T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o DÜZELTME (Uygulanan Gecikme Faizinin Silinmesi Talebi)
o GECİKME FAİZİNİN SİLİNMESİ İSTEMİ (Düzeltme Yoluyla Silinmesi)
Özet : Uygulanan gecikme faizinin düzeltme yoluyla silinmesi istemi vergi hatası kapsamına girmeyeceği hakkında.
İstemin Özeti: Diş protezciliği uğraşısından dolayı adına götürü usulde yükümlülük tesis edilen ve 1982 yılından itibaren bu usule göre vergilerini tarh ettirerek ödeyen ancak vergilendiren idarenin faaliyetin gerçek usulde yükümlülük kapsamında olduğunu farketmesi sonucu beyannamelerini vermediği için yükümlü adına re'sen takdir yoluyla 1983 takvim yılı için uygulanan tarhiyat, Trabzon Vergi Mahkemesi kararıyla cezalar kaldırılmak suretiyle değişiklikle onanmıştır.
Vergi Mahkemesi kararına dayanılarak düzenlenen ikinci ihbarnamelerde yazılı vergi asıllarına gecikme faizi uygulanması üzerine yükümlü gecikmenin sorumlusu olmadığını ileri sürerek düzeltme ve şikayet yolunu izlemiş, gecikme faizinin kaldırılmasını istemiştir. Bu istemin reddi yolundaki işleme karşı açılan davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 4.7.1991 gününde verdiği K:1991/2725 sayılı Kararıyla; Danıştay Kanunundaki düzenlemeden dolayı uyulması zorunlu görülen ve 1986'dan önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin vergilere 213 sayılı Yasanın 112 nci maddesi uyarınca gecikme faizi uygulanamayacağına ilişkin K:1989/3 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararına dayanarak, kurulan olumsuz işlemi iptal edilmiştir.
Daire kararı, Maliye Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi: S.K.
Danıştay Savcısı Ö.A.'nın Düşüncesi: Olayda, gecikme faizi ile ilgili olarak tesis edilen, Maliye ve Gümrük Bakanlığı işlemini iptal eden Danıştay Dördüncü Dairesi kararının temyizi istenilmektedir.
Uyuşmazlık, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3239 sayılı Kanunla değişik 112 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında uygulanması öngörülen gecikme faizinin, 1.01.1986'dan önceki vergilendirme dönemlerine ait tarhiyatlara uygulanamayacağı yolundaki 3.7.1989 günlü ve E:1988/5, K:1989/3 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararının Resmi Gazete'de yayım tarihinden önce kesinleşmiş bulunan tarhiyatlarla ilgili gecikme faizlerine uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin bulunmaktadır.
2575 sayılı Yasanın 39 uncu maddesinde İçtihadı Birleştirme Kurulunun, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri genel kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görülmesi veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli olduğu hallerde, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar vereceği aynı Yasanın 40 ıncı maddesinde ise, bu kararların gönderildikleri tarihten itibaren bir ay içinde Resmi Gazete'de yayınlanacağı ve Danıştay daire ve kurulları ile idari mahkemelerin ve idarenin bu kararlara uymak zorunda olduğu belirtilmiştir.
İçtihatları Birleştirme kararları yeni bir hukuk kuralı yaratmamakla birlikte, mahkemeler tarafından uygulanacak yasa maddesinin veya hukuk kuralının ne anlama gelmesi gerektiği hususunu belirleyeceğinden Yasanın bu kuralının İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararıyla belirlenen anlamı kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı tarihten yalnız sonrası için geçerli olmayıp yayımı tarihinden öncesi için de geçerli olmaktadır.
Olayda, söz konusu İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı ile 3239 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 1.1.1986 tarihinden önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin vergilere uygulanan gecikme faizlerinin yasal dayanağı bulunmadığı kabul edildiğine ve olayda bu nedenle açık bir vergilendirme hatası bulunduğu anlaşıldığına göre, uyuşmazlığın 213 sayılı Yasanın 116 ve izleyen maddeleri kapsamında kabul edilerek çözümlenmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddi ile Danıştay Dördüncü Dairesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
Türk Milleti Adına hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca Kıdemli Tetkik Hakimi S.K.'nın yazılı ve sözlü açıklamalarından sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü: Uygulanan gecikme faizinin düzeltme yoluyla silinmesini isteyen davacının dayandığı hukuksal neden; verginin zamanında tahakkuk ve tahsiline engel olan herhangi bir kişisel tutumunun bulunmadığı, dolayısıyla gecikmenin sorumluluğunun kendisine yüklenemeyeceği iddialarıdır.
Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmiş veya alınmış olması şeklindeki tanıma 116 ncı maddesinde yer veren Vergi Usul Kanunu, izleyen 117 ve 118 inci maddelerinde hesap ve vergilendirme hatalarının neler olduğunu sınırlı olarak düzenlemiştir.
Davacının dayandığı düzeltme nedeni, anılan maddelerde yer alan nedenlerden hiçbirine girmediğinden davanın, düzeltme ve şikayet yolu kapsamında izlenerek sonuçlandırılması yasaya uygun görülmemiştir.
Bu nedenle temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Dördüncü Dairesinin 4.07.1991 günlü ve K:1991/2725 sayılı Kararının bozulmasına, yargılama gideri yeniden verilecek kararda karşılanacağından bu konuda hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 22.4.1994 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, diş protezciliği faaliyetinden dolayı götürü usulde mükellefiyet kaydı yapılan ve bu esasa göre götürü vergilerini ödeyen yükümlünün iş nev'i itibariyle götürülükten yararlanamayacağının anlaşılması üzerine, gerçek usulde beyanname vermemesi nedeniyle re'sen takdir yoluyla adına salınan gelir vergisi üzerinden hesaplanan gecikme faizine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 1.1.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3239 sayılı Kanunla değişik 112 nci maddesinin 3 üncü bendinin (a) ve (b) fıkralarında, ikmalen, re'sen ve idarece yapılan tarhiyatlarda dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilerle, dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, maddede belirtilen süreler için gecikme faizi uygulanacağı hükme bağlanmış olup, ihtilaf konusu gecikme faizinin, 1983 yılı için re'sen salınan vergiye, bu hüküm uyarınca uygulandığı anlaşılmaktadır.
Ancak, olayda götürü usulde mükellef olmaması gereken yükümlü için vergi dairesince götürü mükellefiyet tesis edilmesi hatalı olup, bu hata sonucu sonradan re'sen takdire gidilerek yükümlünün vergi borcu altına sokulmasının yanında bir de ihtilaflı dönemden çok sonra 1.1.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3239 sayılı Kanun hükümleri uyarınca gecikme faizi istenmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine ters düştüğü gibi, 3239 sayılı Yasanın geçmişe dönük olarak uygulanması nedeniyle, konuyu düzeltme ve şikayet kapsamı içinde inceleyerek yükümlü isteminin reddi yolundaki Maliye ve Gümrük Bakanlığı işlemini iptal eden Danıştay Dördüncü Dairesi kararında sonuç olarak yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerekeceği görüşünde olduğumuzdan, çoğunluk kararına katılmıyoruz.