Danıştay Yedinci Daire
Yükümlü tarafından beyan edilmekle birlikte yasal süresi içinde ödenmemesi nedeniyle KDV'ye normal ve asla dönüştürülen gecikme zammı uygulanıp uygulanmayacağı hususu 213 Sayılı VUK'nun 116 ve 117. maddelerinde sayılan hesap ve vergi hatalarının hiçbirine girmez. İstemin Özeti: Tahakkuk ettiği halde süresinde ödenmeyen Aralık 1986 dönemine ait katma değer vergisi ve dahili tevkifat borçlarım 1990 yılında asla dönüşen gecikme zammı ile birlikte ödeyen yükümlü şirket tarafından, dahili tevkifat ile buna uygulanan gecikme zammının ve asla dönüştürülen gecikme zammının ta mamının iadesi istemiyle yapılan başvurunun süresinde cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin Maliye Bakanlığı işleminin; 1986 yılı Kurumlar vergisi beyannamesinde 4.814.268 TL kurumlar vergisi gösterilmesi nedeniyle 12.718.966 TL dahili tevkifat fazlalığı bulunduğu, bu meblağın vergi dairesince 1987 yılı Nisan ayında terkin edilerek, dahili tevkifat gecikme zammı ve asla dönüştürülen gecikme zammı aranmaması gerektiği, 3.7.1989 Gün ve 1983/3 Sayılı Danıştay içtihadı Birleştirme Kararı nazara alındığında, 1.1.1989 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3505 Sayılı yasanın asla dönüştürülen gecikme zammı ile ilgili hükümlerinin yürürlük tarihinden önceki dönemlere uygulanamayacağı ileri sürülerek iptali ile fazla tahsil edilen 44.985.404 TL (Dahili tevkifat, asla dönüştürülen gecikme zammı), 58.091.883 TL (katma değer vergisi, normal ve asla dönüştürülen gecikme zammı) olmak üzere 103.077.287 TL'nin geri verilmesi, 110.000.000 TL haksız tahsil edildiğinden, getireceği yıllık faiz kadar tazminata hükmedilmesi istenilmektedir. Karar: Dava; yükümlü şirketçe Aralık/1986 dönemine ait katma değer vergisi ve dahili tevkifat beyan edildiği halde, bu borcun yasal süresinde ödenmemesi üzerine, bir kısminin 1988 yılında, geri kalan kısminin ise 1990 yılında normal ve asla dönüştürülen gecikme zammı ile birlikte tahsil edilmesi sırasında, hataen fazla tahsil olunan miktarın, düzeltilerek geri verilmesi isteminin, Maliye Bakanlığınca reddi yolunda tesis edilen işlemin iptali ile, haksız tahsil edilen miktara uygulanacak yıllık yasal faizi karşılayacak tazminata hükmedilmesi istemine ilişkindir. 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun mükerrer 40.maddesinde, 'Kurumlar vergisi mükellefleri, cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanunu'nun dahili tevkifat ile ilgili hükümlerine göre dahili tevkifat yaparak vergi dairesine öderler.' hükmüne yer verilmiş olup, bu madde ile atıfta bulunulan 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94.maddesi B bendinde de, gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari, zirai ve mesleki kazanç sahipleri ile adi ortaklıklar, kollektif şirketler ve adi komandit şirketlerden katma değer vergisine tabi olanların, adlarına tarh ve tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin % 50'si oranında dahili tevkifat yaparak vergi dairesine ödeyecekleri, bu madde hükmü uyarınca yapılacak dahili tevkifata ait ödemeler toplamının cari takvim yılma ait yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan gelir vergisinden fazla olması halinde, aradaki farkın müteakip dönemlere ilişkin olarak yapılması gereken dahili tevkifat ödemelerine mahsup edileceği öngörülmüş bulunmaktadır. Ancak, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun sözü edilen 94/B maddesi hükmü, 3505 Sayılı Kanun'un 34. maddesi ile 1.1.1989 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış; Kurumlar Vergisi Kanununa anılan Kanun'un 22.maddesiyle eklenen ve 1.1.1989 tarihinde yürürlüğe giren geçici 17.maddenin (b) bendinde, 1988 ve önceki dönemlere ait olup, mahsubu yapılamayan dahili tevkifat tutarının 1988 yılı kurum kazancının beyan edildiği kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceği, mahsup edilemeyen tutarın 1989 yılma ilişkin olarak ödenecek geçici vergiye, artan kısminin ise diğer vergi borçlarına mahsup edileceği, bu mahsuplara rağmen kalan dahili tevkifat tutarının, mükellefin 1989 yılı sonuna kadar yazılı olarak talep etmesi halinde kendisine ret ve iade edileceği belirtilmiştir. Olayda, yükümlü şirketçe Aralık/1986 dönemi için yasal süresi içerisinde verilen katma değer vergisi beyannamesi ile 35.066.568 TL katma değer vergisi ve 17.533.24 TL dahili tevkifat beyan edilmekle beraber, zamanında ödenmemesi nedeniyle normal ve asla dönüştürülmüş gecike zammı uygulanmak suretiyle 28.2.1990 tarihinde 250.229.644 TL tahsil edilmiştir. Yükümlünün düzeltme istemi üzerine vergi dairesince, kontrol memuruna gerekli inceleme yaptırılarak, fazla ödendiği kabul edilen 61.640.572 TL'nin 18.10.1990 Günlü düzeltme fişi ile yükümlü şirkete iade edildiği anlaşılmakta olup, dava dilekçesinde, ayrıca bu miktarın dışında kalan 44.985.404 TL (dahili tevkifat, normal ye asla dönüştürülmüş gecikme zammı), 58.011.883 TL (katma değer vergisi, normal ve asla dönüştürülmüş gecikme zammı) toplam 103.027.287 TL'nin hataen ödendiği ileri sürülerek geri verilmesi, Maliye Bakanlığınca tesis edilen işlemin iptali ve haksız olarak tahsil edilen miktarın faizine karşılık 110.000.000 TL'nin tazminine hükmedilmesi istenilmektedir. Peşin bir vergi niteliği taşıyan dahili tevkifatın yasal olarak cari yıl kurumlar vergisine mahsup edilmesi, mahsup edilemeyen tutarlar hakkında da Kurumlar Vergisi Kanunu'nun yukarıda sözü edilen geçici 17. maddesi hükmünün uygulanması, yasal süre içerisinde ödenmiş bulunan dahili tevkifat tutarları için mümkün olabilir. Yasal sürede ödenmeyen bir dahili tevkifatın mahsup ve iadesi de düşünülemeyeceği cihetle, yükümlünün Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 17. maddesi hükmünden yararlanması olanaksızdır. Ancak, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun dahili tevkifata ilişkin 94.maddesinin (B) fıkrası hükmünün, 3505 Sayılı Kanun'un 34. maddesi ile 1.1.1989 tarihinden itibaren kaldırılmış olması ve bu tarihten sonra, önceki dönemler için ödenen dahili tevkifat tutgriarının mahsup imkanının kalmamış bulunması karşısında, 28.2.1990 tarihinde davacıdan tahsil edilen dahili tevkifatın hukuki dayanağından söz etmek mümkün değildir. Katma değer vergisine uygulanan normal ve asla dönüştürülen gecikme zammına gelince; Yükümlü tarafından beyan edilmekle beraber yasal süresi içinde ödenmemesi nedeniyle katma değer vergisine normal ve asla dönüştürülen gecikme zammı uygulanıp uygulanmayacağı hususu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116 ve 117.maddelerinde sayılan hesap ve vergi hatalarının hiçbirine girmediğinden, bu kısma yönelik iddiaların reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Öte yandan, gerek vergi kanunlarında gerekse 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanununda, Vergi Mahkemeleri tarafından yükümlülere iadesine karar verilen vergilere, yükümlüler lehine kanuni faiz uygulanmasını öngören bir hükme yer verilmediği gibi, Borçlar Kanunu'nun 103 ve sonraki hükümleriyle Türk Ticaret Kanununda yer alan geri alma (istirdat) davalarıyla sair alacak davalarında, kanuni faiz alınmasına ilişkin hükümlerin kamu hukuku alanına giren vergilere uygulanma olanağı da bulunmadığı cihetle, tazminat istemi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulü ile Maliye Bakanlığınca tesis edilen işlemin, dahili tevkifat ve buna uygulanan normal ve asla dönüştürülmüş gecikme zammı ile ilgili kısminin iptaline, davacının katma değer vergisine uygulanan normal ve asla dönüştürülmüş gecikme zammına yönelik kısmı ile tazminat talebinin ise reddine, aşağıda gösterilen 105.000 TL yargılama giderinden 35.000 TL'nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine 70.000 lira yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 38.400 lira maktu karar harcının davacıdan alınmasına oyçokluğu ile karar verildi.* ' Azlık Oyu: Vergi uyuşmazlıklarında, düzeltme ve şikayet yoluna başvurulabilmesi, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 117 ve 118. maddelerinde açıklanan vergi hataları ile sınırlandırılmış olup, uyuşmazlığın hukuksal bir sorun olarak ortaya çıkması ve yorumu gerektirmesi durumunda bu yolun uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Aksi halde, dava açma süresini geçiren mükelleflere, düzeltme zamanaşımı süresi içinde, düzeltme ve şikayet yoluyla yeniden ve uyuşmazlığın esasına yönelik bir dava açma olanağı tanınmış olur ki, böylesine bir uygulamanın sözü geçen madde hükümlerine ve Yasa Koyucunun amacına ters düşeceği kuşkusuzdur. Olayda, yükümlü şirketin beyan ettiği katma değer vergisi île dahili tevkifatı yasal süresini geçirdikten sonra 1990 yılında, ödenmesi sırasında, normal ve asla dönüştürülen gecikme zammının uygulanmasında hata yapıldığı ileri sürülerek düzeltilmesi isteminden doğan uyuşmazlık; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 117 ve 118. maddelerinde sayılan vergi hatalarının hiçbirine girmeyip, hukuksal bir sorun olmakla, ancak yorum yoluyla çözümlenebileceğinden, daha önce vergi mahkemesine gidilmeden doğrudan Danıştay'da açılan davanın, işin esasına girilmek suretiyle incelenmesi olanağı yoktur. Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerekeceği düşüncesiyle kararın iptaline ilişkin hüküm fıkrasına katılmıyorum.