Danıştay Dördüncü Daire
Davacı beyanı üzerine tahakkuk edip kesinleşen geçici vergi, ödeme emrine karşı ihtilaf yaratılmaması üzerine uygulanan haciz işleminin iptali talebiyle açılan davada, geçici verginin hesabına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden söz edilerek haciz işleminin iptaline karar verilemeyeceği hk. İstemin Özeti : Davacı limited şirket adına 1989 takvim yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen geçici verginin tahsili amacıyla haciz işlemi uygulanmıştır. Ankara 4. Vergi mahkemesi 6.5.1992 Günlü ve E : 1991/1771, K : 1992/601 Sayılı kararıyla; 3505 Sayılı Kanunla değiştirilen 5422 Sayılı Kanun'un mükerrer 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hesaplanan geçici vergiye ilişkin düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin 7.11.'1989 Günlü ve E : 1989/6, K :1989/42 Sayılı Kararıyla iptal edildiği, tahakkuk işleminin dayandığı kanunun ilgili maddesi Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden Anayasa Mahkemesince iptal edilen bir hükme dayanılarak tahakkuk etmiş kamu alacağının tahsili için girişilen haciz işleminde isabet bulunmadığı, ayrıca yeni işe başlayan ortaklığın zarar beyanı da söz konusu olduğundan geçici verginin bu nedenle de yerinde olmadığı gerekçesiyle haciz işleminin kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı idare, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının 6.10.1990 tarihinden sonra uygulanmaya başlayacağım, bu tarih den önce verilen kurumlar vergisi beyannameleri üzerine tahakkuk ettirilen geçici verginin kalan taksitlerinin ödenmesi gerektiğin! ileri sürerek kararın bozulmasın] istemektedir. Karar : 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 10.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3505 Sayılı Kanun'un 21. maddesiyle değişik mükerrer 40. maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisi mükelleflerin cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120. maddesinde belirtilen esaslara göre geçici vergi ödeyecekleri, geçici verginin beyanı hakkında, bu kanun hükümlerin uygulanacağı, maddenin ikinci fıkrasında ise, kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri geçici vergi tutarının zarar beyan eden kurumlar dahi, Gelir Vergisi Kanuna göre birinci sınıf tacirler için uygulanan ve bir önceki yıl gelirlerinin tespitinde esas alınan hayat standardı temel gösterge tutarının kurum ortak sayışı (eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar hariç) ile çarpılması sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin %50 sinden az olamayacağı, ortak sayısının 5'i aşması halinde, asgari tutarın hesabında ortak sayısının 5 olarak dikkate alınacağı belirtilmiştir. Anılan maddenin, ödenecek geçici vergi tutanın hesabında hayat standardı temel göstergelerini esas kabul eden ikinci fikrası. Anayasa Mahkemesi'nin 7.11.1989 Günlü ve E : 1989/ 6, K : 1989/42 Sayılı kararı ile iptal edilmiş ancak iptal karanının 6.4.1990' Gün ve 20484 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak altı ay sonra yürürlüğe gireceği ifade edilmiştir. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 153. maddesinin dördüncü fıkrasında, anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği hükmüne yer verilmiştir, uyuşmazlık konusu vergileme işleminin dayanağı olan Kanun maddesinin, tahakkukun 19.4.1990 tarihinde yapılmış olması karşısında işlem tarihinde yürürlükte bulunduğu tartışmasızdır. Kanunun iptalinden önce tesis edilen işlemler dava konusu edilmişse, işlemin dayanağım oluşturan kanun hükmünün Anayasa'ya aykırılığım saptayan iptal kararının, bu davaların sonucunu etkileyeceği kabul edilebilir. Bu etkileme derecesi iptal karanım içeriğine, iptal eden kanun maddesinin niteliğine ve görülmekte, olan davanın türüne göre değişik ölçülerde olabilir. Olayda davacı şirket tarafından 1989 takvim yılma ilişkin olarak süresinde verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine vergi dairesince hayat standardı esasına göre tahakkuk ettirilen kurumlar vergisi üzerinden hesaplanan 1990 yılı geçici vergisinin 4.692.000 lira olduğu, davacı şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle ödeme emri düzenlendiği, ödeme emrine karşı dava açılmadığı gibi herhangi bir ödeme de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hayat standardı esasına göre hesaplanan geçici vergi tahakkukuna karşı davacı şirket itiraz ya da dava yoluna başvurmamış, aynı şekilde ödeme yapılmaması üzerine düzenlenen ödeme emri kesinleşmiş, amme alacağının tahsili amacıyla uygulanana haciz işlemine karşı dava açılmıştır. 6183 Sayılı Kanun uyarınca yapılan haciz işlemi aşamasında, icra edilmekte olan idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığı hususu yargı yerince incelenecektir. Davaya konu edilmeden kesinleşmiş idari işlemlerin hukuka yakınlıkları bu işleme karşı açılmış idari davalarda araştırılıp incelenebilir. Davaya konu edilmeden kesinleşmiş idari işlemlerin uygulanmasını sağlamak üzere tesis edilen yeni işlemler nedeniyle açılan davalarda kesinleşmiş hukuki durumların yeniden ele alınarak incelenmesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal karar kesinleşmiş hukuki durumların sonucunu ortadan kaldırmayacağı gibi, bu hususların yeniden ele alınıp incelenmesine de olanak sağlamaz. Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararı, vadesinde ödenmeyen kamu alacağının tahsili amacıyla uygulanan haciz işlemi iptali talebiyle açılan bu davanın çözümünü ve sonucunu etkilemeyeceğinden mahkemenin aksi yöndeki gerekçelerle vardığı sonuçta isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle vergi dairesi temyiz isteminin kabulüne, Ankara 4. Vergi Mahkemesi'nin 6.5.1992 Günlü ve E : 1991/1771, K : 1992/601 Sayılı Kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.