Danıştay Dördüncü Daire
Davacı, yönetim kurulundan ayrılmasından sonra yapılan inceleme ile bulunan matrah üzerinden salınan vergi ve cezanın ödenmesinden sorumlu tutulamayacaktır. İstemin Özeti: Yönetim kurulu üyesi bulunduğu şirketin 1984 takvim yılma ilişkin vergi borcu nedeniyle Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir, istanbul 3. Vergi Mahkemesinin 20.10.1992 Gün ve E.1991/1204, K:1992/1730 Sayılı Kararıyla; şirket hakkında takibat yapılmasına rağmen kamu alacağının şirket malvarlığından tahsili imkanının kalmadığı ve ödeme emri muhteviyatı cezalı vergilerin beyan dışı bırakılmasında davacının kasıt ve ihmali bulunduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı, şirketin vergi borçlarının ödenmemesinde kasıt ve ihmali bulunmadığım, ödeme emirleri ile talep olunan tutarların vadelerinde yönetim kurulu üyesi durumunda bulunmadığım ve ödeme emrinin iptali gerektiğini ileri sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. Karar: Dava, (E) Tavukçuluk işletmeleri Sanayi ve Ticaret Anonim Sirkelinin 1984 takvim yılma ait kaçakçılık cezalı kurumlar vergisine ilişkin borcunun şirketten tahsilinin mümkün olmadığı nedeniyle Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya sorumlu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin 'bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların' kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından sonra şirketin 1984 yılı hesaplarının incelenmesi sonucu düzenlenen rapora dayanılarak yapılan tarhiyata karşı açılan davada, şirkete tebligat yapılması nedeniyle 2577 Sayılı Kanun'un 26/3. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi üzerine davalı idarece şirket hakkında takibata geçildiği ancak şirketin adresinde bulunamadığı ve alacağın şirketin malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının anlaşıldığı iddiası ile davacı adına ödeme emri düzenlendiği ve buna karşı açılan davanın da, mahkemece söz konusu vergilerin ödenmemesinde kanuni temsilci durumunda olan davacının tutumunun neden olduğu sonucuna varıldığından, düzenlenen ödeme emrinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacının, yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasından sonra yapılan inceleme üzerine salınan vergilerin şirketten alınamamasından, bu vergilerin tahakkuk ettiği dönemde yönetim kurulu üyesi olmayan davacının tutum ve davranışının etkili olduğu söylenemeyeceği gibi bu tahakkuka karşı dava açması veya işlemden kalkan dosyayı işleme koydurarak varsa şirketin hakkının korunması da hukuken kendisine ait değildir. Davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde beyanname vermek, buna göre belirlenen vergileri zamanında ödemek gibi vergi ödevlerin! yerine getirmediği ya da şirket tüzel kişiliği adına tarhiyat yapılmasına neden olan vergi ziyaının davacı tarafından yapılması gereken ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklandığı yolunda bir tespit de bulunmamaktadır. Şirkete ait söz konusu borçların ödenmemesinin davacının tutum ve davranışından kaynaklandığından söz edilerek davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Bu nedenle, İstanbul 3. Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.