Danıştay Dördüncü Daire
Kredi alacaklarının tahsili için bankanın edinmek ve 3 yıl içinde elden çıkarmak zorunda kaldığı gayrimenkullerin, aktifte kaldıkları süre içinde amortismana tabi tutulması gerekir. İstemin Özeti: Davacı bankanın 1987 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucuna göre ikmalen ve re'sen kurumlar vergisi salınmış, kaçakçılık cezası kesilmiştir. İstanbul 9. Vergi Mahkemesi 8.4.1992 Günlü ve E:1991/189, K:1992/726 Sayılı Kararıyla, davacının Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizi gelirlerinden indirilmesi gereken ortalama giderin yanlış hesaplanmasından doğan matrah farkı ile örtülü kazanç dağıtımına ilişkin matrah farkı dava konusu yapılmadığından ihtilafsız olduğu, bankaların alacaklarından dolayı edinmek zorunda bulundukları ve Bankalar Kanunu gereğince üç yıl içinde elden çıkarmak zorunda oldukları gayrimenkuller geçici olarak aktife alındıklarından amortismana tabi tutularak ayrılan amortismanların gider olarak yazılamayacağı, gelirlerinin tamamım amaçlarına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait istisna safi kurum kazancı yerine bankanın ticari karı esas alınarak hesaplanamayacağından bu nedenle bulunan farkın yerinde olduğu, 1987 yılında mahkeme kararı ile hükmedilen tazminat tutarı tahakkuk esasına göre gider yazıldıktan sonra 1988 yılında sulh yoluyla ödenmesi kararlaştırılan miktarla bu tutar arasındaki farkın 1988 yılı gelirini teşkil edeceğinden bu tutarın 1987 yılma ait matrah farkı olarak kabul edilemeyeceği, 87/11440 Sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler için ayrılan karşılıkların kurumlar vergisi matrahından gider olarak düşüleceği kabul edildiğinden bu nitelikte ayrılan karşılıkların matrah farkı olarak kabulünde isabet bulunmadığı gerekçesiyle vergi matrahı tadil edilmiş, matrah farklarının defter' ve belgelerden çıkarıldığı göz önüne alındığında vergi kaçırma kastıyla davranılmadığı sonucuna varıldığından kaçakçılık cezası kusur cezasına çevrilmiştir. Vergi dairesi müdürlüğü inceleme raporuna göre yapılan tarhiyatın yerinde olduğunu, davacı vekili ise işletmede bir yıldan fazla kullanılan gayrimenkuller için amortisman ayrılmasının ve vakıf istisnasının bankanın ticari kazancı üzerinden hesaplanmasının yerinde olduğunu .ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedirler. Karar: Vergi dairesi müdürlüğünün, 1987 yılında verilen mahkeme kararma göre tahakkuk eden ve 1988 yılında sulh yoluyla anlaşılan tazminat miktarı arasındaki farkın 1987 yılının gelirini teşkil ettiği gayrimenkul ipoteği karşılığı verilen krediler için ayrılan karşılıkların kurumlar vergisi matrahından düşülemeyeceği yolundaki iddiaları ve kaçakçılık cezasının kusura çevrilmesinde isabet bulunmadığı yolundaki iddiaları Vergi Mahkemesi kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmamıştır. Davacı bankanın kredi alacaklarının tahsili için edinmek zorunda kaldığı ve Bankalar Kanunu'nun 50. maddesinin 5. fıkrası gereği en fazla üç yıl içinde elden çıkarmak mecburiyetinde olduğu gayrimenkullerin işletmenin aktifinde yer aldığı, bir yıldan fazla kullanıldığı, yıpranma ve aşınmaya maruz bulunduğu anlaşılmaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun 313. maddesinde işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerin değerinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yok edilmesinin amortismanın mevzuunu teşkil edeceği açıklanmıştır. Bu durumda bankanın alacaklarından dolayı edindiği gayrimenkullerin maddede öngörülen şartlar gerçekleştiğine göre, belli süreler içinde elden çıkarılması gerektiğinden söz edilerek amortisman mevzuu teşkil edemeyeceğinin kabulünde isabet bulunmamaktadır. 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 8. maddesine 3332 Sayılı Kanunla eklenen 17. bend ile 'kurumların safi kazancından, gelirlerinin tamamım amaçlarına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın % 30'unun kurumlar vergisinden müstesna olduğu, bu istisnadan faydalanabilmek için iştirak edilen kurumda yetkili organın, anılan kar hakkında en geç kazancın beyan edildiği tarihe kadar kar dağıtım kararı almış bulunmasının şart olduğu belirtilmiştir. Anılan 17. bendin yazılış tarzına göre, kurumlar vergisine tabi olması gereken safi kurum kazancının, dağıtılmasına karar verilen bölümünün istisnanın hesabına esas alınması gerekir. Beyanı gereken kurumun safi kazancı içinde dağıtılma olanağı bulunmayan kısımların olması bendin düzenleniş biçimi itibariyle hesap tarzının değiştirilmesini gerektirecek nitelikte değildir. Aynı nedenle vakıf istisnasının içinde vergiye tabi olmayan gelirlerin de yer aldığı ticari bilançoya göre değil, mali bilançoya göre bulunacak safi kurum kazancı üzerinden hesaplanması gerekmektedir. Safi kurum kazancı ise Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13, 14 ve 15. maddelerine göre bir hesap dönemine ait bilançonun net aktif tutarından bilançoda yer alan borçların düşülmesi sonucu bulunan farka işletmeden çekilen değerlerin eklenmesi, işletmeye eklenmiş olan değerlerin düşülmesi, kanunen kabul edilen ve edilmeyen indirimlerin dikkate alınması ve vergiden müstesna kazanç ve iratların düşülmesi sonucu ortaya çıkan ve üzerinden kurumlar vergisinin hesaplanacağı miktardır. Bu miktardan vakfın bankanın sermayesine iştiraki nispetinde hesaplanacak tutarın % 30 unun vakıf istisnasından yararlanacağı düşünülerek kurum kazancından düşülmesi gerekirken, inceleme raporunda yapılan hesaplamaya göre bulunan matrah farkının aynen kabulünde isabet görülmemiştir. Bu nedenlerle, vergi dairesi temyiz isteminin reddine, davacı temyiz isteminin kabulüyle istanbul 9. Vergi Mahkemesinin 8.4.1992 Günlü ve E:1991/189, K:1992/726 Sayılı Kararının vakıf istisnasının hesabına ilişkin hüküm fıkrası ile banka aktifinde geçici olarak bulunan gayrimenkullerin amortismanı yönünden bozulmasına amortismanlar konusunda oy çokluğuyla diğer hususlarda oybirliğiyle karar verildi.* ' Karşı Oy: Bankalar Kanununa göre, bankaların alacaklarından dolayı edinmek zorunda bulundukları ve üç yıl içinde elden çıkarmak zorunda oldukları gayrimenkuller, işletmede devamlı olarak kullanılamayacağından ve işletme için alım satıma konu ticari varlık, döner kıymet niteliği taşıdığından amortismana tabi tutulmaması gerektiği görüşüyle kararın bu kısmına katılmıyorum.