Danıştay Dördüncü Daire
Dar mükellef kurum ortakları arasında gelir vergisi mükellefi olan gerçek şahısların bulunmaması, bu kurumların Türkiye’de elde ettikleri kazançlardan tevkifat yapılmasına engel değildir. Davacı kurumun 21.3.1983 31.12.1983 dönemine ilişkin muhtasar beyannameyi ihtirazi kayıtla vermesi üzerine ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek tahakkuk ettirilip ödenen gelir (stopaj) vergisinin ret ve iadesi istemiyle açılan davayı; uyuşmazlığın dar mükellef durumundaki davacı bankanın Türkiye’de elde ettiği ticari kardan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın gelir vergisi tevkifatına tabi tutulup tutulmayacağına ilişkin bulunduğu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 2574 sayılı Kanunla değişik 94. maddesinde, kimlerin hangi ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapacakları 12 bent halinde sayılmış olup, maddenin 7. bendinde, dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle, Türkiye’de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan ve kurumlar dışında kalan tüzel kişilere ödenen kar payları ile dağıtılsın ve dağıtılmasın 75. maddenin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlarından, 8. bendinde de, kurumların Türkiye’de elde ettikleri iştirak kazancı dışında kalan ve kurumlar vergisinden muaf veya müstesna olan kazanç ve iratlardan gelir vergisi tevkifatı yapılmasının öngörüldüğü, aynı Kanun’un 75. maddesinin 4 numaralı beninde, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kardan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın menkul sermaye iradı sayılacağının belirtildiği, anılan yasa hükümlerine göre, dar mükellefiyete tabi bankanın gerek kurumlar vergisine tabi gerekse bu vergiden müstesna kazanç ve iratlardan oluşan ticari bilanço karından kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmasının gerektiği, davacı gelir vergisi mükellefi ortakları olmadığından tevkif edilen verginin gelir vergisine mahsup imkanı bulunmadığım iddia etmekte ise de, tevkifatın sadece gelir vergisi mükellefi olanlara yapılan ödemelere münhasır olduğu anlamına gelmediği, davacı bankanın çeşitli bankalardaki mevduatlarından elde ettiği faiz gelirleri, bankanın ticari bilançosuna göre doğan kara dahil bulunduğundan sözkonusu faizlerin gelir vergisi tevkifatına esas olan matrahın oluşumuna dahil edilmesinde de isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının; gerçek kişi ortağı olmadığından kesinti yapmak zorunluluğu olmadığı ve çeşitli bankalardaki mevduatlardan elde ettikleri faiz gelirleri menkul sermaye iradı olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 24. maddesi gereği tevkifata tabi tutulduğundan sözkonusu faizlerin muhtasar beyannameye dahil edilmemesi gerektiği ileri sürülerek bozulması isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.