Danıştay Dördüncü Daire
İşini terk halinde işletmede mevcut kıymetlerin, Maliyet bedeliyle değil emsal bedeli ile değerlemesinin yapılması gerekir.
Uyuşmazlık, kuyumculuk işiyle uğraşan davacının 1986 takvim yılında işini terk etmesinden dolayı işletmede bulunan ve kanunî defterlerde kayıtlı stok emtianın Maliyet bedeli ile değerlendirildikten daha sonra takdir komisyonunca emsal bedeli üzerinden değerlemesinin yapılıp takdir edilen matrah farkından doğmuştur.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 161. maddesinde işi bırakma «Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi» olarak tanımlanmıştır Bu nedenle işi terk eden bir ticarî işletme mevcut kıymetlerim ya nihai satış işlemine tabi tutarak bu suretle sağlayacağı müsbet kazancım, ya da işletmeden çekme söz konusu olacağından yasaların öngördüğü usullerle yapacağı değerlemelerle bulacağı müsbet farkı nihai vergilemeye esas almak zorundadır.
Gelir Vergisinde amaç gerçek gelirin vergilendirilmesi olduğuna göre, satış dışındaki değerleme yöntemleriyle bu amacın gerçekleşmesini sağlamak gerekir. Bunun için de işletme bünyesindeki kıymetlerin değerlemesinde normal satış değerine eş bir değeri tesbit etmek asıldır.
Olayda kuyumculuk işini terk eden davacının işletmesinde mevcut stok emtiayı Maliyet bedii ile değerlemiş elması, Gelir Vergisinin temel amacım gerçekleştirmekten uzak bir işlem olup, bu değerlemenin de gerçek satış değerine eş bir değerinin tesbiti zorunlu olduğundan, emsal bedeli ile değerleme yapılmak suretiyle, Maliyet bedeline göre bulunan fark üzerinden salınan verginin terkininde isabet görülmemiştir. Ancak olayın değerlemeye ilişkin ve yoruma açık bulunması nedeniyle, yapılacak tarhiyata kaçakçılık cezası yerine kusur cezası uygulanması gereklidir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oyçokluğuyla karar verildi.