müsait olmadığı, ayrıca yükümlü tarafından gayrimenkulun alımsatım bedeli olarak emlak vergisi beyannamesinde 600.000.000 lira beyan edildiği beyan edilen matrah üzerinden hesaplanan vergilere karşı dava açılamıyacağından kurumlar vergisinin yerinde olduğu, ikmalen ve re'sen yapılan kurumlar vergisi tarhiyatlarında geçici vergi istenemeyeceğinden, geçici verginin kaldırılması gerektiği, kaçakçılık cezasının ise, olayın oluş tarzı itibariyle yükümlü kooperatife kasıt izafe edilemeyeceğinden kusur cezasına çevrilmesinin yasal olduğu gerekçesiyle, vergi aslının onanmasına, geçici verginin kaldırılmasına kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesine karar verilmiştir. Yükümlü kooperatif, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığı tarafından yaptırılan bilirkişi raporunun dikkate alınmadığım, vergi dairesi müdürlüğü ise, salınan geçici verginin ve kesilen kaçakçılık cezasının yerinde bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler. Karar: Vergi Dairesi Müdürlüğünce temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesinin dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmemiştir. Davacı kurum vergi uyuşmazlığına konu olan gayrimenkulu 1.12.1990 günlü fatura ile (A), (H) ve (T) ortaklığından alarak kayıtlarına geçirilmiştir. Satıcılar faaliyetlerine 1.6.1990 günlü itibariyle son verdiğinden inceleme elemanı sonradan düzenlendiği anlaşılan faturaya itibar edilemeyeceğin!, gayrimenkulun, tapuda beyan edildiği gibi 600.000.000 liraya alınmış olabileceğin!, emlak vergisi beyanının da bu hususu doğruladığım ileri sürerek uyuşmazlık konusu vergisinin salınmasını önermiştir. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 92. maddesinin birinci fıkrasında, bir takvim yılına ait beyannamenin ertesi yılın Mart ayı içinde verileceği belirtilmiş olup, son fıkrasında yer alan istisnalar arasında ise, işin terkedilmesi hali gösterilmemiştir, işin terk edildiği hallerde dahi bu beyanın işin terk edildiği tarihi izleyen ertesi yılın Mart ayı içinde verileceği anlaşılmaktadır. Maddenin birinci ve son fıkraları bu hususu teyit etmektedir. Vergilendirme dönemi, 31.12.1990 tarihine kadar olan süreyi kapsayacağından, Vergi Usul Kanunu'nun 187. maddesi gereğince, envanter kayıtlanna ithali zorunlu bulunması nedeniyle işletmenin aktifinde gösterilmesi gereken değerlerin o yıl içerisinde satışından doğan kazançlarında ticari kazanç niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur. Satıcının, 3787 Sayılı Yasa'dan yararlanarak matrah artırımında bulunmuş olması nedeniyle incelemeye alınamamış olması, davacının iktisap ettiği değeri aktifine kaydına engel bir neden olarak saymamak gerekir. Ticari işletmenin aktifinde yer almaşı gereken değerin, elden çıkarılması nedeniyle satıcının düzenleyip verdiği faturanın geçersizliğin! kabul etmek mümkün değildir. Kanunun ticari kazanç oFarak nitelendirdiği geliri elde eden kişinin esasen tacir sıfatıyla izleyen yılın Mart ayında beyanda bulunma zorunluluğu da göz önünde tutulunca, düzenlediği faturaya itibar edilemiyeceği söylenemez. 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 7. maddesinde bina vergisinin matrahı, binanın bu kanun hükümlerine göre tespit olunan 'vergi değeri' olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunu'nun 10. maddesine göre, bina vergisinin mükelleflerin beyan edecekleri değer üzerine tarh ve tahakkuk ettirileceği ancak bu değerin 2. fıkrada yazılı esaslara göre tespit edilecek birim değerleri esas alınmak suretiyle hesaplanacak maliyet bedelinden düşük olamıyacağı, düşük beyanda bulunulduğu takdirde aradaki fark cezası ile yükümlülerden tahsil olunacağı belirtilmiştir. Kurumlar Vergisine tabi olacak gelirin gerçek tutarlar üzerinden hesaplanması esas olduğundan, Kurumlar Vergisi matrahım n tespitine esas tutulacak değerle Emlak Vergisine esas tutulacak değerin aynı tutarı ifade etmediği görülmektedir. Yukarıda sözü edilen düzenlemeler uyarınca Emlak Vergisine matrah olmak üzere beyan edilmiş değerin Kurumlar Vergisi yönünden değerlemede aynen nazara alınacağı düşünülemez. Davacının amortismana esas tuttuğu değerlemede, Emlak Vergisi beyanına göre düşüklük nedeniyle yapılan tarha itirazının beyana itiraz edilemiyeceği ilkesinden hareketle reddinde isabet görülmemiştir. Bu nedenlerle Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine, yükümlü temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.