Danıştay Üçüncü Daire
Tasfiye halinde bulunan ve tasfiye ve iflas işlemleri devam eden komandit şirketin komandite ortağına hayat standardı esası uygulanamaz. Davacıların murisleri adına ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden hayat standardı esasına göre tahakkuk ettirilen gelir vergisi ile geçici vergiye karşı açılan davayı; uyuşmazlığın, tasfiye halindeki komandit şirketin komandite ortağı adına hayat standardı esasına göre vergi salınıp salınmayacağına ilişkin bulunduğu, tasfiye ve iflas halindeki işletmelerde işi bırakmanın, vergiye tabi işlemlerin tamamen sona erdirilmesi ile mümkün olabileceğinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 162. maddesinde belirtildiği, tasfiye ve iflas halinde işletmenin, borç ve alacaklarına ilişkin işlemler yürütülürken, daha önce elde edilen değerlerin elden çıkarılması sonucu vergiye tabi bir gelir varsa bu gelirin vergilendirilmesiyle işi bıraktığının kabul edildiği, yoksa faaliyetini devam ettirdiği kabul edilerek vergilendirilmesinin sözkonusu olamayacağı, işletmenin sona erdirilmesiyle ilgili resmi olarak yapılan faaliyetleri kapsayan tasfiye ve iflas işlemlerinin yapılması durumunda normal ticari faaliyetlerini devam ettiren ticari işletmelerine uygulanan vergi güvenliği bakımından oto kontrol sistemi olarak getirilen hayat standardı esasına tabi tutulamayacağı gibi, geçici vergide istenemeyeceği gerekçesiyle kabul ederek hayat standardı esasına göre tahakkuk ettirilen vergileri terkin eden Vergi Mahkemesi kararının, Tasfiyenin, vergiye tabi olmayı gerektiren işlemleri sona erdirmediği gibi varsa alacak ve borçlarıyla mal varlığının değerlendirilmesinin yapılmasını ifade etmesi karşısında bu varlıkların değerlendirilmeleri de ticari faaliyetin devamı mahiyetinde olduğundan, tasfiye sebebiyle ticari faaliyeti sona ermeyen davacı adına tahakkuk ettirilen vergilerin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 116. ve 121. maddeleri hükmü gereği olduğu ileri sürülerek bozulması isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.