İndirilecek Giderler Danıştay Dördüncü Daire
Bir temerrüt faizi niteliğinde olan cezai faizin, gelirin elde edilmesi ve idamesi için yapılmış bir gider olarak kabulü gerekir. Olayda; davacı Banka adına 1986 yılı için Bankalar Yeminli murakabı raporuna göre kurumlar vergisi salınmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla dişponibilite ve mevduat munzam karşılığım eksik tesis ettirdiğinden ve kaynak kullanımı destekleme fonu kesintilerini süresinde yatırmadığından dolayı T.C. Merkez Bankası tarafından tahakkuk ettirilen ve banka tarafından ödenen cezai faiz normal faizden farklı olması ve ceza niteliğinde bulunması nedeniyle gider olarak kurum kazancından indirilmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle salınan kurumlar vergisine karşı açılan davayı reddetmiştir. Davacı cezai faiz kavramında yanılgıya düşüldüğünü, bunun para cezası mahiyetinde olmadığım zira, para cezaları yasa ile belirlendiği halde bu faiz oranının her yıl Merkez Bankası tebliğleriyle belirlendiğini, sadece bankacılık teamülü gereği cezai faiz olarak tanımlandığım, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/1. maddesine göre ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerden olduğunu, bu konuda Maliye ve Gümrük Bakanlığı muktezası bulunduğunu, Bankalar Yeminli Murakıbının dayanak aldığı yazının belirtilen mukteza ile ters düştüğünü ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Anayasanın 38. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Ceza veya ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur' denilmek suretiyle ifade edilmiş olan ilke karşısında yasama organı dışında hiçbir organın ceza koyma yetkisi taşıyamayacağı hususu açıktır. Bu nedenle 1211 sayılı T.C. Merkez Bankası Kanunu'nun 40. maddesinde, kanuni karşılıklar için tespit edilen oranları, müddetinde tesis etmeyen Bankalara, eksik kısım üzerinden, bankanın tespit edeceği bir nispette tahakkuk ettirileceği öngörülen 'cezai faiz'in Anayasa'da sözü edilen anlamda bir ceza olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır. Kanun gereği Merkez Bankasına intikali gereken karşılıkların, zamanında ödenmemesi nedeniyle tahsili öngörülen gecikme faizi ceza olmaktan çok bir 'temerrüt faizi' niteliği taşımaktadır. Yükümlü Bankanın bu karşılıkları Merkez Bankasına geç yatırmış olması, bu meblağı bir süre kendi ihtiyacında, örneğin kısa vadeli kredi açmakta kullandığım göstereceği cihetle kredi karşılığı alınan faizler yükümlü bankanın hasılatı arasında yer alacağından, bu kredilerin kaynağı olan karşılıkların kullanılmasının bedelini teşkil eden cezai faizin, gelirin elde edilmesi ve idamesi için yapılmış bir gider olarak kabulü gerekir. Söz konuşu cezai faizin yalnızca ismine bakılarak 'ceza' olduğundan bahisle hasılattan indirilmesinin kabul edilmemesinde isabet görülmemiştir. Bu nedenlerle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.