Danıştay Yedinci Daire
Beyanname verilmemesi nedeniyle, şirket adına re'sen takdir yoluyla salınan KDV ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin, şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanının ikametgah adresinde eşine tebliğ edilmesi, yasalara uygundur. Bu gibi durumlarda tebligatın usulsüz yapıldığından söz edilemez. İstemin Özeti: Yükümlü şirketin 1988 yılı Eylül dönemine ait katma değer vergisi beyannamelerim vermemesi nedeniyle re'sen takdir yoluyla salınan katma değer vergisi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin, şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanının eşine tebliği sonucu cezalı tarhiyatın kesinleştiğinden bahisle davacı şirket adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini; 6183 Sayılı Kanun'un 55 ve 58. maddeleri ile 213 Sayılı Kanun'un 93,94 ve 101. maddeleri açıklandıktan sonra, ara kararı ile getirtilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacı şirketin 1987 ve 1988 dönemlerine ait kurumlar vergisi beyannamelerinde gelir beyan edilmediği, iş yeri değişikliği nedeniyle 17.5.1989 tarihinde mükellefiyet kaydının kapatıldığı ve 19.6.1989 tarihinde de adres değişikliğinin davalı vergi dairesine bildirildiği, kurumun faaliyetine ilişkin bir tespit yapılmadığı, tarhiyata ilişkin vergi ceza ihbarnamelerinin şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanının ikametgah adresinde eşine tebliğ edildiği hususlarının anlaşıldığı, buna göre, ihbarnamelerin, yalnızca ikametgah adresine tebliğ edilmek istenmesi ve tebliğ edilememesi üzerine de iş yeri adresinde hiç aranmadan ilanen tebligat yapılmasında Vergi Usul Kanunu'nun 100, 101 ve 103. madde hükümlerine uyarlık bulunmadığı, tebligattaki bu usulsüzlük nedeniyle kesinleşmiş bir amme alacağından söz edilemeyeceğinden ödeme emri tanzim ve tebliğinde 6183 Sayılı Kanun'un yukarıda açıklanan 55. maddesi karşısında isabet görülmediği, kaldı ki uyuşmazlık konusu dönemde davacı şirketin vergiye tabi bir faaliyeti olduğu yolunda yapılmış herhangi bir tespitin de bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Ankara 1. Vergi Mahkemesinin 21.6.1993 Günlü, E:1992/1248; K:1993/433 Sayılı Kararının; beyannamelerini kanuni süresi içinde vermeyen yükümlü şirket adına re'sen tarhiyat yapılmasında ve bu tarhiyata ilişkin vergi ve ceza ihbarnamelerinin şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanının ikametgah adresinde, eşine tebliğ edilmesine rağmen ödemede bulunulmaması ve dava yoluna gidilmemesi üzerine de ödeme emri tanzim ve tebliğinde isabetsizlik bulunmadığı, ödeme emri aşamasında, tarhiyat nedenlerine itiraz edilemeyeceği, öte yandan, davacı şirketin, işini bıraktığına ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93. maddesinin 1. fıkrasında, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtası ile ilmühaberi! ve taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ olunacağı belirtilmiş, 94. maddesinin 2. fıkrasında, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasınin kafi olduğu, aynı maddeye 2365 Sayılı Kanun'la eklenen 3. fıkrada ise, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimse bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Olayda, uyuşmazlık konusu dönemlere ait katma değer vergisi beyannamelerinin verilmemesi nedeniyle yükümlü şirket adına re'sen takdir yoluyla salınan katma değer vergisi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin, şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanının ikametgah adresinde, eşine tebliğ edildiği, ilanen tebliğ yoluna gidilmediği, dolayısıyla, anılan tebligatın, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun yukarıda anılan madde hükümlerine uygun olarak yapıldığı anlaşıldığından, mahkeme kararının, tebligatın usulsüz yapıldığından bahisle ortada kesinleşmiş bir amme alacağı bulunmadığına ilişkin kısmında isabet görülmemiştir. Öte yandan, yükümlü şirketçe, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 168. maddesi hükmü uyarınca, uyuşmazlık konusu dönemlerde faaliyette bulunulmadığının Vergi Dairesi Müdürlüğüne bildirilmediği ve bu hususun inandırıcı bir şekilde tevsik edilemediği dosyanın incelenmesinden anlaşıldığından, bu yoldaki davacı iddiasının, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un 58. maddesinde yer alan 'böyle bir borcum yoktur' kapsamında değerlendirilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, mahkeme kararının bu yöne ilişkin gerekçesinde de isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına oybirliği ile karar verildi.