Danıştay Üçüncü Daire
İhtilaflı yılda devreden malın alüminyum disk miktarının izleyen döneme devredilmemesi nedeniyle bulunan matrah farkı, başka bir inceleme ve araştırma olmadan defter ve belgelerden çıkartılması nedeniyle kasten vergi ziyaından söz edilemez. Bu nedenle kaçakçılığın kusura çevrilmesi gerekir. İstemin Özeti: Alüminyum disk imalatı ile uğraşan yükümlü şirketin 1990 takvim yılı hesaplarının dönem sonu emtia mevcudunun değerlenmesi yönünden incelenmesi sonucu düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak adına re'sen yapılan kurumlar vergisi ve geçici vergi tarhiyatı ile kesilen kaçakçılık cezalarına karşı açılan davayı; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde re'sen vergi tarhına dair esasların altı bent halinde açıklandığı, söz konusu maddenin 4 Numaralı bendinde de, defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olmasının yani ihticaca salih bulunmamasının re'sen takdir nedeni olarak kabul edildiği, yükümlü şirket yetkilisinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar da göz önünde bulundurulmak suretiyle şirketin defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve mahkemelerince de uygun bulunan bilirkişi raporuna göre, 1990 yılında imal edilen ve devir gelen alüminyum disk miktarının 816.190 lig satılan alüminyum disk miktarının da 687.797 kg. olduğu, aradaki fark 128.393 kg alüminyum diskin 1991 yılma devredilmesi gerekirken, envanterde hiç disk gösterilmediği, yine 1990 yılında imal edilen ve devir gelen ara iş miktarının 30.200 kg. olduğu halde satılan ara iş miktarının 161.433 kg olduğu, aradaki fark 131.233 kg. ara işin imalatta gösterilmeden satışının yapıldığı, dolayısıyla u yuşmazlık yılında toplam 1.116.329 kg mamul madde üretildiği, buna karşı toplam 1.026.272 kg. mamul madde satıldığı, aradaki 90.057 kg. fark mamul maddenin 1991 yılma devreden alüminyum disk olduğu ve buna göre değerlendirilip envanterde gösterilmesi gerektiği anlaşıldığından inceleme elemanının yükümlü şirketin envanterde ara iş olarak değerlendirip gösterdiği 90.057 kg. mamulün alüminyum disk olarak kabulü ile yeniden değerlemesi sonucu bulduğu 230.178.415 liralık fark matrahın re'sen takdiri ile takdir edilen matrah farkı üzerinden salınan kurumlar vergisinde yasal isabetsizlik görülmediği, matrah farkının başka bir araştırma ve inceleme olmadan sadece defter ve belgelerden çıkarılması durumunda kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesinden söz edilemeyeceğinden kurumlar vergisine uygulanan kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi gerektiği, diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda ve Gelir Vergisi Kanunu'nda ikmalen ya da re'sen yapılan tarhlar nedeniyle geçici vergi matrahının da yeniden tarh edilip istenmesini gerektirecek açık ya da zımni bir hükme yer verilmediği, vergilendirme dönemi kapandıktan sonra geçici vergi ödemesinde bulunulmadığından söz edilerek vergi salınması, mahsup imkanı bulunmadığından, aynı gelir üzerinden mükerrer vergi alınması sonucunu doğurduğundan kurum adına salınan kurumlar vergisine bağlı olarak tarh olunan geçici vergi ile kesilen kaçakçılık cezasında yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabul eden Konya Vergi Mahkemesinin 28.10.1992 Gün ve E:1991/1027, K:1992/846 Sayılı Kararının; yükümlü şirket tarafından, uyuşmazlığın özünün değerlemeye esas alınan 3500 liranın doğru olup olmadığı veya ara işin kaç liradan değerlenmesi gerektiği olduğu halde bilirkişinin bu noktaya değinmediği, bilirkişi raporuna itiraz edildiği halde Mahkemece ek rapor istenmediği, vergi dairesi tarafından ise, mahkeme kararının aleyhteki kısminin bozulması ve kesilen kaçakçılık cezalarının aynen onanması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemidir. Karar: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Konya Vergi Mahkemesinin 28.10.1992 Gün ve E:1991/1027, K:1992/846 Sayılı Kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemlerine ilişkin dilekçelerde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz istemlerinin reddine ve kararın onanmasına, karara bağlanan vergi ve ceza tutarının %04,8'i oranında ve 121.600 liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından bozulması istenen Vergi Mahkemesi kararında hüküm altına alınmış olan harcın mahsup edilmesinden sonra kalan harç tutarının temyiz isteminde bulunan yükümlü şirketten alınmasına oyçokluğuyla karar verildi.* ' Ayrışık Oy: 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120. maddesinde düzenlenen geçici vergiyi, sıkı sıkıya beyanname verilen hallere ve beyannamede gösterilen matraha bağlamak şeklinde tezahür eden görüşe katılmak imkanı yoktur. Çünkü vergiye tabi gerçek gelirini doğru olarak beyan eden mükellefe geçici vergi yüklerken hiç beyanda bulunmayan veya eksik beyanda bulunanı bu verginin dışında bırakmak vergi adaleti ve vergide eşitlik ilkesi ile bağdaşmaz. Bir başka anlatımla gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari ve mesleki kazanç sahiplerinden gerçek gelirini doğru olarak beyan edenleri beyan ettikleri matrah üzerinden geçici vergi mükellefi kabul edip gelirini hiç beyan etmeyen veya eksik beyan edenleri bu verginin yükümlüsü saymamak dolayısıyla onları bu vergiden muaf veya müstesna tutmak anlamına gelir ki, bu konuda açık Kanun hükmü olmadıkça böyle bir sonuç çıkarmak hukuken de mümkün değildir.Mükerrer 120. maddede yıllık gelir vergisi beyannamesinden söz edilmiş olması, aynı Kanun'un ticari kazanç ile serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin hükümleriyle paralellik sağlamak amacına yöneliktir. Zira Kanun'un bu kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinde, bu kazançları dolayısıyla gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin söz konusu kazançlarım yıllık olarak beyan etmeleri esası yer almıştır. Kanun ticari ve mesleki kazançlarım beyan etmeyen veya eksik beyan edenleri gelir vergisi dışında bırakmadığına göre aynı Kanun'un bu vergiye bağlı olarak uygulamasını öngördüğü ve aynı Kanun'da yer alan geçici vergiyi bundan farklı olarak düşünmek mümkün değildir. Bu bakımdan sözü edilen mükerrer maddede ikmalen ve re'sen tarh edilen vergilerin de geçici vergiye tabi olacakları yolunda ayrıca bir hüküm aramaya da gerek yoktur. Zira Gelir Vergisi Kanunu'nda beyana tabi olup da eksik beyan edilen veya hiç beyan edilmeyen gelirlere de gelir vergisi uygulanacağına dair ayrıca bir hüküm yoktur. Eksik beyan edilen veya hiç beyan edilmeyen gelirlerin ikmalen veya re'sen vergilendirilmesi ve bunun yöntemleri 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nda düzenlenmiştir. Geçici vergi de 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda yer aldığına göre geçici verginin 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun kapsamı dışında olduğunu düşünmek olanaksız bulunduğundan geçici verginin de bu Kanun'un ikmalen ve re'sen tarhları düzenleyen 29 ve 30. maddelerine tabi olması gayet doğaldır. Açıklanan nedenlerle, geçici verginin münhasıran beyan edilen gelir vergisine uygulanabileceği yolundaki görüşe katılmadığımdan Mahkeme kararının ilgili hüküm fıkrasının bozulması gerekirken onanması yolunda verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.