Danıştay Üçüncü Daire
Beyana çağrı yazısının tebliğ edildiği vergi dairesince kanıtlanamadığından, KDV beyannamelerini pişmanlıkla veren yükümlünün beyanı dışında bir matrah farkının bulunduğu yolunda davalı idarece yapılmış bir tespit de bulunmadığından takdir komisyonu kararma dayanılarak salınan kaçakçılık cezalı KDV de isabet yoktur. İstemin Özeti: 1989 yılı çeşitli aylarına ait katma değer vergisi beyannamelerini pişmanlıkla veren yükümlü adına takdir komisyonu kararma istinaden salınan kaçakçılık cezalı katma değer vergisini; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 371. maddesinden bahisle beyana çağrı yazısının yükümlüye tebliğ edildiğinin vergi dairesince kanıtlanamadığı, kaldı ki bu yazının incelemeye başlandığı anlamına gelmemesi karşısında, yükümlünün pişmanlık hükümlerinden yararlanması gerektiği, bu nedenle yükümlü tarafından verilen pişmanlık dilekçesi kabul edilmeyerek re'sen takdire gidilmesinde ve takdir edilen matrah üzerinden yapılan cezalı tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle terkin eden Vergi Mahkemesi kararının; yükümlünün beyannamelerini beyana çağrı yazısının tebliğinden sonra vermesi nedeniyle pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Karar: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte bulunan 371 maddesinde; beyana dayanan vergilerde kaçakçılık, ağır kusur ve kusur mahiyetindeki kanuna aykırı hareketlerim ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere maddede yazılı kayıt ve şartlarla kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kesilemeyeceği öngörülmüştür. Beyana çağrı yazısının yükümlülere tebliğ edildiği hallerde maddede aranan 'kendiliğinden haber verme' koşulu gerçekleşmeyeceğinden, bunun sonucu olarak pişmanlık hükümlerinden yararlanılamayacağı kuşkusuzdur. Bu durumda, ayrıca vergi incelemesine başlanıp başlanmadığı hususunun araştırılmasına gerek yoktur. Bu nedenle Vergi Mahkemesi kararının bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Ancak, yükümlü tarafından beyana çağrı yazısının tebliğ edilmediği öne sürülmüş olup, aksi davalı idarece tevsik edilmemiş bulunmakla, beyana çağrı yazısının yükümlüye tebliğ edilmediği sonucuna varılmaktadır. Bu durumda maddede aranan 'kendiliğinden haber verme' koşulunun gerçekleştiği ve bunun sonucu olarak maddede belirlenen diğer kayıt ve şartlarla pişmanlık hükümlerinden yararlanılacağı kuşkusuzdur. Diğer taraftan, yükümlüce beyan olunan matrahın dışında bir matrah farkının bulunduğu yolunda davalı idarece yapılmış bir tespitin de mevcut olmaması karşısında, cezalı tarhiyatın terkini yolundaki Vergi Mahkemesi kararında sonuç itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesi kararının onanmasına oybirliğiyle karar verildi.