Danıştay Üçüncü Daire
Yetkili iflas idaresi yerine, müflis şirket adına şirket müdürü tarafından açılan davanın, ehliyet yönünden reddi gerekir. Dava sürmekte iken ticaret mahkemesi kararı ile iflasın kaldırılmış olması nedeniyle şirket müdürünün dava ehliyetinin kazanılması söz konusu olamaz. İstemin Özeti: iflas halinde bulunan davacı şirketin, Ocak 1990 dönemine ait muhtasar beyannamesinin süresinde verilmemesi nedeniyle adına kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; dosyanın incelenmesinden davacı şirketin Ankara 1. Ticaret Mahkemesinin 21.12.1987 Gün ve E.1986/1, K:1987/858 Sayılı kararı ile iflasına karar verildiğinin, izmir 3. Noterliğinin 26.5.1989 tarihli belgesinde şirket müdürü .........'in şirketin 22.9.1987 tarihli kararı uyarınca, şirket müdürü ola rak imzasını tespit ettirildiğinin, davalı idarece bir kısım alacaklarının masaya kaydı için 7.5.1990 tarihinde Ankara iflas Memurluğunca yazı yazıldığının, dava konusu ceza ihbarnamelerinin ise, şirketin izmirdeki ad ve adresine düzenlenerek davacıya tebliğ edildiğinin davanın bu nedenle şirket müdürü tarafından açıldığının, şirket hakkındaki iflas kararının aynı ticaret mahkemesinin 26.11.1990 Gün ve 90/679 Sayılı Kararı ile kaldırıldığının anlaşıldığı, buna göre davanın şirketin iflas hali devam ettiği sırada kendisine yapılan tebliğ nedeniyle, iflas idaresi yerine şirket müdürü tarafından açıldığı, bu tarihte husumet ve dava ehliyetinin iflas idaresinde olması nedeniyle davanın ehliyetsiz şahıs tarafından açıldığının düşünüldüğü, ancak davalı vergi dairesince bir kısım kamu alacaklarının masaya kaydi için ilgili iflas memurluğuna başvurulduğu halde dava konusu tarhiyatın tasfiye halinde ibaresi konulmadan, şirketin izmir'deki adresine tebliğ olunması, bu yanıltma nedeniyle davanın gerek iflas öncesi gerek sonrasında şirket yöneticisi olan müdür .......... tarafından açılması, şirket hakkındaki iflas kararının işbu dava devam etmekte iken Ankara 1. Ticaret Mahkemesinin 26.11.1990 Gün ve 90/679 Sayılı karan ile kaldırılmış elması nedeniyle şirket müdürü .......'in dava ehliyetinin avdet ettiği, bu halde davanın ehliyet yönünden reddi halinde iflas kapandığından iflas idaresinin de dava açamayacağı zira yetkisinin ortadan kalkmış bulunduğu, bu nedenlerle yeniden yetkili temsilci, ehil davacı olma sıfatım kazanmış olan müdür........ tarafından açılan davanın ehliyetten reddinin uygun olmayacağı sonucuna varıldığından işin esasinin incelendiği, Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendinde, vergi beyannamesinin kanuni süresinin bitiminden sonraki 15 gün geçtikten sonra verilmesinin re'sen takdir nedeni sayıldığı, 344. maddenin 7. bendinde ise beyanname verme süresi ve ek süre geçtiği halde faaliyetin vergi dairesine bildirilmemesinin kaçakçılık cezası kesilmesini gerektiren nedenlerden biri olarak kabul edildiği, davacı şirket en geç 20.2.1990 günü vermesi gereken muhtasar beyannamesini sadece 1 gün sonra (15 gün geçmeden) vermiş bulunduğundan olayda re'sen takdiri ve kaçakçılık cezası kesilmesini gerektirecek nedenlerin bulunmadığı açık olduğundan davacı şirket adına 213 Sayılı Yasanın 348 ve mükerrer 349. maddeleri uyarınca kusur cezası kesilmesi gerekirken kaçakçılık cezası kesilmesinde yasaya ve hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabul ederek kaçakçılık cezasını kusur cezasına tahvil eden izmir 1. Vergi Mahkemesinin 17.5.1991 Gün ve E:1990/427, K:1991/444 Sayılı kararının, beyannamenin yasal süresinden sonra verilmesi nedeniyle kesilen kaçakçılık cezasının aynen onanması gerektiği ileri sürülerek bozulması istemidir. Karar: Dosyanın incelenmesinden, iflas halinde bulunan şirket adına kesilen kaçakçılık cezasına karşı, şirket müdürü tarafından açılan dava karara bağlanmadan önce şirket hakkındaki iflas kararı kaldırıldığından şirket müdürü ........'in dava ehliyetinin avdet ettiği gerekçesiyle mahkemece işin esası incelenerek dava konusu kaçakçılık cezasının kusura çevrildiği anlaşılmaktadır. icra iflas Kanunu'nun 184. maddesinde, iflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün mallarının hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil edeceği ve alacaklarının ödenmesine tahsis olunacağı, iflasın kapsamına kadar müflisin uhdesine geçen malların masaya gireceği, müflis namına gelen mektupların iflas idaresi tarafından açılacağı ve sair mavrurelerin de masaya gönderilmesinin posta idaresine bildirileceği, 191. maddesinde, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufunun alacaklılara karşı hükümsüz olacağı belirtilmiş, kanunun 226. maddesinde de, 'masanın kanuni mümessili iflas idaresidir denildikten sonra, idarenin masanın menfaatlerim gözeteceği ve tasfiyeyi yapacağı, aynı kanunun 194. maddesinde ise, maddede yazılı haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davalarının duracağı ve ancak alacaklıların 2. toplanmasından on gün sonra devam olunacağı, dava durduğu müddetçe müruru zaman ve hakkı düşüren müddetlerin işlemeyeceği hükme bağlanmıştır. Anılan madde hükümlerinde belirtildiği üzere, iflasın açılması ile müflisin masaya giren malları üzerinde tasarruf yetkisi kısıtlanmakta, iflas kapanıncaya kadar bu mallar üzerindeki her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hüküm ifade etmemekte; tasarruf yetkisi iflas masasına ve masanın kanuni mümessili iflas idaresine geçmektedir. . Söz konusu mallar müflisin mamelekini ilgilendirmektedir. Doktrin mamelek (mal varlığı), 'kişinin para ile ölçülebilen mal ve haklarının tamamıdır.' biçiminde tanımlanmıştır. Bir kamu alacağı olan ve icra iflas Kanunu'nun 206. maddesine göre 'adi ve rehinli alacaklılar' sırasında yer alan vergi alacağı da kişinin mamelekini ilgilendirmekte ve iflas masasına giren mal ve haklarım etkilemektedir. Bu yönüyle vergi davalarının kişinin mamelekini ilgilendiren diğer hukuk davalarından farkı bulunmamaktadır. Müflis yükümlünün vergi davasının takibinde bir menfaatinin olmaması nedeniyle gerekli gayret ve çabanın gösterilmemesi sonucu davanın kaybedilmesi hallerinde, vergi borcu kesinleşmiş olacak, dolayısıyla masanın pasifi artarak, aktifi azalacaktır. Bu durumun ise, masanın alacaklıları yönünden zararlı sonuçlar doğuracağı açıktır. Yukarıda belirtildiği gibi, iflasın açılması ve müflisin, iflas masasını oluşturan malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmakta, bu yetki masaya ve masanın kanuni mümessili durumundaki iflas idaresine geçmektedir. Kuşkusuz yükümlünün medeni haklarından yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti devam etmektedir. Ancak; masayı oluşturan mallar üzerindeki tasarruf yetkisini kaybettiğinden ve bu yetki iflas idaresine geçtiğinden, müflis yükümlünün mamelekini (mal varlığım) ilgilendiren uyuşmazlıklarda, davayı izleme ve kanun yollarına başvurma yetkisinin masanın haklarım korumakla yükümlü ve sorumlu olan iflas idaresine geçeceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır. Bu bakımdan, yetkili iflas idaresi yerine, müflis şirket adına şirket müdür tarafından açılan davada, dava ehliyeti, dava açıldığı tarihte bulunması gereken ve davanın görülebilmesi için zorunlu bir usul hukuku koşulu olduğundan mahkemece, dava devam etmekte iken ticaret mahkemesi kararı ile iflasın kaldırılmış elması nedeniyle şirket müdürü ..'in dava ehliyetinin avdet edeceği yolundaki gerekçesinde usul ve kanun hükümlerine uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile izmir 1. Vergi Mahkemesinin 17.5.1991 Gün ve E:1990/427, K: 1991/444 Sayılı kararının bozulmasına oyçokluğuyla karar verildi.* * Ayrışık Oy; Temyiz isteminin reddi ile temyize konu Vergi Mahkemesi kararının onanması gerekeceği oyu ile aksine verilen karara karşıyız.